Bölücübaşının Roma'da olduğu "dün"lerdi. Benim de Via Sicilia 102'deki stüdyomda oturduğum günler. Ortalık karmakarışık bir dandik bir Napoli pizzası gibi olmuştu. Türkiye'de, İtalya'ya karşı yükselen tepkilerin bir türlü önüne geçilemiyordu. Politikacıların isimleri Lippi'nin, Del Piero'nun, Hagi'nin, Terim'in yine önüne geçmişti. Mesela bizim Fabio'nun karısı "Schröder Galatasaray'ın yeni yabancısı mı?" bile demişti; "İsmet (Sezgin) kim peki?, ya da Mesut (Yılmaz)? isimlerini hiç duymadım da"...
Silvio Berlusconi muhalefet lideriydi. Bütün televizyon kanallarında, bütün gazetelerinde PKK'ya giydirttikçe giydirtiyordu. Bir businessman'di o, Türkiye'yi kaybetmek istemiyordu. Başbakan D'alema rakibiydi tabii. Kaybetmeliydi de tabii. Uzatmayalım, Luciano Moggi çabuk pes etti. O günlerde bile geldiler İstanbul'a. Gelmek istemeselerde, öyle veya böyle getirildiler İstanbul'a. Silvio kazanmıştı. Türkiye'yi de kazanmıştı. Tabii Türkiye de kazandı. D'alema kaybetti. Zaten sonra da hepten bitti, gitti... İşte Silvio başbakandı.
Kim bu Luciano?
İtalya'da futbolun en kurnazı o. Futbolu saha dışında en iyi oynayan İtalyan da o. En "bilen"i, en "beceren"i, en "iş bitiren"i... Kuzey'in, Güney'e karşı oynadığı maçlardaki, Güneyliler'in bahsettiği o dört köşe topların bir köşesinde siyasi güç, diğer köşesinde para varsa mesela, diğer ikisinden birinde de hatta bazen ikisinde de Moggi var mesela. Milan'ınkinde de, Milan'ın Moggi'msi yöneticisi Andrea Galiani var mesela...
Luciano "UEFA tarafsız bir sahada oynatacak maçı" derken, bizim Spordan Sorumlu (!) bakanımız da, "Başbakanımız Silvio Berlusconi ile konuşacak" diyordu. Bakmayın siz o Juventuslu'ya demeye getiriyordu... Slivio "dost" belki Tayyip beyle. Oğlunun düğününe bile geldi işte. Ama Kuzey'in "dost"luğu farklıdır Güney'inkinden. "İşine gelirse" gibisindendir sanki. Doğrusu "işime gelirse" gibisindendir. Bu da "sanki"sizdir üstelik.
Uzatmayalım; bu sefer Luciano kazandı. Milanlı Başbakan tamam Milanlıydı, ama başbakandı da. Juventus ezeli rakipleri bile olsa Torino ile aralarında 90 kilometre ya vardı, ya yoktu. Üstelik Kuzey, Güney'den ayrılırsa, o Torino da, o Milano ile beraber Kuzey'de kalacaktı mesela.
"Taraf"sız mı, "taraftar"sız mı?
UEFA "taraf" oldu, saha "tarafsız". Gerçi Luciano'nun elinden gelse hatta "taraftarsız" da olurdu ya, tuhaf belki ama, bence Galatasaray da kazandı. Kazanmasa da hiç olmazsa kaybetmedi. "Kızdılar gibilerse" de belki "fazla kızmadılar". "Üzüldüler gibi"lerse de belki "fazla üzülmediler". "Taraf"lı sahalarında "taraftar"sız oynamaktansa, "taraf"sız bir sahada on binlerce yeni, heyecanlı ve en önemlisi eurolu "taraftarla" oynamak...
Bir de tabii Sinyor Luciano, Şenes bey ve UEFA'daki diğer beyler teröre karşı da fena halde kaybettiler. Milyarlarca dünyalının gözü önünde, milyarlarca göz göre göre, evet çarpıcı olsun, çarpsın sizi, bir daha tekrarlayalım, Sinyor Luciano, Şenes bey ve UEFA'daki diğer beyler teröre karşı fena halde kaybettiler...
Boşuna dememiş o gariban Napolili, "Kuzeyli'yi 1 - 0 yenmek istiyorsa bir Güneyli, üç tane atması lazım. Hakem ikisini saymaz nasıl olsa"...
İngiliz'in Moggi'si yok ki!
Ve tabii Chelsea, ve tabii İngilizler... Onların bir Moggi'si yok. Hatta gibisi de belki. Gibisinin gibisiyle de konuşacaklarına "susss"arak beklemeyi tercih ettiler.
İtalya'nın gelmediği İstanbul'a UEFA, İngiliz'i sanki gönderir miydi ki? Olan tabii 7 puanlı Beşiktaş'a oldu. Evet, saha dışında yine kazandı Moggi. Ama teröre karşı da fena halde kaybetti yine o Moggi. Kuzey hep Güney'den ayrılmak istiyor ya. İşte Güney'in o Roma'sı geldi İstanbul'a, üstelik döndüler de. Gerçi sahada Ülker'e kaybettiler ama saha dışında da neler kazandılar neler. Ve tabii ULEB. Onlar da bir günlüğüne de olsa terörü yendi işte. Sporun iki farklı yüzü işte. Ya da bir taraf sporun yüzsüzü işte...
Öyle karmakarışık olmuşum ki, öyle de karışmışım ki İstanbul'da, Roma da kesmedi bu defa. O turistik itiş - kakıştan bir günlüğüne de olsa yırtmak istiyorum. En romantik, en Napoli - antik koyun, o her türlü duygu ile karışık o "sarrrdı, sarrrmaladı yine beni"sine karışmak istiyorum.
Sizin beni okuduğunuz bugün ben "P"de olacağım. Önce bol öpüşlü uzun bir sarılış - kucaklaşış turu, sonra o kırmızı beyaz kolalı örtülü tahta masalı restoranda "masam"ın etrafında olacağım "onlarla". Beynimde tabii "o"la, hiç aklımdan çıkmayan İstanbul'da ölen o "onlarla"... İlgi görmek istiyorum, şımarmak, şımartılmak istiyorum. Hatta filan da, falan da. Ayrılırken tüm koyun arkamdan yine "Seni seviyoruz be Turco" diye bağırmasını istiyorum. Bir daha bağırın diyeceğim hatta, kesmedi bu defa. Unutmak değil, herşeyi hatırlamak istiyorum. Kendi yazmadığım "hikayem"in içinde sonunu bilmesem de "o"nla yine de olmak istiyorum.
Roma'da Lucescu'nun "A" planı tabii yine Sergen'di. "B"yi, "C"yi, "D"yi boşverin. Onlar da zaten Sergen'di, Sergen'di, Sergen'di. O'nun mesela bir çalımı, mesela İlhan'a o ara pası. Ya da işte Lucescu'nun "A" planının 45'in artısındaki "AAA penaltı"sı. Lucescu "lucky" idi Roma'da. Berabere kalmak istiyordu, kaldı da. Ama bir Stam, bikraz Stankoviç, belki biraz da Corradi'lik Lazio'dan iki maçta en azından dört puan alacakken, bir puanda kaldı da... Chelsea de son maçta "taraf"sızda mesela berabere kalsa, Lazio da "Moggi işi" yapıp yense, bu gruptan bu Beşiktaş dururken, bu Lazio çıkacak. Beşiktaş da iki Lazio maçında kaybettiği beş puanı öyle arayacak ki. Lazio'nun evinde bile "A" planı yoktu. "Aaa Lazio'ya bak vay be" dedirtecek bir planı da yoktu. Hadi belki bir planı vardı galiba, o da belki Lucescu'ydu galiba.
SERİ İLANLAR
Cuma'ları ise Milliyet'teyiz (Başka şubemiz yoktur.)
İmza: Köyün Delisi
SPOR
ZAFER
At yarışları
Lazio son dakikada
Efes komşuya patladı : 57-69
İKİNCİ LİG PUAN DURUMU
Okur da kurtaramadı
Yol değil çile
Ve havlu attık
Luce'nin endisesi
Daum'dan U dönüşü
Beklenen gün geldi
Aybaba ömür biçti!
Bir bomba da olimpiyata!
Rüştü'ye talip var
Derbi Tatlı'ya emanet
Haber turu...
Lens panteri Ömer
Teröristus: 1 - Juventus: 0
Protesto şamarı
Efsane vız geldi
Fenerbahçe medyadaki ‘anonscuların’ isimlerini niye açıkla-ya-mıyor?
21 Mayıs 2010
'Süper Çöplük'ten nemalanan süper yorumcular, süper başkanlar
14 Mayıs 2010
Ankaragücü ve Trabzon Fenerbahçe'ye yatacak mı, dükkanı kapatalım mı?
7 Mayıs 2010
Galatasaray Liseli olunca insan hakları, 'Jbüşüst liseli' olunca hayvan hakları mı?
30 Nisan 2010