Bilgin Gökberk

Bilgin Gökberk

bilgingokberk@mail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Mışıl mışıl uyumuşlardır işte belki de ilk defa o gece. Onlar stadlıydı ya. Galatasaray da stadsızdı ya... Evde kalmış olimpik kıza bulunmuştu işte aranan o koca.
Rüyalarında ilk defa bir ohhh bile çekmişlerdi belki de. Yüz küsur milyon doları sokağa bile atamamışlardı, sokağı yeni yapılıyordu, rayı da, yolu da, sağı da solu da...
Takıldığım İstanbul'a bir olimpik stat yapılması değil tabi. Takıldığım o yapılan olimpik stadın bu şekilde tasarlanması. Bir olimpik stadımız olmalıydı da, ama o olimpik stadımız Allah aşkına böyle mi olmalıydı? Hiç düşünmemişlerdi ki ve de niye düşünmemişlerdi ki? "Hiç" siz, "Niye" siz de düşünmemişlerdi ki. Hani biri de mi çıkıp dememişti "Beyler bu stadı olimpiyatların dışında kullanamayız, proje ile biraz oynansa da, dört mevsimde de oynansa"...
Lüks değil miydi o yazlık sanki, o kışlıklarında bile hala kiracı olanlar için. Lükstü, "sanki"siz de lükstü. İşte o iki kapalısının damı ne "kar"lıktı ne "yağmur"luktu, olsa olsa "güneş"likti. Rüzgarının sonuna "lık" ekledik rüzgarını çözdük diyelim. Peki ya gerisi? O mimar fantastik bir proje yarışmasında o projesiyle "en fantastik" ödülünü alırdı belki de. Ama jüri o stadın bu İstanbula yapıldığını öğrenseydi, o proje sınıfta kalırdı. O kız da ilelebet evde kalırdı.

Dulun olimpiği
Roma'dakinin de üstü de önce açıktı yanlış hatırlamıyorsam (Yanlış hatırlamıyorum). Sonra kapattılar, işte pizzaları gibi dört mevsimlisini yaptılar. Diyarbakır ve CSKA maçlarındaki altmış küsür bin seyirci, sanki bize Roma'yı örnek alın diyor gibi, o yazlık stat yazın da olsa sanki benimsenmiş gibi.
Fatih Altaylı'yla devam edelim . Bugün yazmayı düşündüğümü o, çarşamba yazdı bile, haklı da bence, yani ben de, bence. Yüz küsur milyon doları sokaklara bile atmayı becerememişiz, onun yarısı kadar doları da bari Mecidiyeköy sokaklarına atmayalım. Hele o para da zaten yoksa, Galatasaray daha azını harcayarak o stadın üstünü kapatıp, tribünleri sahaya biraz yaklaştırıp...
"Rumuz olimpik" ile bağlayalım. Yukardakiler olmazsa kime ne olur? Olan o görücü usulü evliliğe olur, Galatasaray iki sene sonra kızı boşar, kız dul kalır Galatasaray, Mecidiyeköylü eski sevgilisini alır, kızımız da olimpik atlı prensini beklerken ömür boyu o Allah'ın unuttuğu evde kalır.

Telefonda Kaya (Çilingiroğlu). 16 Ağustos Cumartesi, Yavuz (Kocaömer) ile Laila'dayız, sen de gel diyor. Şefik (Öztek) ile konuştuk, o gece Laila T.E.S.Y.E.V'e (Türkiye Engelliler Spor Yardım ve Eğitim Vakfı) çalacak. T.E.S.Y.E.V'e çalışacak da. Ve devam ediyor Kaya, "Ağustos'un 17'si depremin günü ya, ama 16'sı da Cumartesi, Laila'nın en kalabalık günü ya". Cumartesi'leri ne Laila'ya ne Reina'ya gitmeyen ben bile bu Cumartesi Laila'ya kalabalık bir şekilde gideceğim galiba...

Ben yazarken bile risk alıyorum, siz okurken bile almıyorsunuz. O çemberin içine nooolur çekmeyin beni. Yaşıyorum ben, hayatın da taaa içinde yaşıyorum. Hatasız olacak kadar zavallı mıyım demiş ya "o". Zavallı değilim ki, işte racon kesmiyorum ki, bu böyledir işte diye esmiyorum ki. Siz şimdi "o" na da takılırsınız, "o" da kim dersiniz ya. Boşverin "o"nu da, söylediğine takılın.
Mesela Rıdvan'ın yanında Rıdvan gibi yazarsam, kim okur ki beni veya niye okur ki? Orjinali varken gibisini ailem dışında niye birileri okur ki? Mesela Erdoğan Şenay'ın yanında Erdoğan abi gibi yazsam, o varken gibisine niye onun yanında yazdırsınlar ki? Ben gibi yaşarım ben, bildiğim gibi yaşarım, ben gibi de yazarım, azarsam da benim gibi azarım. Çemberin içine sokmayın beni. İçi zaten oldukça karışık da hatta karma karışık da... Onlar varken bir de gibilerine zaten ihtiyaç yok da...

O çemberin içi işte
Galatasaray - CSKA maçının yorumunda bakın Hıncal Uluç ne yazıyor. "Fatih Terim'in hücumda başlayan ve orta sahasında yoğunlaşan klasik presi olmayınca bütün yükü savunma dörtlüsünün, hem de nasıl çektiğini filan falan..."
Hıncal abi böyle yazıyor, Ömer Üründül de onun hemen yanında bakın neler yazıyor. "Başta Batista olmak üzere Galatasaray'ın orta sahası da iyi pres yaptı". Peki presi böyle de bloku, koridoru, kanatları, farklı mı sanki? Teknik eleştiriden kaçıyorsun diyorsunuz ya bana, ben de yoo kaçmıyorum sizi kaçırıyorum diyorum ya, yine öyle diyorum işte.
Uluç ile Üründül'ün arasına da girebilirim de. Kalem de bende, köşe de. Ne derim mesela. Oyunun bazı bölümlerinde pres de yaptılar, o presi 90 dakikaya yayabilirlerse eğer, filan da falan da hatta yetmezse bir filan daha, bir falan daha... Pres var desem bi türlü işte, yok desem bir başka türlü işte... Yukarısı Uluç, aşağısı Üründül işte. Nooolur çemberin içine çekmeyin beni. "Gibi" gibi yazdırmayın beni.

Burada "yeter artık"lık ne var ki? Kime ne zararı var ki? (Benden başka)
Yanyana içen, yanyana yiyen, yanyana uyuyan, birbirleriyle yanyana, ama birbirlerinden de yana yana yaşayanların yarısından fazlası hatta daha fazlası hatta hatta daha da fazlası birbirlerini sevmeden sadece birbirlerine tahammül ederken... Şanslıyım ben. Birini seviyorum ben.
Pes edermiyim ki? "O" benle olmasa da, hatta başka biriyle de olsa ne fark eder ki, hadi benim için fark eder de Allah Aşkına sizin için ne fark eder ki. Takılmayın bana (ya da takılın) Komik ama, kıskanıyorsunuz da beni. Yanınızdakini bile o kadar sevemiyorsunuz ki. Benle olmayan birini sevmeme bile takılıyorsunuz. Sana yazık, acıyoruz diyorsunuz ya, bence de size yazık. Çoğunuz acınacak durumdasınız da, beni seviyorum diye kıskanıyorsunuz da.

SERİ İLANLAR

Cuma'ları ise Milliyet'teyiz (Başka şubemiz yoktur.)
İmza: Köyün Delisi







SPOR


HÜZÜNLERİ EVDE BIRAKTI!
At yarışları
Avrupa Ligleri
Nowitzki'nin rüyası
2. LİG puan durumu
Gelecek de gelecek!
Filede Çekler'i geçtik
Beşiktaş ciddi değil
Daum yorgun düştü
Kâbus dolu gece
Bir taşla iki kuş
Süreyya hazır
Haber turu...
Rumuz olimpik
G.Saray Avrupalı