Bilgin Gökberk

Bilgin Gökberk

bilgingokberk@mail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     HANİ bilirsiniz, ya da bilir misiniz İstanbul'da gece gezenlerin yarısı böyle yapar, hatta diğer yarısının yarısı da. Mesela bir restorana gidilir, "Hesabı sonra gönderirsiniz" denir (Tabi sizi tanıyorlarsa). Sonra da yenilir içilir. Sonra da o ödenmeyen hesap işte, kim istediyse ona, ödensin diye gönderilir. En acccaip te, işte o geceler de yenir. En acccaip te tabi işte o gecelerde içilir. Bu böyledir en kıytırık mahalle barında da ya da işte en gündemdeki Laila'nın Reina'nın herhangi bir restoranında da. Sonra iyi bir bahşiş (Maç başına prim)... Şu İstanbul'un ünlü restoranlarına bir sorsanız mesela "Bu güne kadar kim ne kadar taktı size?", vallahi kimler çıkar kimler. O ne kimlerin olduğu, ne listeler... Evet en keyifli yemekler o gecelerde yenir. Tamam belki sonra ödenir, ama işte o hele bi yiyelim var ya, yada hele bi içelim de... Yiyen de memnundur yediren de üstelik, içen de içiren de. Cepte para yokken herkes de bir bonkör olur ki...
     
     Canaydın kazanmalı
     Son seçimlere iki gün vardı. Galatasaray'la çok ilgili, çok da bilgili, üstelik Galatasaray'da çok da etkili, en önemliside çok inandığım birine öylesine sormuştum. Hangi adaya oy verilmeliydi ? (Kongre üyesi değilim) Cevap şaşırtıcıydı. Bırak Özhan ağabeyi, Cansun'un karşısında kim varsa, oylar ona verilmeli demişti o Galatasaraylı, Cansun'la batarız...
     
     Hıncal Uluç'a göre
     Hıncal Uluç'a göre Galatasaray'ın bırakın borcunu, o borcun faizini ödeyecek bile parası yok. Hadi Uluç'a göre olsa kötü değil yine de. Doğru değildir deyip geçersiniz. Ama Uluç, Özhan Canaydın'ın ona anlattıklarını yazdığına göre (kendi ifadesi), demek Galatasaray başkanına göre de Galatasaray'ın bırakın borcunu, o borcun faizini ödeyecek bile parası yok. Kredi gelirse diyor Uluç, yarısı stada, yarısı borca... Gelmezse de işte batıyordu koca Galatasaray.
     Belki hepsi de doğru bunların, ama o kadar doğru içinde bir büyük yanlış da var. Yanlış da yazanda değil, anlatanda... Hıncal Uluç Galatasaraylı'dır. Çok etkilidir de. Hani sanki kamuoyunu bir yoklayalım da tepki gelirse de işte yok Uluç işte yanlış anlamışmış da ya da yok işte başka bir mışmış da... Bunlara gerek de yokki. Özhan Canaydın, Uluç'a açıkladığını basın toplantısında herkese açıklasa. "Paramız yok. Olanı da 33'lük 34'lük yabancılara vermeyeceğiz" dese. Bi sürü şampiyonluğumuz var, UEFA şampiyonluğumuz da var, Süper Kupa'mız da var, kredimiz de var, ama borcumuz da var. İki sene sabredin. On senenin takımını kuruyoruz. Herşeyden önce Türkiye Şampiyonluğu (Bu kadro yeterli). Sonrasına, sonra bakacağız belki daha sonra... Hem Galatasaraylı rahatlayacak, hem de o rahatlayacak, İşte o Hakan'a da çok şükür diyecek. O Abdullah'a da olsun buna da şükür diyecek...
     
     Galatasaraylı aptal değil ki
     Uluç, Galatasaray'ın durumu vahim diyor, Özhan Canaydın'dan başka kimse de bunun farkında değil. Ama hem Uluç yanılıyor, hem de başkan. Galatasaray'ın durumunun herkes farkında. Gösterilen tepkiler aptal yerine koyulmalarından. Ya da adam yerine koyulmamalarından. İşte 34'lük Hooijdonk ile 34 gün, ya da 33'lük Sonny ile 33 gün. Okan'ı, Ahmed Hassan'ı, Gökdeniz'i, Selçuk'u ile de onlarca gün... Ne yani anlamıyorlar mı yani? Bağlayalım. Ama Özhan Canaydın'la bağlayalım.
     
     Hesap lütfen
     Üstelik Canaydın'ın gocunacağı da bir şey yok, çekineceği de. Alınları da ak. Her nasılsa bir iki bulaşılmayan restoran bulmuşlar, bir şeyler atıştırıyorlar. Üstelik ödeyerek. Üstelik arada bir de diğer restoranlarda ödenmeyenleri de ödeyerek. Peynir de yerler zeytin de bunun neresi ayıp, hele paraları da ona yetiyorsa.
     
     GALATASARAY'IN o zamanki yönetimi, ceplerindekiyle ancak meze, o da soğuğundan yiyebilirler. İki bardak, o da biri yolluksa eğer içebilirler demiştim. Ve müthiş de tepki almıştım. Teşbihti tabi. Her gece geziyorlardı. En neşeli de onlardı, en havalı da. Tamam ceplerinde de yoktu, ama masalarında da yok yoktu. Sağındakiler, solundakiler imrenerek bakıyorlardı. Hagi'si, Popescu'su, Tafarel'i, işte Okan, Emre,Tugay, işte Ergün, işte Bülent vs.... İşte Hakan Şükür. Bu ne bolluktu Allahım, ya da Allahım sana çok şükür. Hesapları pas geçip iyi bahşiş verip (maç başına prim) garsonu, şefi, görüp habire şampiyon oluyorlardı. Hatta UEFA Şampiyonu oluyorlardı. İçlerinde cebimizdekine göre yiyelim diyen yok muydu peki? Vardı tabi. Ama biri, ikisi işte o balığın bilmemnesinin en dirisi. Yok işte o böceğin en irisi dedikçe...
     
     Çarşamba idi. Saat de galiba 15.00. Moda Deniz Kulübü'nün yeni havuzundaydık. Uzun surf şortum ve ben. Bir saat sonra da Acıbadem Hastanesi'ndeydik. "Dik" çünkü orda da uzun surf şortumla beraberdik. Herşey öyle çabuk oldu ki. Çok da gören oldu. Tabii merak eden de çok oldu. Bilgin'e ne oldu? İşte yazmak da galiba şart oldu. Görünürde hiçbir şeyim yok. Acıbadem Throphy pazartesi başlıyor. Görünmeyenleri de her ihtimale karşı görmek için. Ama önce o çarşamba için. O süper hızlı servis için Teşekkürler Doktor Demet, Nörolog Doktor Pınar ve diğer koşturan Acıbadem'li kızlar ve tabi sağ kolu Neşe ve tabi teşekkürler Mehmet Ali Aydınlar. Bu arada siz sormadan ben söyliyim. Zaten soramazsınız da. (Sıkılıp cebimi kapattım da). Merak etmeyin (ederseniz tabi) vallahi de billahi de iyiyim. Bir İstanbul - Roma melezi ne kadar iyi olabilrse işte o kadar iyiyim.
     
     
     SERİ İLANLAR
     İmza: Köyün Delisi




SPOR


Fener'e dev stoper
At yarışları
Avrupa Ligleri
12 Dev Adam kolları sıvadı
2. LİG puan durumu
KOBE DEPREMİ
Filede atak
SEYİR DEFTERİ
Fatih'e takıldı!
De Boer müjdesi
TEKKE ATEŞLE OYNADI
İsviçre'de kritik zirve
BELEDİYE NEREDE ?
Cennette ralli!
Petacchi üçledi
Haber turu...
Önce ye, sonra öde (!)
Satın alınamayan
Hakan Şükür