Bilgin Gökberk

Bilgin Gökberk

bilgingokberk@mail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Milyonlu dolarlı futbolcuyu binli dolarlı hakem yönetebilir mi ? Sadece birinin değil ki, bir diğerinin de, hadi alt yapısını boşverin genel yapısı belli değil mi ki ? İstisnaları yok mu, var. İki taraftan da var tabii. Ama istisnalar da kaideyi bozmaz tabii.
Sonra dürtüyorlar beni işte. Merak ediyorum. Bir dördüncü hakem, mesela ne yer, nerede yer, nasıl yer ? Ne içer, nasıl içer, evi mesela, kombili mi ya da kombisiz mi ? Ne okur, ya da okur mu ? Ne giyer, nerede gezer ? Türkiye birkaç elit hakemine minimum 200 - 300 bin dolarlık kontratlar sunmalıdır. Ya da sunabilmelidir ki, rahatlasınlar, rahatlayalım. Ferahlasınlar, ferahlayalım. Ezilmesinler, ezmesinler de alınmasınlar da, tabii alıngan olmasınlar da.
Bağlayalım, ama hep aklımda olanla bağlayalım. Mesela peruk takan başkan deyince başkan kızıyormuş. Ama o bir başkan ve peruk takıyor (kendi isteğiyle), peruksuz başkan da denemeyeceğine göre rahatsız oluyorsa takmasın. Takıyorsa da rahatsız olmasın...

Evde kalmış olimpik kıza (el değmemiş) koca aranıyordu ya. Koca adayı da statsızdı ya. Olimpikin familyasının büyükleri de araya girmişlerdi ya. Sonra filan ve de falan diye yazmıştım ya. Alınmışlar tabii. Alınsınlar diye de yazmıştım tabii.
Mesela sayın Togay Bayatlı televizyonda ne diyor ? Dünya'nın her yerinde bu tip (?) stadlara, mesela Stade de France'a böyle gidiliyor (pes). Kamera da tam o anda Fenerbahçe kafilesini göstermez mi. Red Kit'in vahşi Amerikası'ndaydılar sanki. Hani dağ bayır, dere tepe, az gittik, uz gittik gibi, hani bir de baktık bir arpa boyu yol gittik gibi. Polis o kervanın başı, kafile de o kervandı sanki. Stadyumdan da sesler geliyordu: "İşte, kervan göründü" sanki. Yine işte onların hikayesi, sokaklara bile (yok ki) atılamayan paraların o hikayesi. Orada ne futbol oynanır, ne de futbol seyredilir.
Son kez benden. Ve tabii made in benden. Galatasaray parayı bulursa olimpik kızı boşayıp, Mecidiyeköylü eski sevgilisini alır, ya da seyircisine stadı kapattırıp kızımızı İzmir'de, Bursa'da, Ankara'da, ya da her bulduğu yerde bir güzel aldatır. Bizim telefon kodumuz bile cuk diye oturmuş bize. Sıfır sıfır doksan işte. Hesap vermesi gerekenler hesap soruyor işte. Bizde birşeyler hep bu yüzden noksan işte.

"O penaltı" yok bugün bende. "O penaltı" mı da yok tabii. Bana da getirdiler de almadım, sağımda solumda var diye. Satmıyorum da tabii. Mesela soru o kadar basit ve o kadar net. "Son dakikada Luciano'nun eline çarpan top penaltı mı ?" Evet ya da hayır yani. Ama her evetin sonunda nedense bir ama vardı.
Penaltı diye başlıyorlardı, işte sonra o "ama", sonra da ya Fenerbahçeliler'inki, ya geçen sene Ali Sami Yen'deki, ya fi tarihindeki, Van'daki, yok Şam'daki... Ne gerek vardı ki ? Soru da o kadar basit, o kadar netti ki. Hakemin dördüncüsü bende var mesela. Birinciyi, ikinciyi ve üçüncüyü boşverin. "Futbol bu" deniyor ya (ne demekse) evet "futbol bu", peki. Dördüncü de o penaltıyı göremiyor. "Futbol bu" ya, ona da peki. Ama dördüncü, birinci, ikinci ve üçüncünün o penaltıyı göremediğini de göremiyor (görse Hasan'ı görmezlikten gelecek belki). Hasan haklı veya haksız. Ona da takılmıyorum, penaltıya da takılmadığım gibi. Çulcu'ya takılıyorum tabii, daha önce de takıldığım gibi. Hani ona I love you diye bağırmışlardı, o da anons yaptırmıştı ya, "baba bana küfrediyorlar"...

Bana I love you ha !
Doğru, ona küfrediyorlardı. Ama en azından I love you diye küfrediyorlardı. Amaç da bu değil miydi ? Küfürün yerine küfürün gibisi hani, mesela I love you gibi hani. Bağıranlar tabii önemli değildi. Hatta bağırtanlar da. Bence bağırılan da. Sorun I love you'da da değildi. Ama Çulcu'ya en son ne zaman seni seviyorum dendiği, ya da Çulcu'nun en son kime seni seviyorum dediği önemliydi bence. Bir I love you aklına neleri getiriyordu ve de niye getiriyordu ? Sizce belki komik. Belki de fantastik. Sorun sanki MHK'lik ama bence sanki psikolojik, sanki de sosyolojik.

Sayın Bülent Yavuz her yerde konuşuyor, çok da konuşuyor ve de niye bu kadar çok konuşuyor ? Türk çocuğu da diyor sık sık. İşte ona güvenmeliyiz, filan falan. Doğru, Türk çocuğuna güvenmeliyizde. Ama her Türk çocuğuna da güvenmeyebiliriz de.
Hooijdonk'un, Cordoba'nın, Frank de Boer'un arasında mesela Collina da olsa sanki ne farkeder ki? Üstelik öyle de çok farkeder ki. Türk çocuğuna hepimiz güveniyoruz da, ama o İtalyan çocuğuna daha da çok güveniyoruz sanki. Çok renkli anlar da yaşarız. Mesela Pierluigi'nin hakem seminerinde federasyon başkanı geliyor diye kapıda esas duruş beklediğini düşünsenize. Ya da MHK başkanıyla beraber federasyon başkanına hep beraber marş söylerken... Söz, istemeden MHK Başkanı'na gelmişken, ya da ben isteyerek sözü MHK Başkanı'na getirmişken.
Bu kadar azarlanan, bu kadar hırpalanan bir MHK Başkanı olur mu Allah aşkına ? Ya da bir MHK Başkanı zırt-pırt özür diler mi Allah aşkına? Veya niye zırt-pırt özür diler Allah aşkına ?..

"SAP" gibiyim ben, gibi çünkü acaba "sap" mıyım ben ? Belki de gibisi de fazla. "Sap"ım ben. "O" hep aklımda da olsa, İstanbul gecelerinde de "O"nsuzum ben. Yine de işte "Sap"mı sayılırım ben ? Yazarken korkuyorum valla. Siz uzaktakilerin nazarı değmez de, yakındakilerden huylanıyorum. Kadınlar en çok bir kadını sevene takılıyor bence. Ya da kafalarını bir kadını sevene takıyorlar bence. Hiç bu kadar hoş bir dönem geçirmemiştim. Arayan arayana, soran sorana, asılan asılana. Hiç bu kadar da hayır dememiştim (O hayır dedikten sonraki Bilgin'i bir görseniz). Hani diyorsunuz ya bi acccaip yazıyorsun Köyün Delisi. Bi acccaip de yaşıyor işte ama Köyün Delisi. Eylül'ün son günlerine Laila'da iki kere Japon, Reina'da bir Safran, bir Şamdan, bir Yunan sıkıştırdım bile. Hatta araya bizim Ertekin'i bile. Bir tuhafsınız siz de. Kıskanıyorsunuz bu "Sap"ı belki. Halbuki o "sap" da sizi kıskanıyor belki...

SERİ İLANLAR

Cuma'ları ise Milliyet'teyiz (Başka şubemiz yoktur.)
İmza: Köyün Delisi





SPOR


Kim'in aklı İstanbul'da!
At yarışları
Avrupa ligleri
Hüseyin, Sibenik'te
İKİNCİ LİG PUAN DURUMU
Iverson'dan 104 trilyonluk imza
Hediyemiz olsun : 2-3
İngiltere planı
Büyü bozulmasın
Terim'den neşter
Trabzon'un yolu açık
Dostluk ileri gitti!
'Gaziantep intikamı aldı'
Yazıcı parkur dışı
Motosiklete yeni imaj
Haber turu...
Kim, kimi yönetiyor ?
Kızlarımız, kadınlarımız