Üçüncü periyoda Galatasaray iyi başlamıştı. 1 dakika 58 saniye olmuştu. 12 sayı fark kapanmış, dört sayıya inmişti. Torpil de tam o anda Galatasaraylı tribünlerden sahaya indi veya indirildi. Zamanlama doğrusu mükemmeldi. Hani Fenerbahçe coachunun eline o torpili versen, maç sıkışınca at, oyunun da içine et desen, Murat Özgül de vallahi tam o anda atardı. Sonra oyun durdu, sonra yine saha boşaltıldı, sonra da yine başladı. Galatasaray kalan 18 dakika 2 saniyeyi kendi evinde ama seyircisi olmadan oynayacaktı. Üstelik de oyunda hem tempoyu, hem de rakibini yakaladığı anda kendi seyircisinin sahaya attığı bir torpil yüzünden. İlk 20 bittiğinde, iki taraf da soyunma odasına gittiğinde skor 33 - 45 Fenerbahçe’ydi. Erdal Bibo, Efes’ten kiralanan genç Erkan ve Yeni Zelandalı’nın, Galatasaray’ın yeni Amerikalısına sağladığı üstünlük bu 12 sayı farkın belki de üç faktörüydü. Galatasaraylı Kelley de sahadaki Kelley’sizlik ile Galatasaray’ın başaktörü...
Kunter de Kelley’de hala ısrar ediyordu. (Bir bildiği varmış demek ki) İlk iki periyot bittiğinde birşey daha belli olmuştu. Galatasaray bir daha bu kadar bir 20 dakika oynamaz, Fenerbahçe de bundan daha iyi bir 20 dakika çıkaramazdı. Yani fark kapanacaktı. Ama nasıl? Önce Galatasaray Muratcan’landı. Sonra Arda canlandı, sonra da Kelley biraz kıpırdadı...
2.44 kala skor 67 - 66 Galatasaray’dı. Ve sonra maçın içindeki, hatta sonundaki 5.9 saniyelik o çok kısa maç. 74 - 71 Galatasaray öndeydi, top da Fener’deydi. Yapılmaması gereken tek şeyi yaptılar. Dickel turnikeye girdi tam atsa ne olur, atmasa ne olur denirken Yeni Zelandalı attı ama Koch da tam atarken faul yaptı(?) Giren basket, sonra Dickel’in tek atışı, 74 - 74. Sonra Kelley, yine Kelley ve uzayacak zannedilen maçı bitiren Kelley’in son saniyedeki mucize sağ eli...
Fenerbahçe medyadaki ‘anonscuların’ isimlerini niye açıkla-ya-mıyor?
21 Mayıs 2010
'Süper Çöplük'ten nemalanan süper yorumcular, süper başkanlar
14 Mayıs 2010
Ankaragücü ve Trabzon Fenerbahçe'ye yatacak mı, dükkanı kapatalım mı?
7 Mayıs 2010
Galatasaray Liseli olunca insan hakları, 'Jbüşüst liseli' olunca hayvan hakları mı?
30 Nisan 2010