Ben değildim tabii onu bulan. Beni Milano'da bulan Magic Johnson'dı. Hani herkesin o aralar arayıp da bulamadığı. O dönemin Sabahçılar'ına göre Magic'le karşılaşmamız onların büyüklüğüydü (!). Bana göre de Milano'nun "Centro (Merkez)"sunun küçüklüğü. Vittorio Emanuelle'de onunla karşılaştık, tanıştırıldık. Hatta paparazziler, garson, carabinieri (jandarma) vesaire kılığında üşüştüğünde yakındaki bir restoranda uzun uzun konuştuk da (fotoğraf da var). Gerçi biraz tuhaf bir konuşmaydı. Daha çok ben konuşuyordum. Hatta hep ben konuşuyordum.
- "İnşallah iyileşirsin" filan.
- "İnşallah şu AIDS'i de yenersin" falan.
- "İnşallah sen, karın, çocukların çok mutlu olursunuz" filan falan.
O da sadece "thank you" diyordu. Bazen karısı da "thank you" diyordu. Ya da ikisi birden "thank you" diyorlardı... Benim onla olmam, bu kadar bile konuşmam da haberdi ama, Sabahçılar'ı kesmemişti. Ve de bakın Erwin'e neler de dedirtmişlerdi:
- "Bir anlık bir zevk beni bu dünyadan ayıracak, işte buna yanıyorum Bilgin"
- "Şöhret olunca kadınların elinden kurtulamadım"
- "Şimdiki aklım olsa karımın yanından bir an olsun ayrılmazdım"
Sırası istemeden gelmişken, ya da sırasını ben isteyerek getirmişken, o dönemlerde de İtalya'nın koylarında ve köylerinde "tur"luyordum. Sabah grubuna da öylesine yani (no para yani) yazıyordum. Roma'da parlamentodan çıkarken, birkaç kere Berlusconi ile Venedik Film Festivali'nde mesela Robert de Niro, mesela Al Pacino ve de bir sürü filan falan ile de karşılaşıyordum, konuşuyordum da ve her seferinde sabahçılara soruyordum da.
- "İlgilenir misiniz ?"
- "Fotoğraf var mı ?"
- "Yok"
- "Gerek yok"
- "?"
- "Dış İlişkiler editörleri veya sinema editörleri fırça yerler."
- "?"
İyi ki Magic'inkinde fotoğraf vardı. Ama Magic ile sanki ben değil, sanki onlar konuşmuşlardı.
Allah Magic şansı versin
HIV virüsü taşıyan o İzmirli küçüğün okulda kaderine terkedilmiş gibi durduğu o fotoğrafı görünce yukarıdakiler aklıma geldi hemen. Tüm Milano Magic'le bir dakika konuşmak, ona bir saniye dokunmak için yarışıyordu adeta. Eee, Erwin Johnson'dı o. 60 - 70 milyon dolarlık kontratlara imza atan arkadaşları, NBA'in kralları ona salonlarda dokunarak, sarılarak mesajı tüm Dünya'ya vermişlerdi bile. Yanındaydılar onun. Tüm Amerika da yanında olmalıydı onun. Öyle de demişti zaten karı - koca Johnson'lar, o küçük restoranda otururken bana. Gerçi Sabahçılar bunu da pas geçmişti ya.
- "Hayranlarımın ve sevenlerimin ilgisi ve alakası olmasa başaramazdık zaten. Hiç yanlız değilizki. Aksi halde bu dönemi atlatamayızki."
Sene 1993'tü. Şimdi 2003. On sene geçmiş. Erwin hala sapasağlam. Niyetim o küçük için uzaktan racon kesmek değil tabii, ama onun yanında olduğumu da bilmesini istiyorum tabii. Ailesi, arkadaşları, yakınları en doğru yolu bulurlar inşallah diyelim. Ve de Allah o küçüğe de Magic şansı verir inşallah diye bitirelim.
Milliyet'in Genel Yayın Yönetmeni Sayın Mehmet Y.Yılmaz, Napoli koylarından birine bakan bir otel odasından yazıyorum diyordu birkaç gün önceki köşesinde. Okuyunca bir tuhaf oldum aniden ben de, yoksa "Orada"mıydı Genel Yayın Yönetmenim?
"Orada" mıydı çünkü ismini yirmi küsür senedir öyle bir saklıyorum ki, o en sık gittiğim, o en sık sık gittiğim Napoli'nin o koyunun. Başharfi "P" mi diyelim bugünlük. Zaten Sayın Mehmet Y.Yılmaz da ismini yazmadığına göre... Ama dönünce soracağım tabii. Bir eylül sonu Dünya'da olunabilecek o en romantik ve o en duygusal o en olağanüstü koyda mıydı, o koyun baş harfi "P" miydi ? Farklı bir Genel Yayın Yönetmeni de o. Sevmenin, sevilmenin bir ülkede önemli zannedilen her şey kadar, hatta onlardan daha da önemli olduğunu bilen biri de o. Aşk da yazıyor, aşkı da yazıyor, aşkı koruyor da, aşkı kolluyor da. Ve bence o, o koyu buldu da.
(Olmadıysa da ileride olursa)
"ONU" hala mı seviyorsun, ya da "onu" hala niye seviyorsun. Yok "o" hakikaten var mı ? Yok "o" gerçek mi ? (v.s.) diyen bir sürü oldukça da hoş kadın arasında ve de tabii vıdı vıdı yapan arkadaşlarımın ve de tabii yakınlarımın da arasında "evet seviyorum"lu yaşamak bazen o kadar daraltıyor ki ? Ve beni bazen o kadar da çok daraltıyor ki ? Yazılışı da her cuma bir çırpıda okuduğunuz gibi hiç de o kadar kolay değil ki ? Ve de o kadar da zor ki ? Sağımdakileri solumdakileri, önümdekileri arkamdakileri ve de yanımdakileri kırıyorum da istemeden "bazen" tabii. Kusuruma bakmasınlar (ya da baksınlar) onlar da tabii. Onlar da "o" "bazen"lerde idare etsinler beni tabii.
Ergin (Ataman) bu. Susmaz ki (niye sussun ki ?). Milli Takım'a yabancı coach lafına takılmış. Doğan (Hakyemez) bence Yugo diyor ya... Tabii ona da takılmış. Bakın neler diyor "cep"leşirken:
"Milli Takım'ın coachluğu için herşeyimle hazırım. Para da istemiyorum. Hatta mesela Tolga (Öngören) veya mesela Oktay (Mahmuti) coach olsun. Onların yardımcılığını bile yapmaya hazırım. Dahası var mı ? Ama yine de yabancı coach getirirlerse bende daha dahası da var".
Bir gece bir "İtalyan"'da buluşmak için sözleşiyoruz. Şimdilik benden de bu kadar. Ama Ergin'in öyle projeleri var ki. Ve de duyunca vallahi de billahi de öyle de şaşıracaksınızki...
Açık açık, hatta açık saçık. Köşeyi maç başlamadan bitirmiştim bile. Chelsea yener diyordum. Ya da işte belki yenemez. Ama Beşiktaş da bence hiç yenemez (yener diyen var mıydı ?). Ama yanılttılar herkesi işte, ben de fena halde yanıldım işte. Fena halde yanıldığımın da bilinmesini istiyorum işte. Dün Beşiktaş'ta ilk on birde oynamayanlar mesela Galatasaray'ın ilk on birinde oynasalar, Galatasaray da kendi grubundan çıkardı bence. Lucescu'yu ve elindeki kadroyu bir de böyle değerlendirmek gerekiyor bence. Beşiktaş yenilirken de yenerken de, bizi daha çok yanıltmaya da devam edecek bence...
SERİ İLANLAR
Cuma'ları ise Milliyet'teyiz (Başka şubemiz yoktur.)
İmza: Köyün Delisi
SPOR
Sergen : 'Sahada isim değil, cisim iş yapar'
At yarışları
Avrupa ligleri
Fener potada güçlendi
İKİNCİ LİG PUAN DURUMU
Iverson'dan 104 trilyonluk imza
'DEMİR' leydi
Lucescu frene bastı
Fener'e aynı kostüm!
Aslan'da devrim cephesi!
Aybaba'nın kara listesi
Motor sporları
Hamza - Şeref elele
Haber turu...
HIV, Magic ve o çocuk
Fenerbahçe medyadaki ‘anonscuların’ isimlerini niye açıkla-ya-mıyor?
21 Mayıs 2010
'Süper Çöplük'ten nemalanan süper yorumcular, süper başkanlar
14 Mayıs 2010
Ankaragücü ve Trabzon Fenerbahçe'ye yatacak mı, dükkanı kapatalım mı?
7 Mayıs 2010
Galatasaray Liseli olunca insan hakları, 'Jbüşüst liseli' olunca hayvan hakları mı?
30 Nisan 2010