Hasan Şaş Kore’de golü atınca bağırıyorlardı. Dünya bizi artık tanıyordu. Gerçi o Dünya bizi zaten tanıyordu da bağıranlar o Dünya’yı tanımıyorlardı. Hasan golü atmasa demiştim, hatta Türk Milli Takımı hiç gol atmasa, hatta Türkiye’nin Milli Takımı olmasa, Türkiye’de lig de olmasa, futbol da oynanmasa Türkiye tanınmayacak mıydı yani ? Zaten Dünya’dan bihaberdiler. Demek Türkiye’den de bihaberdiler...
İşte bizde Çim Hokey’i yok. Çim Hokeyi Ligi de yok. (Var mı?) Çim Hokeyi Milli Takımı da yok. Olmayan Çim Hokeyi Milli Takımı’nın, Dünya Kupası’nda golü de yok tabii. Peki mesela Hindistan, Pakistan bizi tanımıyor mu? (onlar çim hokeyinin Brezilyalıları ya) Ne alakası var gibi gelse de valla çok alakası var. Yukarıdakilerin hepsi olsaydı, çim hokeycilerinin de bir Hasan Şaş’ı olsaydı. Hep bir ağızdan yine bağıracaklardı. (Tanındık işte) Kapadokya’yı Asmalı Konak’la keşfeden bir milletin Hasan Şaş’la Türkiye’nin keşfedildiğini düşünmesi normal değil mi ? Akın akın Kapadokya’ya gidenlerin Asmalı Konak’ı görüp Kapadokya’yı görmeden geri döndüğünü yazıyor gazeteler. Hasan attığı golle ülkesini Dünya’ya tanıtmasa da kendini tanıttı tabii. Tuhaf olan dünyanın tanıdığı Hasan’ı kendisi ve menajerinin daha tanımaması. Kendi değerini bilmeyen, ülkesinin değerini bilirmi ki ? O menajer Hasan’a Monaco’da "Hasan’ı bir denesek mi ?öyi bile yaşatabilirdi. Yani yine de ucuz atlattı...
İlk yurtdışına gidişimde kimsin sen diyenlere ......
- Ben Bilgin, Türk’üm
- Türk mü ?
- Türk Türk, hani Hasan Şaş gol attı ya... Türküz işte Türküz yaa... Hasan söylediğimi anlar yada anlamaz (Hasan’ın golünü yorumlayanlar zaten anlamaz). Monaco’da yediği gol Kore’de attığından daha fazla tanıtmıştı hem onu hem Türkiye’yi Dünya’ya...
- Merhaba ben Hasan
- Hangi Hasan ?
- İşte o Hasan...
O menajere (ona menejer denirse) de vallahi pes yaa, hatta yuh yaa. O Hasan Şaş yaa, ayıp değil mi yaa ? Bağlayalım. Yıllar önce İtalyanı, Fransızı Capadocıa’ya, İngilizi Cappadocia’ya ve benzeri yerlere siz Türkler niye gitmezsiniz, ülkenizi niye tanıtmazsınız diye sıkça sorarlardı. (o zamanlar Hasan ortada yoktu ki, Özcan da, Asmalı Konak da...)
Özhan Canaydın basketbolcuydu. Galatasaray seçimleri öncesined ilk CNN Türk Pivot’a çıkmalıydı. Bizi kırmadı, çıktı da. Program öncesi lafladık da. Zaten akıllıydı, zekiydi, cin gibiydi. Ama o gün çok da keyifliydi, çok da neşeliydi. Çok espriliydi de. Hem çok güldü, hem çok güldürdü de.
O gün aklıma takılanı Çırağan’daki öğle yemeğinde sordum da ona (Milliyet Spor’un konuğuydu). Niye gülmüyordu (Galatasaray Başkanı gülmemeli miydi ?). Özhan Ağabey’i CNN Türk’te, Taraftaria’da izlerken cevabını da buldum galiba. O fıkradaki İngiliz General’e benziyordu. Hani İngiltere darmadağın olmuş, cephane bitmiş, barut bile yok. Tabii sterlin de. Savaş da kaybedilmek üzere. General de yerde yatıyor. Tam göğsünde de yarısı vücuduna girmiş bir kılıç. Hani biri de sormuş Genaral’e. Acıyor mu yaa ? General de cevap vermiş ya. Sadece gülerken yaa. Hani Canaydın gülmüyor diyorlar ya!
Yok onu seviyormuşum (seviyorum da). Yok onu özlüyormuşum (özlüyorum da). Yok o öyleymiş de (öyledir de), yok o böyleymiş de (böyledir de), yok o acccayipmiş de (acccaiptir de). Ama bahar da bi acccaipti işte. Bi acccaip de etti beni. Zaten canım sıkılıyoo. Vallahi çok sıkıloo. Yorgunum da, toparlayamıyorum, toparlanamıyorum, galiba bu cuma yanlız kalmak istiyorum...
Sonuna bakarsanız belki haklısınız. Belki, belkisiz bile haklısınız. Atilla Kıyat, kendinden beklenen tavrı koydu. Gerçi tavrının, kızının Fenerium’dan (kendi ifadesi) ayrılmasıyla bir ilgisi yoktu. Tepki Daum’aydı. Atilla bey, o gelirse giderim demişti. Christoph gelmişti, o da gitmişti. Davranışı işte etiktir, işte şıktır, işte şudur, işte budur. Yukarıdakilerin hepsi de doğrudur. En azından sayın Kıyat’ın doğrusudur. Peki sonu böyle olan hikayenin ya başı?... Başa dönelim, veya ben döniyim. (Siz dönmeyin). Emekli olan sayın paşaları bir sürü kuruluşun yönetim kurullarında görmeye alışmıştık. Görmek istemediğimiz kurullarda (ve durumlarda) görmeye de alışmıştık. Ama Fenerbahçe gibi mikroskop altında yaşayan bir kulübün yönetiminde bu kadar önde görmeye alışmamıştık. Alışmaya da çalışmıştık. Aziz Yıldırım ona sormuştur herhalde; Atilla bey sizi aramızda görmek istiyoruz, bizim sözcümüz olur musunuz ?
Atilla Kıyat bu teklifi alınca kendi kendine sormalıydı, ailesine de sormalıydı, onu niçin istiyorlardı. Bir tarafta futbol takımlarının şampiyonluğuna bağlı Fenerbahçe yönetimlerinin bilinmeyen geleceği... diğer tarafta da Atilla Kıyat’ın geleceği ve bilinen başarılı geçmişi... Zordu vallahi. Kızının Fenerium’dan çıkartılması değil, ama kızının Fenerium’da çalışabilecek bile olması bence sayın Kıyat’ın o yönetimde olmaması için yeterli bir sebepti. Sonra yönetici oldu. Basın sözcüsü de oldu. Bu millet asker sözü dinler miydi mi sebep, ya da asker doğru söyler miydi mi ? (Ya da asker inanmadığını söylemezmiydi mi). Yönetime girişi bence yanlıştı. Basın sözcüsü oluşu da. Kızının Fenerium’a girişi de yanlıştı, tabii çıkartılışı da. Zararın neresinden dönülse kardır denir ya. (Belki de denmez) Demek ki karlı yine de. Hani cellat boynuna ipi geçirirken adama son sözün var mı demiş. Adam da ne demiş. Bu bana bir ders oldu... Yani iki kere karlı...
SERİ İLANLAR
İmza: Köyün Delisi
SPOR
EVİME GERİ DÖNDÜM
At yarışları
Avrupa Ligleri
ÜLKER'İN İNADI İNAT: 80-72
2. LİG puan durumu
SPURS SÜPÜRDÜ
Patron Özbey
CORDOBA TEHLİKESİ
Adım adım Barca’ya
Terim’e tam yetki
Mehmet Yılmaz’da işlem tamam
İNCE HESAPLAR
HEM ALTIN HEM REKOR
Saltanat sona erdi
Haber turu...
Hasan Şaş’tan Özcan Deniz’e
Topluma kim zararlı?
F.Bahçe’de kırmızı alarm
Fenerbahçe medyadaki ‘anonscuların’ isimlerini niye açıkla-ya-mıyor?
21 Mayıs 2010
'Süper Çöplük'ten nemalanan süper yorumcular, süper başkanlar
14 Mayıs 2010
Ankaragücü ve Trabzon Fenerbahçe'ye yatacak mı, dükkanı kapatalım mı?
7 Mayıs 2010
Galatasaray Liseli olunca insan hakları, 'Jbüşüst liseli' olunca hayvan hakları mı?
30 Nisan 2010