Bilgin Gökberk

Bilgin Gökberk

bilgingokberk@mail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


ONUN gittiği o günün bir sonraki günüydü. Salondaki merdivene çöktüm. İstanbul’dan daha hoş ne olur ki, dediğim o İstanbul bile o gün, onsuz bomboştu. Hadi oğlum dedim, topla pılını pırtını Roma’ya dönüyorsun. Geldiğin yere. O susuyor, herkes içindekini kusuyordu. Hani denir ya oğlum uyma... Uymadım. Ama uyumadım da, uyuyamadım da. Günlerce, haftalarca, aylarca. Roma’ya da dönmedim. Şu üç - beş satır var ya her cuma bu köşeden, hani taaaa içinden. Ne olur, bunu da çok görmeyin bana. Ve ne olur sen de çok görme be Napolili.

Çarşamba yine onlardaydım, onlarlaydım da. (O evde olup, onlarla karşılaşamayabilirsiniz de) İkisi de Beşiktaşlı ya, aniden "Beşiktaş" dedim ben de. Kaya hemen "Şamp..." dedi. Hülya da "Şampiyon olacaklar, herhalde"... Peki "Lucescu" dedim, sonra durdum, sonra da devam ettim. İşte Çilingiroğlular ve dedikleri:
- Lucescu?
Kaya: Sevecen
Hülya: Serdar Bilgili’yi ipten aldı.
- Peki Serdar Bilgili?
Kaya: No comment.
Hülya: Anasından şanslı doğmuş.
- Sergen?
Kaya: Fenomen.
Hülya: Çok kızıyorum, intihar ediyor.
- Fatih Terim?
Kaya: No comment.
Hülya: Fırtına öncesi sessizlik.
Ve made in benden; Lucescu mu, Terim mi?
Kaya: Terim.
Hülya: Fatih Terim.


Uzun sözün özü Defans yaparak iyi takım, hücum ederek büyük takım olunur. Üstelik benden değil, Mustafa Denizli’den

ÇOK NAZ, İŞTE BAZEN DE USANDIRMAZ
Her Lucesculu galibiyetten sonra ortalık fena halde bulanıyor. Veya bulandırılıyor. Tabii sulandırılıyor da.
Gördüğümüzü değerlendirme hakkımız sanki elimizden alınmaya çalışılıyor gibi. Üstelik bu bizim en tabii hakkımız. Özgürlüğümüzün de en değerli parçası.

Erdoğan ve ben
Mesela Yılmaz Erdoğan. Farz edin tarzını beğenmiyorum. Veya tiyatro sahnesindeki Erdoğan’ı. Bu kötü oyuncu olduğu anlamına gelmez ki. İyi oyuncudur, hatta mükemmeldir de. Ama ben keyif alamıyorsam...

Pamuk ve ben
Her yazdığı roman ortalığı birbirine katar. Yok çok satar, yok yok satar. İyi yazar belki de çok iyi yazar. Peki ben okurken sıkılıyorsam, bana ne yazar. Orhan Pamuk’u beğeniyorum diyenlerin yanında, "Ben beğenmiyorum" dediğim anda o koro da hazır tabii, "Sen kim, Orhan Pamuk kim..."

İyi ki Denizli var
Mesela Lucescu ve saçı (kafiye olsun diye) ve Fenerbahçe - Beşiktaş maçı. Mustafa Denizli maç sonrası yorumunda "Defans yaparak iyi takım olunur, ama büyük takım hücum ederek olunur" diyordu. Veya tam böyle demese de bunu demeye getiriyordu. Ya ben de Mustafa Denizli gibi düşünüyorsam. Hepimiz aynı şeyi yazacaksak, biri hepimiz için yazar, yazının altına da isimlerimizi yazar...

Fener-Beşiktaş maçı
Fenerbahçe’de golcü Semih’i boşverin, Ortega yok. Ortega varsa, Ceyhun yok. Tek santrfor Serhat’ın yanında kimse yok. Ve Fener, Beşiktaş’ın altı puan gerisinde. Üstelik stat Saraçoğlu, Fenerli’nin 50 bilmem kaç bini, Beşiktaş’ın da yalnızca bini... Fener öyle de, Beşiktaş farklı mı? Santrforları Ahmet Dursun ve Nouma ilk on birde yok. Tümer varken, Sergen yok. Var olan iki santrforundan Pancu ortanın önünde, İlhan da tek başına Beşiktaş’ın en önünde. Ve de günlerce konuşulan bu derbide de mücadele de Ali Aydın da oynanan futbolun da çok çok önünde.
Peki, tamam Revivo, Rapajc, Ortega’nın önünü açmak için (Oğuz Çetin’in ifadesi) gönderilmişler. Önü açılan Ariel, bu kader maçında niye yok. (Geç gelmiş, hazır değilmiş) Bu maçın tarihi sanki maçtan iki gün önce belli olmuş da... Yağmur, çamur, soğuk ve Biletix’deki biletin parası, koca derbi az mücadele, o da ancak çeyrek ekmek arası. Açsam veya doymamışsam, "Açım, doyamadım" diyemeyeceksem...

Maç sonrası ve ben
Oğuz Çetin yenilirse dokuz puan geri düşeceğini bile bile yenmeye değil, yenilmemeye oynayacak, Beşiktaş öyle veya böyle 10 kişi kalan Fener ile tek golünü Johnson’un kaptırdığı toptan bulacak. Fenerli yönetici değilim ki ben, Fenerbahçe’nin beğeneceğim bir tarafını bulmak zorunda da değilim. Mücadele vardı diyorlar ya, hani evde kalmış çirkin kıza, tamam güzel değil, ama sempatiktir, cana yakındır denmesi gibi. Mesela Ortega ve Ceyhun, orta üçlünün önündeki bir, orta üçlünün önündeki bir değil de iki olsa, Fenerbahçe biraz risk alsa veya biraz futbolla dolsa. Ya da 100. yıl kutlamaları içindeki Beşiktaşlı yönetici miyim ki, üç puan olsun da nasıl olursa olsun... Ya Ahmet Dursun’u 39. dakikada soktuğu için Lucescu dâhi, ya da peki bu Ahmet Dursun 39 dakika önce nerdeydi sahi...
Bağlayalım. Yılmaz Erdoğan’ın tiyatro oyunları kapalı gişe oynar. İnşallah da hep öyle oynar. Orhan Pamuk da hep yok satar. Lucesculu Beşiktaş da belki şampiyon olur. Beşiktaş’ın 100. yılında belki iyi de olur. Ben Erdoğan’dan da, Pamuk’dan da, Lucescu’dan da keyif almıyorsam eğer...


SERİ İLANLAR
Pazartesi - Çarşamba 09.30 - 10.00 Radyo D’de
Cuma’ları ise Milliyet’teyiz (Başka şubemiz yoktur.)
İmza: Köyün Delisi