Beşiktaş’tan önce seyircisi; "12. adam" denir ya onlara... Bunların ki 13, hatta 14. adam veya adamlar sanki... Siyah ve beyazın bu kadar renklendiği, rengarenklendiği tek yer bu tribünler belki de... Müthiş itiyorlar takımı... İyi ki de itiyorlar zaten... 7.31’de Sergen’in sağdan, solu ile Tayfur’a ince pasının, Tayfur’dan İlhan’a ara pası olması ve ilk 45’teki ilk ve son atağında maçın da 1 - 0 olması...
Seyirci ile devam edelim. "Ölüyü bile diriltirler" denir ya; diriltiyorlar da zaten... Sonra Beşiktaş’ın İbo’su, yani solu... Galatasaray ile Fenerbahçe’ninkiyle beraber ortak kaderleri... Sanki Türkiye’nin solu... Ya da solun Türkiye’deki kaderi... En rüzgarlı havada bile işte öyle... Hani CHP gibi böyle, anlayın işte... Et mi, balık mı belli değil... Ya da var mı, yok mu? Onun, bunun, senin yediğini Alaves bilmez mi? Bilmese de sorup öğrenmez mi? Hep Beşiktaş solundan, kendilerinin sağından çalıştılar. Beşiktaş, çıkmadıkça veya çıkamadıkça veya Lucescu çıkarmadıkça, ne derseniz deyin... Sahaya da oynadıkça alıştılar. Lucescu, Cordoba’nın önüne Ali Eren’i, Zago’yu, Ronaldo’yu onların önüne de geri kalanları almış... İlhan da ileride tek kalmıştı ilk 45’de... Lucescu, tuttukça tutuyor, umutsuz Alaves yavaş yavaş umut doluyordu. Sonra Sergen’i çıkarıyor, ikinci 45 dakikaya Nouma başlıyordu... Ben de Terim’in kulaklarını çınlatıyordum. O birini bulamazken, elalem ya da elLucescu üç santrforu aynı anda, aynı zamanda oynatıyordu. Gerçi biri santrfor gibi, diğer ikisi santrforun orta saha oyuncusu gibiydi. Üstelik Ahmet Dursun daha duruyordu. Bence Rumen hocayı bekleyen tehlike de zaten buydu.
Beşiktaş’ın en renkli, en çok renkli, rengarenkli kadrolarından birinin sahada bu kadar siyah, bu kadar beyaz, bu kadar siyah - beyaz olması birbirlerine karışıp gri bile olamaması. Mesala Ilie’nin 80’deki şutunu Cordoba son anda çıkarmasa yazık olmayacak mıydı Beşiktaş’a? Sonra yine İlhan Mansız, yine manasız kızardı. Son 10 dakika 10’a 10 oynandı. Hırı gürü görünce Nouma canlandı. Maç daha da heyecanlandı. Sonra yine o panik. Yine o İspanya’daki gereksiz panik... Sonra hakem nihayet düdüğü çaldı. Herkes de "oh" deyip rahat bir nefes aldı.
Fenerbahçe medyadaki ‘anonscuların’ isimlerini niye açıkla-ya-mıyor?
21 Mayıs 2010
'Süper Çöplük'ten nemalanan süper yorumcular, süper başkanlar
14 Mayıs 2010
Ankaragücü ve Trabzon Fenerbahçe'ye yatacak mı, dükkanı kapatalım mı?
7 Mayıs 2010
Galatasaray Liseli olunca insan hakları, 'Jbüşüst liseli' olunca hayvan hakları mı?
30 Nisan 2010