Bilgin Gökberk

Bilgin Gökberk

bilgingokberk@mail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Olimpik "taraflı"da taraftarsız oynayacağına o "tarafsız"da (!) Eurolu taraftarlı Dortmund gecesi Galatasaray'ın bu seneki en büyük defosunun ne Yıldıraysız'lık, ne Gökdenizsizlik, ne şusuzluk, ne busuzluk olmadığını, Ali Sami Yensizlik olduğunu çok net olarak bir kere daha gösterdi, birşey daha gösterdi... Dortmund'lu gecenin fotoğraflarında bol bol Terim, tabii Mondragon, sonra Hakan, Hasan, Berkant vesaire vardı tabii. Ve de gayet tabii. O "özlenen" gecede "tribündeki binler" kısaca "beklenen binlerdi".
Peki ya uzunca... Vasıfsız "işsiz"in aylığı bile 900 - 1000 Euro olmuş oralarda. İki sene mi ne ödüyorlar o "işsiz"e (!). Yok "krank"a (hasta) çıkınca, (Alamancı dilinde viziteye çıkmak) "krank" parası, yağmur yağınca yağan yağmurun o "ilave" parası, hemen hemen hepsinin evinde karısı, bacısı, hiç olmazsa bir çorbası, "sap"larının da çoğu "sevgi"li olmasa da yine de birer sevgilisi. "İşsiz"i bile "işli" gibi işte. "O gün"leri de garantide, tabi "yarın"ları da...

Hasretin lüksü
Mutlu bir kalabalık onlar anlayacağınız. Belki bir kısmı Türkiye hasreti çekiyorlar da... Bizdeki, bir İstanbullu derbide oradaki şartların hasretini çeken o mutsuz kalabalığınkinin yanında çektikleri de hasretin "lüks"ü tabii. Dortmund'un Ali Sami Yen'ine, onlar eğlenmeye geliyor, bizimkilerin "yırtmış" gibi gözükeni bile sonunda üç - beş kuruş var diye televizyon showlarına evlenmeye gidiyor. Sorun bizim kalabalıklara, kaçının sevgilisi, kaçının "o işsizlik" parasının yarısı kadarlık bir işi, kaçının "yarın"ı var ? Alamancı, Galatasaray'lısı Fenerbahçe'lisi, Beşiktaş'lısı hep beraber tabii.
Saha dışında kazananlar saha içine de fazla takılmıyorlar tabii. Dortmund'daki stadın standartını farketiniz de, Dortmund Stadı'ndaki Alamancı'nınkini farketmediniz mi peki? Stad'ın "gibi"sini uğraşıp beceririz de, "staddakiler gibi"yi yakalamayı becerebilirmiyiz peki? Sahada bile "para"lanan, "açken" girdiği toplara girmiyor. Girse de "aç gibi" girmiyor. Tribünlerimizdekiler zaten "aç"lar, zaten her topa da giriyorlar...

Gelmiş geçmiş en yeteneklilerden ve en çok sayıda aynı anda bir arada oynayabilenlerden kurulu basketbol ve futbol milli takımlarımızın başındaki iki milli coach yer değiştirse bile yine de "son"larımız değişmezdi demek, en azından onların değişmesini gerektirmez miydi gibisinden azmıştım bir Köyün Delisi'nde...
Mail yağdı vallahi. Açık açık bir daha yaz diyorlar, ne olur. Bırak "Bilgince'yi" de, anlamazlar zaren. "Anlamadık valla"ya da getirirler... Okuyucunun "bis"i yani.

Açık açık, hatta açık saçık
İşte açık açık. Hatta açık saçık. İbrahim Kutluay ve his friends, İsveç'e coach Şenol Güneş'le de gitseydi daha kötüsü olmazdı zaten. Türk Milli Futbol Takımı'nın teknik direktörü Aydın Örs de olsaydı "Allah korusun"u da ancak Portekiz'e gidememek olurdu zaten. Üstelik her iki sporcu topluluğunun "yahu o ne anlar" deyip kendi bildiklerini oynama ihtimali de vardı. O ihtimalin içinde de ne "mutlu son"lar da vardı. Geç olsa da güç olmadan Örs gitti. Güneş'inki çoook geç olacak, belli hem de çoook güç olacak, o da belli. Adam hala gitmiyor valla ve pes valla...
"İstifa" eğer bu durumda da gerçekleşmezse hangi durum için söz konusu olurki ? "İstifa" etmeyi gerektiren şartlar başka nasıl oluşurki ? Dünya Şampiyonası'na da mı gitmememiz gerekiyor onun gitmesi için ? Görevimin başındayım diyor hala Güneş, yapacak çok şeyim var. Daha ne kaldı ki Allah aşkına, daha ne yapacak ki?

İkizler'ce
Ne zaman "seni seviyorum" dense (bana yani) kalbim de küt, küt diye atmaya başlıyor. Öyle korkuyorum ki o "seni seviyorum"un sonunda o allahın belası "ama" yine var mı diye. Bir "ama" sız "seni seviyorum" a valaa neler vermem neler. Mesela "seni unutmam mümkün değil" in sonunda da yine o "ama" var, mesela "benim için çok önemlisin" in sonunda da yine o "ama" var. "İkizler"im ben ve de o "ama"ların sonrasında da tabii benim "ikizlerlik" lerim var. "Burcumu değiştirmek istiyorum" diye mahkemeye başvuran ilk kişi ben mi olacağım yoksa. "İkizlerlik"lerimden de mi çok "O"nu seviyorum yoksa...

..... havaalanında x-ray'den geçiyorum. Mont'um, belime bağladığım kazağım, "cep"im, cebimdeki "bozukluklar", anahtarım, hatta vesairemi bile sepetin içine koyuyorum. Bir tişört, bir jean, bir palaskamsı kemer ve sarı timberland arazi botlarımla geçiyorum, ve de ötüyorum. Kolye diyor görevli, çıkartıyorum, yine ötüyorum. Kemer diyor. "Bir odaya sokun beni, oramı buramı orada arayın" diyorum. Galiba "gıcık"ım, "gıcccık" da kapıyor görevli hemen. Jeanim zaten belden iki no büyük tipinden, düşük belli de, kemersiz düşecek, belli de. Sonra herkesin içinde .... "Oda" olmazsa olmaz diyorum. Amsterdam'da "içilmesi yasak" ı içene bile "gelin topluca burada için" diyorlar. Onları özel kafelere topluyorlar. Başkaları onları aşşşağılamasın diye. Kötü alışkanlıkları yüzünden de olsa aşşşağılanmasınlar diye...
Tam o sırada "takım" geliyor. Hani tesadüfün böylesi türünden. "Takım"ın "baş"larından biri, bir eli cebinde, diğer elinde "cep"i, üstünde "laciverti", onun üstünde de "pardesüsü" öte öte geçiyor. Diğer "baş"lar da geçiyorlar. Allah beni seviyor işte. Tam arkalarında da "kıl - kuyruk" tipinde bir "alanlara servis"çi, elinde kaskı, diğer elinde de bir "kebap"paketi galiba, o da öte öte geçiyor. Görevli bana dönüyor, bari siz de çıkartmayın kemerinizi (zaten çıkartmayacaktım kemerimizi), siz de geçin diyor... Öte öte geçiyorum ben de...

Milliyet'in "Geleneksel"i, "Yılın Sporcusu"nun 50. Yılı'nda belki haddimi aşarak "yılın antrenörü"ne iki adayı birden öneriyorum. Kıyamadım, gönlüm elvermedi onları birbirinden ayırmaya. Aydın bey ve Şenol beyler. Biri bizi İsveç'ten döndürmeyi, diğeri Portekiz'e götürmemeyi başardığı için. Ve de tabii "bu kadar zorlar"ı başaracak özel yeteneklere sahip oldukları için. Milliyet'in "Yılın Sporcusu"'nun 50. yılında bu "çok özel ödülüm"ü analarının ak sütü gibi de hakettiler vallahi.

SERİ İLANLAR

Cuma'ları ise Milliyet'teyiz (Başka şubemiz yoktur.)
İmza: Köyün Delisi







SPOR


PARA DEĞİL FORMA
At yarışları
Avrupa Ligleri
Tekrar mı, tescil mi?
İKİNCİ LİG PUAN DURUMU
Aslanım Memo
50. ŞEREF YILI
Filede dün
Kartal tek yürek
Kemal'den kötü haber
Göktan sahaya indi!
Aybaba istifa etti
Aydın yanlış atama
Haydi hayırlısı
Haber turu...
Kendin pişir, kendin ye
Benimkisi de bir Alamancı hikayesi
Su yüzüne çıkanlar
Püf noktası