Karışık kuruşuk

3 Mart 2003




50.52’de İlhan Mansız yedinciyi attı (yanlış saymadıysam). Hem de vallahi billahi çok accccayip attı... İnönü çıldırmıştı adeta. Düşünün, daha 50 dakika 52 saniye olmuştu. On tane de gol olmuştu. Yok yoktu İnönü’de dün, ne gün denir ya işte öyle bir gündü veya ne yoktu ki dün.... İşte sahadaki beyaz, bembeyaz çok katlı doğumgünü pastası, tribünlerde Siyah - Beyaz binlerce hastası ve o binle dağıtılan küçük, küçücük tadımlık binlerce sembolik Happy birthday pastası. 1 Mart’ta Beşiktaş 100. yılını kutlamaya başlıyordu. Tarih 2 Mart’tı. Göztepe maçına da işte böyle başlıyordu. Göztepe hediyesini maç başlamadan veriyordu bile. Sahaya çıkarken elindeki pankartı ile.öBeşiktaş’ın 100. yılını kutlar, çeyrek finalde başarılar dileriz." Zor tabii onlar için de, böyle bir günü, üstelik rakibin doğumgünü ve de 100. doğumgünü. Herkes Beşiktaşlı, rakip yaşlı başlı ve tabii ağırbaşlı. Ve de Göztepe’nin sağındaki solundaki, önündeki arkasındaki herkes Beşiktaşlı... Maçın içinde her türlü duygu da giriyor tabi. Sevgi de, saydı da, üzüntü de, sevinç de, hatta 2 - 2 iken kaygı da. Veya mesela 45’te ilk yarı biterken Alp, topu Cordoba’nın yanından iterken (4 - 3), yahu bu ne biçim

Yazının Devamı

Karışık kuruşuk

3 Mart 2003


<#comment> 50.52’de İlhan Mansız yedinciyi attı (yanlış saymadıysam). Hem de vallahi billahi çok accccayip attı... İnönü çıldırmıştı adeta. Düşünün, daha 50 dakika 52 saniye olmuştu. On tane de gol olmuştu. Yok yoktu İnönü’de dün, ne gün denir ya işte öyle bir gündü veya ne yoktu ki dün.... İşte sahadaki beyaz, bembeyaz çok katlı doğumgünü pastası, tribünlerde Siyah - Beyaz binlerce hastası ve o binle dağıtılan küçük, küçücük tadımlık binlerce sembolik Happy birthday pastası. 1 Mart’ta Beşiktaş 100. yılını kutlamaya başlıyordu. Tarih 2 Mart’tı. Göztepe maçına da işte böyle başlıyordu. Göztepe hediyesini maç başlamadan veriyordu bile. Sahaya çıkarken elindeki pankartı ile.öBeşiktaş’ın 100. yılını kutlar, çeyrek finalde başarılar dileriz." Zor tabii onlar için de, böyle bir günü, üstelik rakibin doğumgünü ve de 100. doğumgünü. Herkes Beşiktaşlı, rakip yaşlı başlı ve tabii ağırbaşlı. Ve de Göztepe’nin sağındaki solundaki, önündeki arkasındaki herkes Beşiktaşlı... Maçın içinde her türlü duygu da giriyor tabi. Sevgi de, saydı da, üzüntü de, sevinç de, hatta 2 - 2 iken kaygı da. Veya mesela 45’te ilk yarı biterken Alp, topu Cordoba’nın yanından iterken (4 - 3), yahu bu ne biçim doğumgünü,

Yazının Devamı

Monte dei Paschi di Siena

28 Şubat 2003


<#comment> Bankanın ismi. Monte dei Paschi di Siena. Altında da dal 1472 yazıyor (1472’den beri). Rönesans döneminin ilk Floransalı bankerleri, yani o zamanın tefecileri, bunlar da o tefecilerin o yıllardaki Siena’dakileri. İtalya’nın en eski bankalarından yani. En güçlülerinden de. Mesela 15 bin çalışanı var. Zaten Siena’da da elli veya elli bilmemkaç bin kişi var.
Sienalı, bankayı, banka Siena’yı sevmiş, şehir ile banka evlendirilmiş, nurtopu gibi bir basket takımları olmuş. Adını da Montepaschi di Siena koymuşlar. Bankanın her sene yüz milyon eurodan da daha çok euro dağıtan bir vakfı da var. Siena’daki her türlü sanatsal, sosyal etkinliği isterlerse destekliyorlar (Mesela Palio’yu). Şu sıralarda Siena’nın basketbol takımını. Hoş olan, bu megaloman Siena ve o megaloman Sienalı’nın kurduğu gücün başında bir Türk’ün olması. Ve de takımdaki en spektaküler oyuncunun da bir başka Türk olması.

Mamma li Türkcan
SİENA’NIN Mens Sana Spor Salonu’nda, potaların birinin arkasında bir beyaz bez asılı. Üstünde "Mamma li Türkcan" (Anneciğim, Türkcan) yazıyor. Mirsad öncesi tüm İtalya’da "Mamma li Turchi" (Anneceğim Türkler) denirdi. Ama Mirsad Siena’da daha bir sene

Yazının Devamı

Biraz foot’tan biraz ball’dan

24 Şubat 2003




Malatya da bağırıyordu ya. Oynatın ya ! Gelirken yolda çektikleri yetmemişti. Nasıl olsa İstanbul’a gelmişlerdi ya. Bu sefer Galatasaray da isteyince... Önce en çok sorulan. Yani Hasan Şaş. Şaş yoktu onbirde. Şaşmadı da kimse. Hatta on sekizde de yoktu. Ya İtalyan’ın biriyle olan gönül bağı, ya da Terimvari bir gözdağı... Sonra en çok merak edilen. Galatasaray’ın on biri, biri hariç aynı Bursa on biri. Ya da on birin onu aynı, ayrı olan yanlız biri. Balic yok, Arif vardı. Yağan kar, hatta tutan kar, Ali Sami Yen her sürprize açıktı. Arif’le Galatasaray da. Mesela Galatasaray’ın kayan Arif’i, ya da bir Arifvari Galatasaray penaltısının tarifi. Ya da duran bir top. Ya da mesela bir frikik. Ya da bir Revivokik. Terim de biliyordu ki, bu havada ve bu sahada gol futbolla gelmeyecekti. Ama foot’tan veya ball’dan gelecekti. Öyle de geldi zaten. Ama golden önce bir - iki cümle daha Ali Sami Yen’den. Sahadakiler Malatya ile dünü, tribündekiler de Fenerbahçe ile bir hafta sonraki Fenerbahçeli günü yaşadılar. Kar vardı dedim ya, hadi pas mas yoktu. Ara pası, topuk pası zaten yoktu; olamazdı da. Mesela Ergün’ün veya Revivo’nun bir ince pası. Nerdeeee ..... Düşünün; ilk 45’te öne

Yazının Devamı

Biraz foot’tan biraz ball’dan

24 Şubat 2003


<#comment> Malatya da bağırıyordu ya. Oynatın ya ! Gelirken yolda çektikleri yetmemişti. Nasıl olsa İstanbul’a gelmişlerdi ya. Bu sefer Galatasaray da isteyince... Önce en çok sorulan. Yani Hasan Şaş. Şaş yoktu onbirde. Şaşmadı da kimse. Hatta on sekizde de yoktu. Ya İtalyan’ın biriyle olan gönül bağı, ya da Terimvari bir gözdağı... Sonra en çok merak edilen. Galatasaray’ın on biri, biri hariç aynı Bursa on biri. Ya da on birin onu aynı, ayrı olan yanlız biri. Balic yok, Arif vardı. Yağan kar, hatta tutan kar, Ali Sami Yen her sürprize açıktı. Arif’le Galatasaray da. Mesela Galatasaray’ın kayan Arif’i, ya da bir Arifvari Galatasaray penaltısının tarifi. Ya da duran bir top. Ya da mesela bir frikik. Ya da bir Revivokik. Terim de biliyordu ki, bu havada ve bu sahada gol futbolla gelmeyecekti. Ama foot’tan veya ball’dan gelecekti. Öyle de geldi zaten. Ama golden önce bir - iki cümle daha Ali Sami Yen’den. Sahadakiler Malatya ile dünü, tribündekiler de Fenerbahçe ile bir hafta sonraki Fenerbahçeli günü yaşadılar. Kar vardı dedim ya, hadi pas mas yoktu. Ara pası, topuk pası zaten yoktu; olamazdı da. Mesela Ergün’ün veya Revivo’nun bir ince pası. Nerdeeee ..... Düşünün; ilk 45’te öne çıkan

Yazının Devamı

Türkiş seviyeli

21 Şubat 2003


<#comment>Önce siz
Bir kere niye böylesiniz. Sizi ilgilendirmeyen bir sürü gereksiz şeyle çok ilgileniyorsunuz. Daha da kötüsü, çok da bilgileniyorsunuz. Eğer başkanı, ailesi veya yakından veya uzaktan akrabası değilseniz veya yönetim kurulu ya da Fenerbahçe’nin herhangi bir kurulu, derneği, üyesi hiç değilseniz, ya da kongre üyesi de değilseniz, sade bir Fenerbahçeli iseniz size ne BBG’cilik, pardon BFG’cilikten (Biri Fenerbahçe’ye gözetliyor). Tabii siz merak edince de...

Sonra onlar
Onlar da kameralarını BFG evinin içine koyuyorlar. Mesela Fenerbahçe Kongresi’ni bile naklen veriyorlar. Yukarıdakilerden biri değilseniz eğer, size ne kongrenin size naklinden. Sonra onlara kızıyorsunuz. Konuşturanlar, konuşturduklarının dinlenmediğini veya seyredilmediğini farketseler veya onlarla ilgilenilmediğini, konuşturtmazlar. Onlar da konuşmazlar zaten. Mesela Yıldırım’ın dedikleri. Hepsi, hepsi 1 - 2 dakikalık bir özet olur, böyle olursa da allah aşkına fena mı olur. Yani sorun onlarda değil, sizde...

Yazının Devamı

Önce coşarak sonra koşarak

17 Şubat 2003


<#comment> Daha maçın başladığını anlamamıştım bile, Beşiktaş ilk golü bulmuştu İlhan’ı ile. 1.49’da ansızın Beşiktaş 1 - İstanbulspor 0, gol de İlhan Mansız’ın. Ve daha 2.54’te hem gol olmuştu, hem skorbord TV’de golün tekrarı da olmuştu. Acccayip bir soğuk, acccayip bir ayaz, İnönü’de yine her yer siyah, her yer beyaz...
Beşiktaş bir tuhaf başlamıştı. Ne demek tuhaf derseniz, bilmem bi tuhaftı işte Beşiktaş derim yine. Hiçbir 90’a böyle start almamışlardı. 7 bilmem kaçta yine İlhan, kurtaran da Zdravko, S. Zdravkov değil (maç kağıdında öyle yazıyor) direkler. Ya da direklerden biri... 10.21’de hani bu işler parayla değil sırayla... Ama 3 - 5 dakika arayla, sanki bu sefer İlhan dursun, Ahmet Dursun vursundu ve 2 - 0.
Evet tuhaftılar. Lucescu, İlhan ile Ahmet’i ileride çiftleştirmiş, hemen arkalarında bir santrfor daha ama santrforun orta sahadan ikiliyi üçleyen tipi, Pancu gibi...
Siz şimdi merak ederseniz (Niye edersiniz ki) Ronaldo, Ali Eren, Zago arkadaki çakılı üçlü. Ortadaki Sergen’siz, Tümer’siz koşan beşli ve coşan Beşiktaş. Mesela Tolga, Ahmet Yıldırım, Sergen, o İtalyan ve Pascal yok, Tümer sakat ve yok, mesela Kaan Dobra, Tamer filan da yok, Cordoba ilk

Yazının Devamı

VACUUM IURIS

14 Şubat 2003


<#comment>Ali Sami Yen’de kar var
Ali Sami Yen’de oynanmayan maç için benden sadece iki kelime. Hadi latince olsun, çekici olsun. Vacuum iuris parantez içinde Türkçesi de olsun (hukuksal boşluk). Gerisi de fasa fiso zaten. Ali Sami Yen’de o maç oynanmadı diye isyan edenlere de tek kelime. O da latinceye yakın olsun mesela, İtalyanca olsun. Buongiorno (günaydın). Ve bir Köyün Delisi klasiğiyle devam edelim. Ali Sami Yen’de kar var ilginizi çektiyse eğer, devamını da okumanıza bence değer.

Kar yok da Ali Sami Yen var mı?
O kar er veya geç kalkmayacak mıydı yani? İşte kalktı bile. Peki kar kalktıktan sonra orada futbol oynanır mı? Ya da oynatılır mı? Hadi oynatıldı diyelim. Peki oynanan futbol orada seyrettirilir mi? Her şey çim mi, ya da çimin üstündeki kar mı ki? Ne büfesi, veya büfeleri, ne tuvaleti, tuvaletleri, ne şerefi, basını, VIP’i, açığı, kapalısı, tribünleri. Ne odaları, ne koridorları.
Yağmur yağarken seyredenlerin yarısından fazlasının sırılsıklam olduğu bir başka stat daha var mı batımızda veya kuzey batımızda? Peki aranızda kar yokken bunları söyleyen var mı? Yakışmıyor tabii Galatasaray’a kar varken oynamamak. Peki kar yokken, orada oynamak

Yazının Devamı