Bilal Meşe

Bilal Meşe

bmese@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Senol Güneş göreve geldiği günden bu yana bazı kesimlerce yerden yere vuruldu... Hatta, zaman zaman karizması yok dendi, bu işi yapamayacağı iddia edildi.
Gruptan sıyrılıp, ikinci kez Dünya Kupası finallerini yakalayan Güneş’in başarısı yine göz ardı edildi, yine acımasızca eleştirildi. Finallere ilk adımı Brezilya maçıyla attık, hakeme mağlup olduk, fatura yine Güneş’e kesildi! Kalemşörler işi hakarete götürdüler!
Güneş ve oyuncuların kişilikleriyle oynadılar.
Ama onlar inanmışlardı, inanmayanlar arasında bizden de birileri vardı. Güneş, alıngandı, duygusaldı.
Buna rağmen Güneş ve Ay - Yıldızlı futbolcular yılmadı ve Japonya’yı yenerek, tarihe adlarını bir daha silinmeyecek şekilde yazdırdılar.
Hadi, hep beraber, el ele bu ekibe şapka çıkaralım. Bu gururu yaşattıkları için alkışlayalım.
* * *
90 dakikalık mücadelede Güneş akılcı bir taktikle takımı sahaya sürdü. Hedef saldırmaktan çok kontrollü oynamaktı. Doğrusu bunu zaman zaman başarmadılar değil. Orta sahada yapılan pas hataları savunmamıza tehlike olarak geri döndü. Ancak savunmadaki yardımlaşma ve kadame anlayışı rakibin umudunu kıran en büyük faktördü. Maçta tabii ki pozisyonlar vardı... Şimdi kalkıp da, 90 dakikalık mücadelede dakikalara girmek ve bunları sizlere aktarmak, kafanızı ağrıtmaktan başka hiçbir yarar getirmez. İşte kader dakikası:
12’de sağdan kazanılan korner atışında Ergün topu ceza alanına kesti. Kalabalık bir savunma vardı... Herkes havaya yükselirken Hakan Şükür üç defans oyuncusunu adeta peşinden sürükledi... Havada süzülen topa boş pozisyonda iyi yükselen Ümit Davala, mükemmel bir şekilde kafaya çaktı ve Dünya’nın en büyük sekiz takımı arasına girmemizin gururunu yaşattı. Davala, saçını kestirdikten sonra olumlu, olumsuz eleştiriler aldı. Biz ona "Son Mohikan" diyoruz... Ve kafasını açık yerlerinden öpüyoruz!
Bunun dışında bir de 41’de yüreğimizin ağzımıza geldiği an var. Alex’in frikikten topu yan direkten auta giderken, rahat bir nefes almıştık. Maç biterken de, hep birlikte aynı çığlığı attık; "Ne Mutlu Türküm Diyene"...