Maçın başlamasına dört saat kala rotayı Ceylan Oteli’ne çevirdik, Dolmabahçe Salonu’nda Türkiye çapında kurulan derneklerin toplantısına biraz takıldık, kulak misafiri olduk, kongrenin nabzını tuttuk.
Dernekler yazılı bir bildirge ile işbaşındaki Serdar Bilgili’ye iki yıl daha şans verilmesi gerektiğini savundular. Kalabalık yemekli toplantıda tanıdık fotoğraflara, eski dostlara rastladık. Sohbet belli, seçimler ne olacak, Bilgili mi, Arat mı, kazanacak? Yaklaşık bir aydır içimiz, dışımız seçim oldu desek yeridir... Bir dostum anlatıyor: "Benim 150 kemik oyum var"... O anlatıyor, biz kibarlık yapıp dinliyoruz... Dilim kemiği yok nasıl olsa, atış serbest!
* * *
Fakslarımız bugünlerde yorgun düştü adeta, hani boş dakikası yok! Mantar gibi türeyen gruplar, yok "Ona destek veriyoruz", yok "Buna veriyoruz", diye faks yağmuruna tutuyorlar. Hangisini yazacağımızı şaşırdık, yerimiz dar! Gruplar dediğimiz anda aklımıza hep KOLTUK geliyor, aslında... O kadar grup var ki, hani koltuk dağıtmaya kalksanız yetiştiremezsiniz!
Beşiktaş’ın geleceğini düşünen yok!
* * *
Stad çevresinde bir tur attım, güvenlik önlemlerini gözlemledik... Her şey sakindi, rotamızı stad içine çevirdik. Tribünlerde alışık olmadığımız bir tabloyla karşılaştık. Tribünler sanki reklam panosu gibiydi! Takımı destekleyen pankartlar yerine Türkiye’de yer alan derneklerin pankartları adeta birbiriyle yarış içindeydiler!
* * *
Tribünler önce Asper’i bağrına bastı, ardından da Federasyon Başkanı Haluk Ulusoy’u istifaya çağırdı. Galatasaray maçını ertelediği için kızgındılar Ulusoy’a... Bitmedi, Roma’daki olayların çıkmasında büyük faktör olan Batistuta ve Lima’yı baştacı yaptılar, Barcelona’ya destek verdiler! Yanımızdaki taraftara sorduk, "Eee gerçek rekabet budur" yanıtını verdi.
* * *
Düdük çaldı, maç başladı. Basın tribününde ilginç yorumlar birbirini kovaladı. Sevimli meslektaşımız Vedat Okyar, sahaya çıkan kadroyu "Sinan’ın onbiri" olarak yorumladı. Uzun bir aradan sonra Necati Karakaya ustamız da bizim hemen arkamızda yerini aldı. Karakaya maçı bıraktı, nostalji yaptı: "1963 yılında İnönü’de maç anlatıyordum, aynı anda Adalar’da 6.2 deprem oldu, tribünler bir anda boşaldı" dedi. Hayda nerden çıktı şimdi deprem muhabeti, dedik.
Baya, 23.dakikada golünü attı, tribünlere koştu... Tunuslu üzerindeki formayı tribüne attı. O da ne? Meğerse Tunuslu iki formayı üst üste giymiş! Yazarları aldı bir merak.. Acaba üstünde kaç forma daha var diye? Adam kalın giyinmiş, attıkça çıkaracak