Bu oyunda hiçbir takım ‘çantada keklik’ değildir, şartlar ne olursa olsun, rakibinizi ciddiye alacaksınız. Güneş hocamız bu işin içinde yoğrulmuş, o psikolojiyi çok iyi biliyor, yani rakibine hem saygı duyuyor, hem de ciddiye alıyor.
Gelin görün ki, evdeki hesap, bazen çarşıya uymuyor! İlk yarıda topla oynama yüzde 70 Kartal lehine, ama bu fark Colley’in kafayla attığı gol dışında, üretime yansımıyorsa, neye yarar ki? Haa 1-2 pozisyon var, ama kaleci izin vermedi.
Pendikspor malum, ligimizin yeni ekibi, iyi başlangıç yapamadı, Hatayspor’dan fark yedi. İlk yarıda savunmaya kapanan, oyunu kendi yarı alanında kabullenen Pendikspor, bırakın tehlike yaratmayı, Kartal’ın kalesine bile gelemedi!
Osman Özköylü’nün özellikle Oscar Romero’yu ikinci yarıda oyuna sürmesi, ve takımını ofansa döndürmesi yorgunluk belirtileri gösteren Kartal’ın karşısında avantaja dönüştürdü. Hatayspor’dan fark yiyen Pendikspor, güçlü rakibi Beşiktaş karşısında ikinci yarıdaki oyunuyla ‘asansör’
İki yıl önce yolum Bolayır’a düştü. Köy okulundaki o minicik atölyede çocuklar elleri, yüzleri çamur içinde hediyelik objeler üretiyorlardı. Aradan iki yıl geçmiş, o minikler büyümüş, seramik sergisi açacak konuma gelmişler.
Çocukluğum, gençliğim.
Artık yaşlandık herhalde.
O günleri çok özlerim.
***
Biz okul sıralarındayken iki şey vardı unutamadığım;
Birincisi “Yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı” sloganı.
İkincisi de Ahmet Kutsi Tecer’in hepimizin beynine kazınmış şu şiiri:
Yeni sezon start aldı, MHK ve kurullar değişime uğradı, eyvallah... Güzel ve dostlukların öne çıktığı bir sezon olmasını diliyoruz, hatta istiyoruz. Artık kavga-gürültüden biz de bıktık, gına geldi, şu tatsız tabloya bir sünger çeksek, fena olmaz mı?
Başkanlar, yöneticiler, asıl işlerine odaklansalar, sağa-sola sataşmadan dursunlar lütfen. Yoksa futbolumuzun çıtasını yükseltmeyiz, yerimizde patinaj yapmaya devam ederiz!
Diğer bir dileğimiz ise MHK, hakem ve VAR’ı yönetenlerin öne çıkmadığı, sezonlar burnumuzda tütüyor, hasret kaldık, hasret! Ahh şurada dakika bir Süper Lig’in ilk haftasında yine hakemlerimiz hedef tahtasına döndü, eee alışkanlık yarattılar, huylu huyundan vazgeçmez arkadaş! Örnek mi, Fenerbahçe - Gaziantep maçı Abdulkadir Bitigen, Karagümrük - Beşiktaş maçı Erkan Özdamar. İkisinin de maşallahı var, FIFA kokartı taşıyorlar! Gelin görün ki, daha ilk haftada yönetimlerine gölge düşürdüler!
Bakın, Ferdi’yi beğeniyle izliyorum, çok kaliteli krampon, her
Başlangıçlar hep sıkıntılı olur. Tadı-tuzu olmaz, futbol adına da pek keyif alamazsınız.
Konferans Ligi’ndeki temsilcimiz Beşiktaş, bu kulvardaki arzulu-iştahlı, akıcı futbolunun çok uzağındaydı Karagümrük maçının ilk yarısında. Bunun da temelinde, rakibin kontrollü ve alan daraltan oyun anlayışının yanı sıra, adam markajını öne çıkarmasıydı. Beşiktaş’ta ise, Karagümrük’ü üzerine çekip, savunmadan oyun kurma isteği, bu yarıda pek başarılı olamadı.
Kartal, rakibin kalabalık savunma anlayışına son vermek için her yolu denedi, paslarla üçüncü bölgeye inmek istedi. İstedi istemesine de, gelin görün ki bırakın pozisyon üretmeyi, duvara çarpıp, geri döndüler! Yani rakibin kilidini açacak ne çilingir, ne de Aboubakar’a asist yapacak, kimsecikler yoktu!
Düşünün, koskoca ilk 45 dakikada dişe dokunur tek pozisyon Aboubakar’dan geldi. Tecrübeli futbolcu soldan indi, ceza alanına girdi, çizgiye yakın yerden aşırtmak istedi, kaleci topu kontrol etti. Muleka’nın da şutları yok
Bu oyunda her nedense sürekli forvet oyuncularını radarımıza alırız, ne var ki, bu takım oyununda ‘gizli’ kahramanlar vardır. Elbette gol atmak önemli, ancak o topu üçüncü bölgeye taşıyanları, adrese teslim pasları es geçeriz!
Siz ne derseniz deyin, Kartal’da güzel işlere imza atan başta Amir Hadziahmetovic ve de Salih Uçan var. Özellikle Bosna Hersekli futbolcu ofansa müthiş paslar attığı gibi, çok kritik yerlerde toplar kazanıyor, işini de dört dörtlük yapıyor. Salih’i de şık pasları ve müthiş asistleri için kutlamak gerekiyor. Salih her geçen gün çıtayı yükseltiyor, Kartal’ın bankoları arasındaki yerini perçinliyor, aman nazar değmesin.
Muleka’da da müthiş değişim var, sanırım Şenol Güneş’in yardımcısı Burak Yılmaz’ın bu gelişimde büyük katkısı bulunuyor. Öz güven duygusu üst seviyede, sadece gol atmakla yetinmiyor, rakip savunmaya baskı yapıyor, gerektiğinde geri geliyor, arkadaşlarına destek veriyor, aferin ona, bravo Burak Yılmaz’a...
Beşiktaş rakip kim olursa
Taaa 90’lı yıllardan arşivimde kalan bir fotoğrafı sosyal medyadan paylaştım... Beğeni sayısı bir hayli fazla, eleştiriler de var elbet... Bir takipçim beğenisinde, ‘Efendim fotoğrafın altına o anı anlatan bir şeyler de yazman gerekir’ demiş, eee haklı... Kısa bir not yazdım, ‘Dostluk böyle bir şeydir’ diye, yeterli bulmamış belli ki!
Anlatalım o zaman... Valla o fotoğrafın çekildiği tarihi anımsamıyorum, 90’lı yıllar...Yer, Sinema Sevenler Derneği, sanatcı ve gazetecilerin takıldığı mekan... Masada 7 kişiyiz, kimler yok ki? Efsane Başkan rahmetli Süleyman abi (Seba), Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, sanatçı kardeşim Levent İnanır (Fenerbahçe), Aydemir Akbaş (Galatasaray), o masaların müdavimi, vazgeçilmez ismi, Arif Keskiner (Beşiktaş), Adapazarı eşrafından Gaga Erol (Girişken), efsane başkanın akrabası (Beşiktaş), ve bendeniz...
O yıllarda bizim kulvarda ‘dostluk’ öyle böyle değildi, farklı renkleri severdik ama gönüller birdi. Şimdiki gibi, öyle sataşmalar hak getire, tek kötü kelime bulamazsınız! Süleyman abi, tüm renklerin saygı
Olacak iş mi bu! Bu nasıl taraftarlıktır, bu nasıl bir kafadır arkadaş? Maçın başlamasına bir dakika kala, tribünlerden sahaya meşaleler yağdı! Türkiye’den gidenler var mı, bilemem. Kale arkasındaki Beşiktaş sevdalıları gurbetçiler olsa gerek. Farklı ülkelerden Kartal’ı desteklemeye gelmeniz çok güzel, peki meşaleleri sahaya atmak, 15 dakika rötarlı maçın başlamasına neden olmanız size yakıştı mı? Bu nasıl sorumsuzluk, ayıptır!
O meşaleler Beşiktaş’a para cezası olarak dönecek, bilmiyor musunuz? Oturun adam gibi, maçınızı izleyin, sevdalısı olduğunuz takıma pozitif enerji verin, taraftarlığın açılımı da budur! Peki, taraftarlar o meşaleleri maça nasıl soktular, Tiran güvenlik güçleri de en az taraftarlar kadar suçludur!
Güneş, ilk maçı kazanan kadroyu rövanşta sahaya sürdü. Bu oyunda sakatlık olmadığı sürece, kazanan ekip pek bozulmaz. Demem o ki, Güneş’in bu tercihi bence doğruydu. Ne var ki, bu kadro ilk maçtaki görüntüsünden bir hayli uzaktaydı! Bunun da temelinde Kartal’ın
Beşiktaş sevdalılarını yakından tanırım, en zor şartlarda bile kulüplerine nasıl sahip çıktıklarını iyi bilirim. Böylesi donanımlara sahip olan taraftarlar, Tirana ile oynanan ilk maçta beni şaşırtılar doğrusu! Bakın güzel adamlar; tabii ki eleştiri hakkınızı sonuna kadar kullanacaksınız, buna zerre kadar gıkımız çıkmaz. O asırlık çınar sizlerin destekleriyle ayakta duruyor, biliyoruz.
Ancak hadi maç öncesinde protesto hakkınızı kullandınız. Peki maç sırasındaki o tepkileri nereye koyacağız, hangi pencereden bakacağız? Maç öncesi ve sonrasına lafımız yok, neticede demokratik hakkınızı kullanıyorsunuz. Ancak desteklemek yerine, 90 dakika protesto etmenizi size hiç yakıştıramadım, bilesiniz, alınmak, gücenmek yok!
Tepkilerinizin temelinde dış transfer yatıyor, biliyorum. Ancak şunu unutmayın ki, yönetim kanadı da boş durmuyor. Şu ana üç yabancı getirildi. Kaldı ki, transfer işi ekonomiyle ilintilidir, bu pencereden bakarsak ki, bakmalıyız, yönetim ayağını yorganına göre uzatıyor, onlar da haklılar.
Artı, Beşiktaş’ın bana göre oturmuş ve de kaliteli