Her maçın bir kırılma noktası, ya da başka bir deyişle o anı vardır. İlk yarının uzatma bölümlerinde Volkan Şen'in, İbrahim Üzülmez'e bilerek yaptığı faul kesinlikle sarı, yani doğru... Ne var ki, sarıdan sonra yaptığı alkışlama hareketi sanki biraz masumaneydi. Ancak hakem Aydınus, kendisine yapılmış gibi algıladı ve kuralı devreye soktu, Volkan'ı oyun dışı bıraktı. Ama Volkan Şen'in sahayı ağır adımlarla terk etmesi ve seyirciyi tahrik etmesini de ona yakıştıramadık. Koşarak gitse, hiçbir tepki görmeyecek. Yazık, ortada giden bir maçta arkadaşlarını hem yalnız bıraktı, hem de takımının kaderiyle oynadı!
* * *
Şampiyonlar Ligi'nde hayal kırıklığı yaşayan Bursaspor, artık rotayı lige çevirirken, zorlu deplasmana 'galibiyet' parolası ile geldi, oyun stratejisini buna göre oluşturdu. Zirvenin ortakları arasında söz sahibi olan Bursa'nın teknik patronu Sağlam'ın bu düşüncesi doğruydu. Ne var ki, düşünceleri arasında Volkan Şen'in amatörce kırmızı kartı görmesi yoktu.
Beşiktaş, zorluk derecesi yüksek maçta, ofansif oynadı, risk aldı. İlk yarıda Ali Kuçik'in kafa şutunda topu üst direkten dönen Beşiktaş, Volkan Şen'in oyun dışı kalmasıyla birlikte aldı sazı eline, oyunun tüm
Zirve Galatasaray’ın çok uzağında artık! Hatta onlara mucize gerekiyor! Beşiktaş ise yakın, dün Ali Sami Yen’de altın madeni buldu!
Galatasaray, bıçak sırtında, pes etmemek adına varını-yoğunu ortaya koyuyor, ama olmayınca olmuyor.
İyi oynuyor, baskı kuruyor, üretiyor, ama atamıyor! Atsa da bir işe yaramıyor!
Tıpkı dün olduğu gibi!
Beşiktaş da keyifsiz, onlar da sıkıntılı!
Bu olumsuzluklara karşın, böylesi derbilerin tadı-tuzu, bir başka oluyor. Hem keyif, hem de heyecan veriyor.
Futbolu kantara koyarsak, kim ne derse desin Galatasaray ağır bastı dün. Çok adamlı bindirmelerle üst üste pozisyon üreten Galatasaray, gelin görün ki, ilk yarıda golü bulan Beşiktaş.
Süper Lig’de zirve yarışında müthiş bir Anadolu rekabeti var. Bir tarafta Trabzonspor, diğer tarafta Bursaspor...
Bu ikiliyi kovalayan ve Şota’nın göreve gelişiyle birlikte çıtayı yükselten, oynadığı futbolla beğeni toplayan Kayserispor, yarıştaki diğer iddialı Anadolu takımı.
Ya üç büyükler?
Ne siz sorun, ne biz söyleyelim! Onların tadı-tuzu hiç yok!
Fenerbahçe ve Beşiktaş yarıştan kopmamak için çırpınıyor!
Ya Galatasaray? Koptu, kopacak, bitti, bitecek! Rijkaard gönderildi, Hagi getirildi. Hoca değişimi de, Aslan’ı ayağa kaldırmaya yetmedi!
Taraftar, takımdan umudunu kesmiş, futbolculara ve yönetime sırtını çevirmiş! Yönetim adeta dağılmış, bıçak sırtında!
İlk yarının bitimine doğru, Murat Kalkan’ın, Tabata’ya yaptığı hareket kesinlikle faul... Çünkü, Murat, tamamen topa hamle yapan Tabata’yı itiyor. Pozisyonu iyi süzen Abdullah Yılmaz örnek olacak bir hareketle penaltı noktasını gösteriyor. Diyeceksiniz ki, “Böylesi pozisyonlar çok yaşanıyor, ama verilmiyor.” Doğru, bu anlamda pozisyonu iyi süzen Abdullah Yılmaz’ı kutluyoruz..
Gelelim Guti’ye...
Kasımpaşa maçında çok kritik bir pozisyonda penaltıyı atamadı, eleştirilerin hedef tahtası oldu. Ne var ki, aynı Guti, yine zorluk derecesi yüksek ve de kritik bir maçta kazanılan penaltı atışını kullanma cesaretini gösterdi. Aynı Guti, “Uzun boylu ve sol ayaklı futbolcular, topu kalecinin sağına atamaz” yorumlarını Gençlerbirliği karşısında rafa kaldırdı. Hem kaleciyi, hem de sevgili hocamız Denizli’yi terse yatırdı! Attığı gol bir anlamda kırılma noktasıydı maçın...
Bir maç olsun ki, Schuster’i eleştirmeyelim! Düşünün, Bobo yok, Nobre yedek, yani forvet çökmüş. Elde bir forvet var, o da Fatih Tekke. Ne var ki, Schuster, Tekke’nin defterini tamamen dürmüş! Kanat oyuncusu Quaresma’dan golcü yaratmaya çalışıyor.
Olacak iş mi?
Quaresma ne yapsın?O zaman Nobre’yi niye yedek oturtuyorsun
Bir yönetici, diyor ki, “Schuster’den ofansif futbol oynatmasını biz istedik, hay demez olaydık”.
Önce şaka yapıyor sandım, meğer ciddiymiş!
O zaman adama sorarlar Schuster’i niye aldınız? O kadar biliyorsanız, çıkıp takımı siz çalıştırın, siz taktik verin!
Ofansif futbol denince akla Mustafa Denizli gelir. Az mı eleştirildi bu yüzden. Beşiktaş’ta da bu sistemi bir süre denedi, baktı olmuyor, çark etti, savunmayı sağlama alırken, oyuncu tercihlerinde hep ‘devamlılığı’ ön planda tuttu. Bu değişim beraberinde iki kupayı da getirmedi mi?
Ya Schuster efendi?
Her maça farklı kadro, adamın lugatında ‘istikrar’ kelimesine yer yok. Bildiğini okuyor, tepeden-tırnağa faul!
Eeee bir teknik adama böylesi teslim bayrağını çekerseniz, olacağı da buydu!
Olacak iş mi bu?
Ligin dibine demir atmış, geleceğe kuşkulu gözlerle bakan Kasımpaşa’yı yenemiyorsunuz!
Yenmeyi bir kenara bırakın, koca doksan dakika içinde sadece bir gol, bir penaltı, onu da atamıyorsunuz, ‘net’ bir pozisyon üretemiyorsunuz!
Ondan sonra ortaya çıkıp, şampiyonluktan dem vuruyorsunuz!
Düşünün koca Beşiktaş, Kasımpaşa’ya evinde puan kaybediyor!
Bir tarafa Vural’ı koyun, diğer tarafa Schuster’i...
Vural, denize düşmüş, yılana sarılmış misali...
Zorluk derecesi yüksek maçta Nihat ortaya çıktı. Attığı gol, bir Nihat klasiğiydi. O mesafeden o golü atmak yürek ve de beceri işidir
Nihat’ı ne zaman eleştirmeye kalksak, içimiz yanıyordu doğrusu... Hani kalitesini bilmesek, sanırsınız Beşiktaş’a gelen Nihat değildi. Ne var ki, o sabretti hep, yoğun eleştirilere karşın, yılmadı, ayakta kalmasını bildi, Ve dün zorluk derecesi yüksek maçta Nihat ortaya çıktı. Attığı gol, bir Nihat klasiğiydi. O mesafeden o golü atmak yürek ve de beceri işidir.
Schuster’i anlamakta zorlanır olduk! Oyuncusunu azarlıyor, arkadaşlarının içinde yerden yere vuruyor, kalkıp sonra ‘pardon’ diyor!
Hatta daha ileri gidiyor, kovduğu oyuncuyu on sekize alıyor! Böylesi davranış biçimleriyle o takımda nasıl disiplin sağlanabilir, doğrusu biz de merak ediyoruz?
Bitmedi. Sakatlıktan yeni çıkmış Aurelio’yu on birde oynatıyor. Ernst ile iyi bir ikili oluşturmuş Necip’i yedekte oturtuyor. Necip, şartlar ne olursa olsun Aurelio’nun yerine takımda banko oynar bizce.
Olmuyor bay Schuster! Yönetim her fırsatta, güvenini dile getiriyor. Dileriz, güvendiğiniz dağlara kar yağmaz!
Neyse... Rüştü’nün belinde spazm oluşmuş, yerine Hakan Arıkan var. Arıkan, yediği
Yönetim, taraftar hem Schuster’e hem de takıma müthiş destek veriyor, vermesine de geleceğe de kuşkulu bakıyorlar
Beşiktaş ‘çıkış’ arıyor, Sivasspor ise can derdinde, puan peşinde ! Tablonun böyle oluşu, kim ne derse desin, futbol adına her türlü aksiyonu da birlikte getirdi. Pres, kora-kor mücadele, sertlikler, kartlar, pozisyonlar, goller ve de heyecan üst düzeyde idi.
Ernst-Necip ikilisinin bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi, Kartal’ı orta alanda etkili kıldı. Bu ikilinin, rakip ataklara set çekmesi, bir anlamda Guti’yi rahatlattı. Bobo’nun attığı ilk gol Guti patenti taşıyordu.
Ernst de, Kartal’ın vazgeçilmezidir bizce... Tam bir panzer, pres yapıyor, top çalıyor, rakibi bozuyor, üstüne üstlük herkesine yardımına koşuyor... Ernst’in performasının üst düzeye çıkmasında diğer bir faktör ise partneri Necip... O da oyundan hiç düşmedi, aksamadı, bunu da geçin, zorluk derecesi yüksek bir gole de imzasını attı. Koca doksan dakika da bir pas hatası yaptı, o da Beşiktaş’a gol olarak döndü.
Schuster, Holosko ile başladı maça... Bu hamle, tribünleri ofansif girişimlerde umutlandırdı. Ne var ki, Holosko, oyunda kaldığı süreçte, boşuna koşular yaptı dersek abartmış olmayız.