Üç büyükler arasında oynanan derbilerin havası, suyu farklıdır, keyiflidir, iyi biliriz. Öyle ki skor tabelasıyla ilgili öngörülerde bulunmak bir o kadar zordur. Derbilerde bildiğimiz tek gerçek, bireysel beceriler, tabela üzerinde etkilidir.
Fenerbahçe’yi biliyoruz, kadro derinliği, alternatif oyuncu sayısı oldukça fazla, öyle sabit bir 11’le oynamıyor, yedekten kim girse fark etmiyor, averajla liderlik koltuğunda oturması bunun en büyük göstergesidir kuşkusuz.
Rotayı Beşiktaş’a kıralım; haftanın derbisinde Kartal’ın fotoğrafını masaya şöyle bir yatıralım. Avantaj dezavantajı nedir, onu bir görelim... Valla çıkacak kadroyla ilgili öngörüde bulanamıyoruz. Çünkü biri düzeliyor, biri sakatlanıyor. Benzetme yerindeyse Ümraniye ‘revire’ dönmüş durumda.
Kuşkusuz Kartal’ın fotoğrafı negatif, ancak bu demek değildir ki avantajları hepten yok değil... Bir sıralama yapacak olursak bir numarada taraftar geliyor. Yönetim değişimi, stadı tamamen dolduracaktır, bu faktörün sahaya
Beşiktaş’ın Avrupa Konferans Ligi’ne veda etmesinin faturasını kime çıkaracağız, Şenol Güneş’e mi, yoksa Burak Yılmaz’a mı? Yoksa bu oyunun asıl aktörlerine mi? Aslan payı, o formayı taşıyanlardadır, bunu bilir, bunu söyleriz! Diyeceksiniz ki, olan olmuş, oturup ağıtlar yakmanın da bir anlamı yok, haklısınız!
Acaba Güneş’in ayrılığından sonra bu göreve Rıza Çalımbay getirilseydi ne olurdu? Bu bir varsayım, ancak negatif bir tablo olmazdı. Çünkü Çalımbay, o kısıtlı kadroya karşın Sivasspor’u üç kez Avrupa’ya taşıdı, yani bizimkisi varsayım değil, rakamsal gerçeklerdir!
Kartal’ın şu anki negatif tablosunuya bakıyorum, Avrupa’da tren kaçmış, önünde bir lig bir de Türkiye Kupası var. Bu iki kulvardan birine Kartal tutunsa Avrupa kapısını aralar, taraftarlar üzerinde oluşan kara bulutları dağıtır. Demem o ki, iç hatlarda tren tamamen kaçmış değil, Süper Lig’de daha 25 hafta var, liderle arasındaki puan farkı 9, kapanmaz mı, bal gibi kapanır. Rıza Çalımbay faktörünü de unutmayalım.
B
Sağ olsunlar, Beşiktaş sevdalılarıyla şu aralar sürekli kontak halindeyiz. Kuşkusuz sohbetlerin neredeyse tamamını pazar günü gerçekleşecek kongre teşkil ediyor. Bana en çok soruların başında, “Kim kazanır?” geliyor...
50 yıllık meslek yaşamımda çok kongreler yaşadım, havasını - suyunu iyi bilirim. Ne var ki İstanbul’a uzağım, kantarda kimin ağır bastığı konusunda yargıya varamam. Elbette sosyal medyayı yakından izliyorum, bir takım istatistikler veriliyor. Ancak sosyal medyadaki veriler, kongrede asla belirleyici olmaz, yanıltır.
Bu konuda bildiğim bir gerçek var, kongre kongrede kazanılır, çünkü oyu üyeler kullanacak, onların tercihi önemlidir. İşin özeti sandıktan kim çıkacak, ben de merak ediyorum.
Kaldı ki demokratik ortamda herkes aday olabilir... Ki onca ekonomik sıkıntıya, negatif tabloya karşın aday sayısının ikiye çıkması Beşiktaş adına önemlidir. Görüyoruz ki, başkan adayları güçlü bir liste yapmanın hesapları içinde, çok doğru bir politika. Demem o ki, ayakları yere sağlam basacak yönetim kurulu kongrede
Mouandilmadji, ev sahibi takımın forvet oyuncusu değil mi? Böylesi gol yollarındaki etkili kramponlara pranga vuracaksınız, onun gölgesi olacaksınız. Attığı beraberlik golü yarım vole, olağanüstü bir vuruş tekniği... Gözünüzden kaçırdığız anda fatura ağır olur, beyler...
Eee peki siz, Beşiktaş’ın stoperleri, ne iş yaparsınız? Adam dönerek, yarım voleyle şahane bir gol atıyor, size seyretmek düşüyor. Colley, savunmadaki görevini eksik de yapsa, attığı golle Kartal’ı üç puana taşıyan isim oldu. Çok da eleştirmenin anlamı yok!
***
Cenk Tosun yılların golcüsü, tecrübesi... Penaltı atışında o köşeyi bulacağını, bırakın Okan, ben bile tahmin ettim. Neyse ki, ikinci vuruşla penaltıyı tamamladı, kendini affettirdi. Oyunda kaldığı süre içinde kanatta oynamasına karşın, onu penaltı pozisyonunda gördük, hepsi o kadar!
***
Biliyoruz ki, Kartal Yuvası Ümraniye adeta revire döndü... Biri düzeliyor, biri sakatlanıyor. Rıza Çalımbay ve ekibi handikaplarla boğuşuyor. Takım içinde güvendiği kramponlar yok değil, gelin
Gazeteci halkın arasında yaşayan, sosyal konulara duyarlı insandır. Bu oyunun ustaları vardır, çıraklarla bir yere gidemezsiniz! Tıpkı yakinen tanıdığımız Stefan Kuntz gibi!
TFF baktı onunla olmayacak, ülke futbolumuzu yakından tanıyan Adana Demirspor’da başarılı işlere imza atan Vincenzo Montella’ya sarıldı, valla iyi de yaptı. Bakın öyle ne yabancı düşmanıyım, ne de ırkçıyım, olanı da sevmem! Nasıl ki Türk futboluna olumlu katkılar sunan Piontek ve rahmetli Derwall’i hala anıyor ve unutamıyoruz. İşte böylesi yabancıların başımızın üzerinde yeri var.
Nereye varmak istiyorum; Vincenzo Montella ülkemizin bir numarasını, göz bebeğimiz A Milli Takımımızı grup lideri olarak doğrudan EURO 2024 Avrupa Şampiyonası finallerine götürdü. Saygıyı da, alkışı da fazlasıyla hak ediyor İtalyan hoca.
Montella bir şeyi daha başardı, uzun süredir olumsuz grafikler çizen ay-yıldızlı takımın sevdalılarını yeniden tribünlere ve televizyonlara taşıdı. Dedik ya, sosyaliz, halkın nabzını sürekli ölçüyoruz, İtalyan hocaya müthiş bir sevgi var
Gazetecilik zor zanaattır, sorumluluk ve riski yüksetir, öyle dışardan bakıldığı gibi kolay değildir!
“Maç bitti, yazı bitti’ sistemi sadece bizim için geçerlidir! Demem o ki, bizler zamanla yarışan gazetecileriz. Bu yoğun trafik nedeniyle bazı maçlarda kritik pozisyonları yorumlayamıyoruz, telaş nedeniyle gözümüzden kaçıyor maalesef!
Tıpkı Beşiktaş-Başakşehir maçındaki gibi, yani Bakhtiyor’un hastaneye kaldırılması! Jerome Opoku; adam kule, 1.90 boyunda, Bakhtiyor’a dirseği çakıyor, gelin görün ki o kocaman kokartlı Arda Kardeşler’in radarına girmiyor! Bakhtiyor’un gözü patladı, burun kemiği kırıldı, üstüne üstlük faulü de Başakşehir kullandı! Hadi oradan, adam hastanelik olmuş, neymiş ilk faulü Bakhtiyor yapıyormuş, Kardeşler’in kararı doğruymuş! Yahuu çıldırtmayın insanı, o dirsek direkt kırmızı gerektirir, sadece ben değil, eski deneyimli hakemlerin ortak görüşü de bu, duydun mu eyy Kardeşler? İkili mücadelelerde arkadan elle itmek faul değil mi, gelin görün ki, bu konuda
Beşiktaş sevdalıları (!) bugüne kadar tam tamına 5 başkanı protesto yolunu seçerek, yıldırdılar, bıktırdılar, gönderdiler. Bu düşüncem elbette tüm taraftarlar için değil... Bazıları bu yolu alışkanlık haline getirdiler, ancak biz alışamadık! Başkanları geçtik, ilk kez yerli bir hocayı üstelik Beşiktaşlı Burak Yılmaz'ı aynı yöntemle pes ettirdiler! Bakın, 18 yıl sonra Rıza Çalımbay, çok zorlu ve de çok riskli görevi gözü kapalı kabul etti, yeniden yuvaya döndü. Hiç olmazsa "Atom Karınca"ya sahip çıkın... O malum huyunuzu artık rafa kaldırın. Bu takım sizin pozitif enerjinizle ayağa kalkar, lami - cimi yok arkadaşlar...
***
Demem o ki Rıza Hoca'nın elinde sihirli değnek yok. Kadro belli, sakatı çok, ne var ki bu handikapları aşacak tecrübeye sahip ki, zor günlerin adamıdır. Rıza Hoca, ligde sıkıntılı süreç geçiren Başakşehir karşısına öyle sürpriz sayılacak bir on bir sürmedi. Sadece bazı oyuncuların yerini değiştirdi. Örneğin Bahtiyar'ı kanata taşıdı. Elbette Aboubakar, Kartal'ın en büyük kozu, ee Cenk
Malum neredeyse sezon başından bu yana özellikle hakemler gün olmasın ki hedef tahtasına oturmasınlar!
Kokartlısı, kokartsızı, hiç fark etmiyor, ‘al, birini, vur ötekisine’ misali... VAR sistemini getirdik; hatalar, haksız kararlar, verilen, verilmeyen penaltılar, kartlar, gırla gitti. O Riva’da oturanlar benzetme yerindeyse kafalarına göre takıldılar! Hep eleştirdik, söylemekten dilimizde tüy bitti, gelin görün ki, onlar bildikleri düdükleri çaldılar, adaleti dağıtamadılar!
Gelelim Fenerbahçe ile eski hakemlerimizden başta Erman Toroğlu ve Ahmet Çakar’ın gündeme bomba gibi düşen iddialarına...Bakın ne Toroğlu, ne de Çakar öyle laf olsun diye bu tip iddialarda asla bulunmazlar, reyting kaygıları yoktur. Ancak iddialar öyle yenilir - yutulur cinsten değil, neticede her ikisi de bu camianın içinde yoğrulmuşlar. Ne demiş atalarımız, “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz!..”
TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi, ortalığın yangın yerine dönüşmesi ve iddiaların gırla gitmesi üzerine apar topar basın toplantısı