Gökhan vurdu, kurtardı, ardından Aytaç vurdu, onu da kurtardı... E be kardeşim, nereye kadar, buna can mı dayanır! Diyeceksiniz ki, Mert Günok’un işi bu... Eyvallah... Costa’nın çatala giden şutunu, uçan adam olsa kurtaramaz!
Hiç kimse Serdar Topraktepe’ye kızmasın, elinin altındaki sağlamlardan ancak böyle bir kadro çıkar arkadaş. Onur ve Emrecan’ın alternatifi yok, ne yapsın? Çantadan tavşan mı çıkarsın?
Gelelim ileriye, Muleka forvet, kanatlarda ise Semih ve Rashica... Muleka durağan değil, istekli, arzulu, ancak kapasitesi bu arkadaş!
Kasımpaşa’nın zayıf karnı savunması, arkaya atılan her top onların kalesi için büyük tehlike... Gelin görün ki, koca ilk yarıda Semih’in golü dışında, kaleyi bulan tek şut yok. Costa’nın attığı golde Salih Uçan’ın kısa düşen geri pasının büyük katkısı var, yakışmadı ona!
Semih müthiş bir yetenek, gelecekte onu çok konuşacağız, yazacağız. Rashica’nın uzatmalarda attığı pasını sıfırdan gole çevirmek, öyle sanıldığı kadar kolay değil, aferin kardeş.
Yönetimlerin kararlarına karışmak gibi bir derdim olmadı. Ne var ki kişisel düşüncemi ve öngörülerimi ortaya koyarım...
Görüyoruz ki, Bruno Genesio ve yardımcılarının yıllık maliyeti fena, yazılanlara göre 7-8 milyon euro! Beşiktaş İkinci Başkanı Hüseyin Yücel bu kez Fransa’dan rotayı Hollanda’ya kırdı, Feyenoord’u çalıştırdığı yıllarda 1 lig, 4 kupa şampiyonluğu yaşayan Giovanni Van Bronckhorst ile masaya oturdu. Araştırdık, el sıkıştıklarını öğrendik, ne diyelim hayırlısı olsun.
Yerlici olduğumu cümle alem biliyor, sanırsınız ki yerlilerin suyu çıkmış! Okan Buruk ve İsmail Kartal, beni haklı çıkaran iki yerlidir, gerisi detaydır!
Rakamsal verilere bakıyorum, Kartal Yuvası’ndan yetişmiş neredeyse ülke çapında 50’ye yakın teknik direktör var... Örneğin Rıza Çalımbay, onun yaşadığı bu ayrılık sürecini iyi biliyorum, zamanı geldiğinde perde arkasını sizlerle paylaşacağım.
Gelelim yönetimlere; ülkemizde işler kötü gittiği anda, neredeyse herkes yabancıya sarılıyor, bunun da temelinde günü kurtarma politikası
Saha içinde ‘centilmen’, oyunu kuralına göre oynayan, tribünleri kışkırtmayan, hakemlere destek olan futbolculara adeta hasret kaldık! Neticede bu oyun temaslı oyundur, doğasında var. Ne var ki, öyle futbolcular görüyoruz ki, darbe ayağına geliyor, yüzünü tutuyor. Küçük bir darbe alıyor, 8 takla atıyor, sahaya dönüyor, at gibi koşuyor!
Nereye varmak istiyorum; centilmenlik bir özelliktir, herkeste göremezsiniz. Her yıl tüm dünyada düzenlenen ‘Fair-Play’ yarışmaları var, bu özelliği taşıyan sporculara ödüller veriliyor. Fair-Play’in kısa anlamı; dürüst oyun, dürüstlük, etik davranıştır. İstanbulspor-Trabzonspor maçında bir kare var, yıllarca unutulmayacak, gerek arşivlerde gerekse, belleklerde yerini koruyacaktır.
Biliyorsunuz yarıda kaldı o maç, İstanbulsporlu bazı oyuncular Başkan Ecmel Faik Sarıalioğlu’nu ikna etmek için yoğun uğraş verdiler! Simon Deli, Fildişi Sahilli futbolcu, başkanın önünde diz çöktü, eline sarıldı, adeta yalvardı. Gelin
Bravo Serdar Topraktepe... Baktı ki Amartey stoperde büyük hatalar yapıyor, ne olur, ne olmaz, onu orta sahaya sürdü. Eee adam sakar, sağı - solu belli olmuyor!
Amartey, aslında orta saha oyuncusu, ne var ki 2017’ye kadar o mevkide oynamış, yani 6 yıldır stoper... Gelin görün ki bu süreç ona hiç katkı yapmamış, tam bir sakar! Topraktepe, Amartey’i kaleden uzak tuttu, yerine Bahtiyar’ı monte ederek, valla çok doğru da yaptı. Colley ile müthiş bir uyum içinde oynadı. Ancaaak siz ne yaparsanız yapın, Amartey’i isterseniz sürgüne gönderin, fark etmiyor, Hodziç’e şahane asist yaptı, fark bire indi! Beşiktaş’ta yeni bir rekor kırıldı, farkında mısınız? Bir sezonda 4 teknik adam, Şenol Güneş, Burak Yılmaz, Rıza Çalımbay ve nöbetçi teknik adam Serdar Topraktepe. Yani biri gidiyor, biri geliyor, bu anlamda bir türlü dikiş tutmuyor. Bakalım 5’inci kim olacak? Yerli mi, yabancı mı?
Beşiktaş’ın Cumhuriyeti’mizin 100. yılı nedeniyle özel olarak hazırlanan formaya bayıldım, beni çok yıllar öncesine
Yabancıya sınırsız kredi, yerliye 2 maç! Hadi siz olun da şaşırmayın! Yahu elin yabancısına her türlü olanağı ve krediyi sağlıyoruz, ama yerliye gelince gereken sabrı gösteremiyoruz maalesef!
Efendim, Milliyet her zaman olduğu gibi “Çalımbay’a 2 maç kredi” haberiyle gündemi belirledi. Yönetimlerin işine karışmak gibi bir derdimiz yok, kişisel doğrularımızı masaya yatırırız, kırmadan-dökmeden eleştiririz. Yan yollara sapmam, kenarlardan dolanmam, lafımı esirgemem, pat diye söylerim, açık sözlü olduğumu herkes iyi bilir.
Yeni yönetim, Rıza hocayla devam eder veya etmez, onların bileceği iş, ancak ona 2 maçlık kredi tanınması bana ters geldi! Yönetim her konuda şeffaflık politikası izleyeceğini sıkça dile getiriyor, harika. Ne var ki şu teknik adam konusunda öyle spekülasyonlar, öyle senaryolar yazılıyor ki, bizim de kafamız karıştı! Takımın zaten negatif bir görüntüsü var, Kartal’ı ayağa kaldırmak, radikal kararlardan geçiyor. Teknik adam konusu üç bilinmeyenli denklem gibi kaldığı sürece hem bu tür
Beşiktaş’taki negatif tablonun sorumlusu asla Rıza Çalımbay değildir, bunu da cümle alem biliyor! Öyle hiç kimse kalkıp, faturayı Çalımbay’a çıkarmasın, tecrübeli hocayla ilgili bir yaptırım düşünülüyorsa, öyle yan yollara sapılmasın! Lugano maçına 19 oyuncuyla çıktı Çalımbay. Demem o ki, Rıza hocanın ‘bir eli yağda, bir eli balda’ değil, müthiş zorluklarla mücadele ediyor. Ha elinde geniş bir kadro olur, amenna, eee yok arkadaş yok, ne yapsın?
Toplam, 6.5 milyon euroluk takım Sivasspor’u üç kez Avrupa’ya taşıyan Çalımbay’dır, bir de Türkiye Kupası var, bu başarılara hangi pencereden bakacağız? Çalımbay, benzetme yerindeyse Ümraniye’de revir teslim aldı. (9 sakat, 5 kadro dışı) Kartal bu anlamda komaya girmiş, kurtuluş reçetesi yazmasını bekliyorsunuz! Biliyoruz zor günlerin adamıdır Çalımbay, çağırdılar, geldi, büyük bir özveridir bu, unutmayın.
Bir yanda sakatlıklar, diğer yanda kadro dışı kalanlarla dolu Beşiktaş’tan ancak böyle bir 11
“Bir oyuncuyu öldürdükleri gün veya en sevdiği şeyi yapmasını engelleyerek sakat bıraktıkları gün, ya da bir hakeme saldırdıkları gün beni hatırlayacaksınız...”
Yukarıdaki bu sözler, Ankaragücü maçında kırmızı kart gören Josef de Souza’ya ait, tarih 09.09.2022. Josef bugünkü olayları taa o gün öngörmüştü, haklı çıktın kardeş!
Takım arkadaşları Cenk Tosun ve Salih Uçan’a saldıran holiganı engellemek için koruma içgüdüsüyle hareket eden Josef’e hakem kırmızı kart göstermişti. Haklıydı, gelin görün ki, adalet tersine işledi, Brezilyalı futbolcu haklıyken, büyük haksızlığa uğradı!
Yine Ankara, yine skandal, yine rezalet... Kulüp başkanı sahaya iniyor, hakem Halil Umut Meler’e basıyor yumruğu yere düşürüyor. Meler ardından yerdeyken tekmelere hedef oluyor, yüzü gözü şişiyor, hastaneye kaldırılıyor!
Bu utanç verici tabloyu izlerken Josef’in sözleri hala kulaklarımda çınlıyor! Josef uyardı, uyarmasına da gerekli önlemleri
Haftanın derbisine öncelikle Beşiktaş penceresinden bakalım... Kartal’ın ligdeki konumu net, zirveye tutunmanın yolu derbiden geçtiğini cümle alem biliyor. Madalyonun bir yüzü bu... Diğer yüzü ise Rıza Çalımbay’ın sahaya sürdüğü on bire bakıyorum, elde-avuçta ne varsa sağlam oyuncuları tercih etmiş. Etse ne olur etmese ne olur, malzeme bu kardeşim!
Rakibin ofansif gücünü ve kadro derinliğini iyi hesaplayan Rıza Hoca, orta sahayı kalabalık tuttu, Necip’i ön liberoya çekti. Aslında taktik iyi, ancak kantarda her yönüyle ağır basan bir Fenerbahçe var. Sen ne yaparsan yap, bu kadroyla kafa tutamazsın arkadaş!
Maça arzulu ve istekli başlayan Kartal’dı. Gelin görün ki, bu faktörleri pozisyon üretimine yansıtamıyorsan, neye yarar ki... Rakibine ikinci yarıda teslim bayrağını çekersin arkadaş!
Dzeko’nun üst seviyede bir yetenek olduğunu herkes biliyor, ancak Beşiktaş’ın stoperleri bunun farkında değiller. Boşluğu bulduğu anda golü çakıyor. İlk golde Kartal’ın stporleri resmen