Termal tıp, termal tedavilerin özelliklerini, biyolojik ve farmakolojik etkilerini inceler. İnsanlık, yaşamın vazgeçilmez bir unsuru olarak suyun etkilerini keşfettiği ilk günden bugüne, termal tedavilerin faydalarının da farkında. Bu sebeple olsa gerek, yarattığı tüm medeniyetler, daima bir suyun kenarında, yakınında, iki yakasında ya da ortasında...
Hintliler ile Yunanlılar, suyun insanın ve dünyanın temeli olduğunu düşünmüşlerdi. İnsanlığın suyun iyileştirici etkilerini fark etmesi ise uzun sürmedi; su sihir olarak görüldü ve ilahi vasfın bir armağanı kabul edildi. Mısırlılar, suyu hijyenik ve kozmetik amaçlarla da kullandılar. Kadınları daha güzel olmak için ciltlerine su buharı uyguluyordu ve efsanevi Kleopatra güzelliğini korumak için Ölüdeniz’de çamur banyoları yapıyordu. Bu öncü uygulamalara rağmen ‘termalizm’ resmi doğuşunu Yunanistan’da gerçekleştirdi. Suyun, bu doğaüstü gücü nedeniyle termal merkezler hep tapınakların ya da doğal su kaynaklarının yanında kuruldu. Eski Yunanlılar, özellikle cilt hastalıklarını iyileştirmek, kas ve eklem ağrılarını hafifletmek için kükürtlü bileşiklerin yararlı özelliklerini iyi biliyorlardı. Hipokrat ve Platon gibi ünlü filozoflar hidroterapinin faydalarını yazdı. Hipokrat, kimyasal ve organoleptik su özelliklerini, sıcak-soğuk banyoların insan vücudu üzerindeki etkilerini tanımladığı ‘De is Loci’de, bir sınav çalışmasında termal suya büyük bir bölüm ayırdı. Filozof, tüm insan hastalıklarının vücut sıvılarının dengesizliğinde başladığı hipotezini önerdi. Dengeyi yeniden sağlamak için banyo, terleme, yürüyüş, masajlar dahil alışkanlık ve çevre değişiklikleri tavsiye edildi. Bu nedenle, banyolar genellikle bir spor salonuyla ilişkilendirildi. Banyodan sonra, cilt özelliklerini geri kazandırmak ve hastayı rahatlatmak için değişik yağlarla vücut masajları geliştirildi.
Sosyal deneyim Termalizm Antik Yunan’da doğmuşsa da, sadece Roma döneminde altın çağını deneyimlemişti; Romalılar banyo yapmayı düzenli bir sağlık rejimi olarak görüyorlardı. İlk kez Romalılar dönemimde özel ve kamuya ait hamamlar inşa edildi ve herkes için sosyal bir deneyim haline geldi. Bir süre sonra da sauna ve masajlar için evlerde de özel alanlar tasarlanmaya başlandı. Sonra da tarihte yüzlerce veya binlerce insan kapasiteli muhteşem binaların (Thermae) inşa edildiğini görüyoruz. İnsan sağlığına iyi gelmesi bir yana termalizm, sosyalleşme, rahatlama ve çalışma için önemli bir deneyim haline geldi. Yeni termal merkezler, SPA (Sanus per Aquam) veya hamamlara ek olarak bahçeler, mağazalar ve kütüphanelerden oluşuyordu. Galen ve Celso gibi birçok doktor su bileşimlerini, etkilerini ve klinik endikasyonlarını inceledi, hidroloji zamanla gerçek bir bilim haline geldi ve termal tedaviler reçete edilmeye başlandı. Bitkisel banyolar, masaj, çamur maskesi, diyet, fiziksel egzersiz oluşan kombine tedaviler kullanılmaya başlandı.
Suyun iyileştirici etkisiII. Dünya Savaşı ile önemini kaybeden SPA ve hamam kültürü, 21’inci yüzyılın başlangıcında doktorların o çok bildiği suyun iyileştirici etkisinden dolayı tekrar önem kazanmaya başladı ve yapılan bilimsel araştırma sayısı da giderek arttı. Bugün artık SPA’ların bağ dokusu hastalıkları başta olmak üzere rahatsızlıkları önleyici ve tedavi edici etkisini biliyoruz. Şimdilerde SPA’ların iyileştirici etkisi ‘wellness’ anlayışıyla birleşti ve ciddi bir turizm sektörü haline de geldi.
Hamam bizim kültürümüzün de vazgeçilmez bir parçası ancak profesyonel SPA merkezlerinin büyük otellerin içerisinde olması, su ve SPA’ların sadece tatilde faydalanılacak yerler algısı oluşmasına sebep oluyor. Oysa bu bizim için bir yaşam tarzı haline gelmeli. Suyun iyileştirici ve hastalık önleyici etkisiyle birlikte kişiye özel tüm uygulamalar yükselişte olan bir sağlık konsepti. Ve bunlar için de SPA merkezleri vazgeçilmez alanlar.
Güçlü bağışıklık sistemi, hijyen ve su, bugünlerde pandemiye karşı en büyük silahımız. Gelin suyun ve SPA kültürünün etkisiyle kendimize yakınlaşalım, cep telefonumuzdan ve kaygılarımızdan uzaklaşıp, gerçekte neye ihtiyacımız olduğunu düşünebileceğimiz, kendimizle baş başa kalacağımız anlar yaratalım ve suyun sade ama büyüleyici etkisine kendimizi bırakalım. Biraz da kendi içinizde ve sağlıklı kalın...