İMMÜNOTERAPİ NEDİR, NASIL ETKİ EDER?

13 Nisan 2020

Bağışıklık sistemi vücudumuzun doğal savunma sistemidir; hastalıklara karşı koruma sağlarken, aynı zamanda istilacı mikroorganizmaları ve dokularda oluşan tümör hücrelerini tanıyarak yok eder. Bu mucizevi sistemi inceleyen bilime immünoloji diyoruz.
Kanser tedavisinde immünoterapinin amacı, tümöre karşı kişinin bağışıklık sistemini uyarmayı sağlamaktır. Kanser hücreleri, vücudun normal hücrelerinden farklı oldukları için bağışıklık sistemi tarafından tanınıp yok edilebilirler. Ancak kendini normal hücre gibi gösterebilme potansiyeline sahip kanser hücreleri, bağışıklık sisteminden kaçabilir ya da oluşan etki, kanser hücrelerinden tamamen kurtulmak için yeterli olmayabilir. Böyle bir durumda immünoterapi, bağışıklık sistemimizi aktif hale getirerek, kanser hücrelerinin tanınıp yok edilmesini sağlamaktadır. Bu yöntem, yeterli etkiyi yaratacak antijenlerin dışarıdan verilmesi yoluyla olabildiği gibi, aşılar veya onkolotik virüslerle de gerçekleştirilebilir.
İmmünoterapiler son 10 yıldır, kanser tedavisindeki en
önemli gelişmelerdendir. Kemoterapilere

Yazının Devamı

KAHVE VE KAFEİN

12 Nisan 2020

Kafeinin uykuyu baskılayan ve vücudu zinde tutan etkilerinden hemen hepimiz haberdarız. Bu durumun mekanizması, beyindeki adenozin reseptörleri üzerinden olur. Normalde adenozin beynimizde birikmeye başladığında, kendimizi yorgun hissederiz. Herhangi bir molekülün, bu örnekte adenozinin; etkisini gösterebilmesi için hücre üzerinde reseptör dediğimiz alıcılara bağlanmaları gerekir, bu durum anahtar-kilit ilişkisine benzetilebilir. İşte burada adenozine çok benzeyen kafein devreye girer ve beyne ulaştığında adenozinin bağlanacağı alıcılara ulaşarak, onlara bağlanmasını ve etkisini göstermesini engeller. Sonuçta bizler de yorgunluk hissetmez, kendimizi daha enerjik buluruz.

Bu geçici tatmin, beyinde başka bir hazırlığa sebep olur; kahvenin fazla tüketilmesine paralel olarak daha fazla adenozin alıcısı üretilir ve bu alıcıları doyurmak için artık daha fazla kafeine ihtiyaç duyulur. Önerimiz, günlük kafein miktarının 400 mg’ı geçmemesidir. Kafeinin pankreas kanseri riskini taşıdığına dair yayınlar var; ancak son çalışmalar, arasında bir bağlantı

Yazının Devamı

ALTERNATİF TIP, BİLİMSEL TIBBIN YERİNİ ALABİLİR Mİ?

11 Nisan 2020

Günlük hayatta sık sık karşımıza çıkan ‘tamamlayıcı veya alternatif tıp’ terimleri, etkinliği kanıtlanmış bilimsel tedavi dışındaki yöntem, uygulama ve ürünleri tanımlamak amacıyla kullanılır. Bu konuda bir kavram karmaşası olmaması için bir daha açıklamakta fayda var; tamamlayıcı tıp, standart yöntemlere ek olarak uygulanan yöntemlerdir. Alternatif tıp ise, standart tedavilerin yerine, etkinliği kanıtlanmamış tedavi ve ürünleri ifade etmektedir.

Son yıllarda Sağlık Bakanlığı, bu yöntemleri SGK geri ödeme kapsamına dahil ederek, modern tıp yöntemlerini, bitkisel tedavileri ve geleneksel tıbbı aynı kategoriye sokmuştur. Yetkililer, bu durumun, ilaç maliyetlerini düşürmek, vatandaşın kimyasal ilaca bağımlılığını azaltmak, geleneksel tıp adıyla merdiven altı işlem yapan yasa dışı odaklarla mücadele edebilmek için yasallaştırıldığını ve gelişmiş ülkelerde de yaklaşımın buna paralel olduğunu belirtiyor.

FDA’nın (U.S. Food and Drug Administration/ Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) bu açıklamaya bir cevabı var: “Tıp açısından

Yazının Devamı

BEBEKLERDE VE ÇOCUKLARDA KANSER ÖZELLİKLERİ NELERDİR?

10 Nisan 2020

Çocukluk çağı kanserleri, tüm kanserlerin yüzde 2 ila 4’ünü oluşturur. Erişkinlere oranla çok daha az görülen bu yaş kanserlerinin, tedaviye yanıt oranları ve sonrasındaki yan etkileri de erişkin tümörlerinden farklılık gösterir. Çocukluk çağı kanserleri içinde en sık görülen türler, lösemi ve lenfomalardır. Bunları sırasıyla beyin tümörleri, nöroblastoma, Wilms tümörü ve yumuşak doku tümörleri izlemektedir. Çocukluk çağı kanserlerinin genellikle bilinen bir sebebi yoktur. Önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, çok az kanser türü kalıtsaldır. Buna nadir bir örnek, bir çeşit göz tümörü olan kalıtsal retinoblastomdur. Nörofibromatozis gibi kalıtsal bazı hastalıklarda, kansere eğilimin artığı söylenebilir. Bağışıklık sisteminin baskılanması, radyasyona maruz kalma, Hepatit B, C veya EBV gibi bazı virüsler, kansere giden süreci başlatabilse de, çoğu zaman oluşumuna yol açan hiçbir etken bulunamaz.
Teşhis: Erişkinlerde olduğu

Yazının Devamı

HİPERTERMİ İLE KANSER TEDAVİSİ MÜMKÜN MÜDÜR?

9 Nisan 2020

Vücudumuz çalışan, faaliyet gösteren birçok mekanizma gibi ısınır. Açık-kapalı bölgelerine göre nüans farklılıkları gösterse de insan vücudunun iç ısısı normal şartlarda 37,6 derecedir. Erişkin bir insanda ortalama oral vücut ısısı 37, rektal ısısı 37,5 ve aksiller ısısı 36,5 derecedir. Vücut ısısı ortalama değerlerden 0,3-0,6 derece sapma gösterebilir. Yeni doğan bebeklerde ve çocuklarda, yüksek ateş sınırı da, vücut ısısı da yetişkinlerden daha yüksektir.
Hipertermi (ısı tedavisi), kanserli vücut dokusunun yüksek ısıya (39-42 arası) maruz bırakılmasıyla uygulanan bir tedavi yöntemidir. Temel dayanağı, radyo dalgalarıyla tümörlü bölgeyi ısıtmak, kanserli dokunun görece uygun yaşam habitatını bozmaktır. İşlemin süresi genel olarak 30-60 dakikadır. Amerika, Almanya, Japonya ve Hollanda başta olmak üzere bütün dünyada uygulanan etkili bir yöntemdir.
Yapılan araştırmalarda, hiperterminin kanserli hücreleri öldürdüğü ya da zarar verdiği, sağlıklı hücrelere zararının ise son derece az

Yazının Devamı

RADYOCERRAHİ ZAMANLA CERRAHİNİN YERİNİ ALIR MI?

8 Nisan 2020

Radyocerrahi, kesisiz, kansız, dikişsiz bir tedavi yöntemidir. Bir defada çok yüksek dozda radyasyon vererek tümörü yok ettiğimiz radyoterapi tekniğine, radyocerrahi diyoruz. Cerrahi ekinin kimseyi yanıltmaması önemli; kesici, delici bir işlem yok ve geleneksel fraksiyone radyoterapiden farkı, aynı seansta çok yüksek dozların hastaya verilmesi ve cerrahiyle aynı etkiyi yaratıyor olması. Haftalarca süren bir tedavinin ardından aylarca cevabını beklemektense, işlemi kısa sürede tamamlayarak, göreceli olarak belki daha az sürelerde sonuç alabiliyoruz.
Radyocerrahi, önceleri kritik organların etrafına veya ameliyatla alınması zor bölgelere yerlermiş tümörlerde uygulanıyordu. Zamanla yayınlanan çalışmalar, birçok lokalizasyonda cerrahiyle eşit sonuçlar verdiğini gösterdi ve bu kolay yöntem giderek daha fazla hastaya başarıyla uygulandı. Gelinen süreçte sadece beyin değil; akciğer, prostat, pankreas ve karaciğer başta olmak üzere, vücudun herhangi bir yerindeki hemen her tümöre rahatlıkla uygulanabiliyor. Radyocerrahi

Yazının Devamı

KANSER(E) YAKINI OLMAK

7 Nisan 2020

Kanser konusundaki farkındalığı artırmak, erken teşhisin önemini vurgulamak amacıyla 1-7 Nisan tarihleri, 1956 yılından itibaren Ulusal Kanser Haftası olarak anılmaktadır.
Hep kanseri, kanserli hastaların durumlarını konuştuk, yazdık ama bugün pandemi gündeminde hasta yakınlarına, o cefakâr insanlarımıza yazmak istiyorum. Hasta yakını olmak, çoğu zaman hasta olmaktan da zordur. Ancak bugünlerde tedavi sürecinin içindeki önemleri katbekat arttı.
Ülkemiz özelinde olduğunu düşündüğüm, kültürel yapımızdan kaynaklı hâlihazırda handikap olabilecek refakatçi tutum ve davranışları her zaman vardı. Gündeme özel tedbirlerden bahsetmeden önce bunlara kısacık da olsa değinmek, hasta yakınlarına bazı hatırlatmalar yapmak istiyorum.
- Hastanın psikolojisinin şekillendirdiği ortamı dikkate almamak! Örneğin hastanın o anki psikolojik durumunu göz ardı ederek, aslında göremeyerek sürekli neşeli, eğlenceli ve komik olmaya çaba göstermek. Bu iyi niyetli çaba, stresli bir insan için hem çok zor hem de faydasız... Oysa hastanın

Yazının Devamı

CEP TELEFONLARI KANSER YAPAR MI?

6 Nisan 2020

Dünya nüfusunun yüzde 50’den fazlası cep telefonu kullanıyor ve önemli bir kesimde bu durum bağımlılık boyutunda.  Araştırmalara göre, Türkiye’de ortalama bir cep telefonu kullanıcısı, her 13 dakikada bir telefonuna bakmakta... Yeni koronavirüsün hayatımıza girmesi ve sosyal medya üzerinden takibinin bu süreyi ne kadar kısaltmış olabileceğini düşünmek bile istemeyiz!Dünya nüfusunun yüzde 50’den fazlası cep telefonu kullanıyor ve önemli bir kesimde bu durum bağımlılık boyutunda.  Araştırmalara göre, Türkiye’de ortalama bir cep telefonu kullanıcısı, her 13 dakikada bir telefonuna bakmakta... Yeni koronavirüsün hayatımıza girmesi ve sosyal medya üzerinden takibinin bu süreyi ne kadar kısaltmış olabileceğini düşünmek bile istemeyiz!Cep telefonları, baz istasyonlarından gelen radyo dalgalarıyla iletişim sağlıyor, dolayısıyla kullanıcılar da bu elektromanyetik dalgalara maruz kalıyor. Bu maruz kalmanın kansere, özellikle de beyin kanserine sebep olup olmadığı uzun süredir tartışma konusu.  İlk çıkan yayınlar,

Yazının Devamı