10 yıl önce Afganistan’a gittiğimde 26 yıl süren bir savaşın izleri NATO’ya rağmen hâlâ duruyordu; Bir devleti devlet yapan kurumlardan eser kalmamıştı. Hükümet yok, ordu yok, polis yok, yargı yok, tesis yok... Hepsi yakılıp yıkılmıştı.
Kurşun delikleriyle dolu, yıkık irili ufaklı binaları, delik deşik bozuk tozlu yolları, yoksun, yoksul görüntüsüyle asıl sarsıntıyı Afganlı çocuklarla yaşamıştım...
NATO’ya bağlı ülkelerin, uluslararası kuruluşların, elçiliklerin önünde, arkasında labirent şeklinde dizilmiş içi taş dolu demir çubuklarla çevrili barikatları kendilerine oyun alanı; yabancı ülkelerin bayraklarıyla, “UN” (BM) yazılı landrover’lar, cipler ve makam arabalarını ise kendilerine “oyuncak” yapmışlardı...
Çocukların ‘oyunu’ da büyükler gibi savaş olursa o ülke bir daha hiç iyileşemez…
1990’lı yıllarda Kürt sorununu şiddetle çözmeye çalıştığımız içindir ki; benzer görüntüler ve benzer çocuklar 1990’lı yıllarda Doğu ve Güneydoğu’da da vardı.
Ülkenin geleceği
Medya bir iç çatışmanın ya da savaşın ortasına düşmüş ölen çocukları belki ama gözümüzün önünde yitip giden çocukları hiç dikkate almadı. Oysa bir ülkenin geleceğini belirleyen siyaset ise, o geleceği inşa edecek olan da çocuklarıdır. Geleceğiniz onlara neyi niçin nasıl verdiğinizle ilgilidir... Bunu hakkıyla yapmadığınız da siyasetin ince hesapları gelip çocukları da vuruyor...
10 yıl sonra Güneydoğu’da yine benzer bir tabloyla karşılaşıyoruz... Bildiğimiz savaş oyunu... Birinin diğerine hep düşman olduğu bir oyun… Diyarbakır’da çocuklar mermi kovanlarını önlerine dizmiş oyun oynuyor... Bölgedeki gazeteciler için bunun bir haber değeri olmamış olabilir mi bilmiyorum. Ama durumun kanıksadığını ve meşruluk kazandığını bir öğretmenin çektiği fotoğrafla anlamak mümkün.
Çocuk hakları
Ayça Topay, Savaş Çocukların Ölmesini İstemiyoruz!” başlıklı bir metinle Haklarına Dair Sözleşme Yükümlülüklerine Uyma Çağrısını hatırlatıyor bize. Basın buna da gereken ilgiyi göstermedi.
Oysa 500’ün üzerinde kişi ve 77 kurumun yer aldığı metinde, Türkiye’de sivillerin de yaşadığı il ve ilçelerde sürmekte olan silahlı çatışmalar birçok çocuğun ölmesine, yaralanmasına ya da ebeveynlerini kaybetmesine yol açtığı belirtilerek Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları yükümlülüklerini hatırlamamızı gerektiriyor.
1. Silahlı çatışma hâllerinde uluslararası hukukun insani kurallarına uymak ve uyulmasını sağlamak;
2. On beş yaşından küçüklerin çatışmalara doğrudan katılmasını önlemek için bütün önlemleri almak;
3. Silahlı çatışmalardan etkilenen çocuklara koruma ve bakım sağlamak üzere mümkün olan her türlü önlemi almak sözleşmeye taraf olan devletlerin temel yükümlülükleri arasındadır.
Devletin çocukların yaşama ve korunma haklarını teminat altına almak üzere başvurduğu tedbirler ile çatışma ortamında kendisi zarar gören veya yakınını yitiren tüm çocukların beden ve ruh sağlığını korumak ve bundan sonraki yaşamlarında bu sürecin olumsuz etkilerini en aza indirmek için aldığı önlemleri bilmeye hepimizin ihtiyacı var.
Bir çocuğun bugün mermi kovanlarıyla oyun oynamasını olağan hale getirirseniz yarın o mermiler oyun olmaktan çıkar…