Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Demokrasilerde siyaset savaşlarının yeri seçim sandığıdır. Türkiye ise giderek tırmanan terörün gölgesinde seçime hazırlanıyor. Kirli bir siyaset üzerinden yaratılmak istenen kaos ortamının önüne geçmek için sivil toplum örgütleri bir miting düzenlemek isteyince, terör bu kez barışı hedef aldı. Ve Türkiye, tarihinin en kanlı terör eylemlerinden birini yaşadı.

100’ün üzerinde insanın hayatını kaybettiği olayda ceset parçaları etrafa dağılıp ortalık kan gölüne dönünce internette yer alan görüntülere haklı olarak “geçici” yayın yasağı getirildi. Bunu anlamak mümkün; terörün amacına hizmet etmemek ve toplumda panik yaratmamak için... Ancak yetkili merciler kabul etmese de olaydan hemen sonra twitter, facebook gibi internet sitelerine de belli bir süre erişim engellendi... Dolayısıyla okurlarımızdan da gelen tepkiler üzerinden sormak istiyorum:

Haberin Devamı

Terörün neyi amaçladığını, kimi hedef aldığını, olayın nasıl, ne şekilde meydana geldiğini sorgulamadan, olayda istihbarat ve güvenlik zafiyetinin olup olmadığını araştırmadan, hayatını kaybeden insanların kimliklerine, yaralılara nasıl müdahale edilip edilmediği bilgisine ulaşmadan ve hatta yetkililerden henüz tek bir açıklama bile gelmemişken erişim yasaklarıyla kamuoyunun doğru bilgiye ulaşmasını bekleyebilir misiniz?

Doğru okuyamadık!

Şu anda Ankara’da yaşanan terör olayıyla ilgili bir yasak ve bir engel yok. Asıl sorun bu tür terör olaylarının davalarının takipçisi olmanın mahkeme kararlarıyla engellenmesiyle kendini gösteriyor. Doğu ve Güneydoğu’da yaşanan çatışma ortamına ilişkin haberleri zamanında doğru okumadığımız içindir ki; çeşitli gerekçelerle yayımlanması yasaklanan veya üzeri kapatılan veya eksik bilgilerle ucundan köşesinden paylaştığımız terör sonunda başkentin göbeğine düştü, can aldı, can yaktı... Oysa hukuk sistemi yargı organlarına “yayın yasağı” koyma yetkisi vermiyor. Bu tür yasaklar engellemeler terör sorununu çözmediği gibi, kamuoyunun doğru bilgiye ulaşmasını engellemekten öteye gidemez. Bir toplumu paniğe sürükleyen şey bilgi değil bilgisizliktir.

Haberin Devamı

Arkasını araştırmak!

Üstelik birçok terör örgütü yıllardır propagandalarını yapabilmek ve ülkede bir panik havası estirebilmek için toplumsal travmalara yol açacak görüntüleri sanal ortama bizzat kendileri servis ederken... Bir Kürt gencinin cesedini boynuna ip bağladıktan sonra sokaklarda sürükleyen ve bu görüntüleri sosyal medyaya servis ederek düşmanlık ve nefreti körüklemek isteyenlerle, yüzlerce insanı katleden sakat bırakan terörün arasında ahlaken bir fark var mıdır? Yoktur. İkisi de aynı amaca hizmet eder. İkisi de terörden beslenir.

Dolayısıyla medyanın bir görevi bu propaganda faaliyetlerine karşı toplumsal duyarlılık içinde ortak tavır almak ise bir diğer görevi de olayları aydınlatacak soruların peşinde koşmaktır. Kesinlikle terör odaklarının oyunlarına alet olacak haberlerden kaçınmak, topluma en çok da ailelere büyük üzüntü yaşatacak görüntüleri yayımlamamaktır.

Gelen haberin kaynağını nereden kimden geldiğini araştırmadan yapılan haberlerin önüne geçmek zaten gazetecinin görevidir. Kamuoyuna karşı sorumluluğumuzu yerine getirmemiz, olayları çarpıtmadan vermemiz hepimizin güvenliği, huzuru ve birliği içindir. Gerçeği yok eden sansür ve oto sansürdür. Tam da bu nedenle siyasilerin yapamadığını medya yapmalı, barışı yeniden inşa etmek için terörün arkasındaki güç odaklarının peşine düşmeli, davalarının takipçisi olmalıdır.