Bir kurumun bir yarışmayla ilgili “cinsiyetçi” kararını eleştirmek için bir çizgi filmin sizde yarattığı “cinsel” algıyı gerçekmiş gibi sunmak, aynı zamanda sizin gerçeklik algınızın da nasıl deforme olduğunun bir göstergesi sayılır
Bir kurumun kararlarını eleştirebilirsiniz. Ancak eleştirinin; kurgulanmış haber metinleri ya da üzerinde oynanmış, çarpıtılmış video ve fotoğraflarla yanlış ve kasıtlı olarak yayılan bir başka bilgiye dönüştürülmesi ahlaken sorgulanması gereken bir durumdur. Bu aynı zamanda şüpheli, çarpıtılmış içeriklere maruz kalan sosyal medya platformlarının manipülasyona ne kadar açık olduğunun da bir göstergesi.
TRT bu iddia üzerine bir açıklama yaptı ve çizgi filmde tecavüz iddialarının “hastalıklı zihnin ürünü”, “sapkın yaklaşım” ve “aşağılık” olduğunu belirterek hukukî süreç başlattıklarını duyurdu. Bazı yazarlar da çizgi filmde, iddia edilen sahnenin monte edilmiş olduğunu söylese de bu doğru değil. Monte edilmemiş ancak çizgi filmde yağmur efekti ve flulaştırılan bir sahne son derece amatörce kullanılmış. Dolayısıyla çocukların aklına dahi gelmeyecek böyle bir iddia, belli ki bu sahneye yüklenen anlamla, büyüklerin hayli kafasını karıştırmış.
Burada sorun Eurovision Şarkı Yarışması’na katılmama kararını, bir çizgi film üzerinden, zorlama bir benzetmeyle tartışmak. TRT’nin “muhafazakâr tutumunu” sağlam argümanlarla tartışmak yerine bir çizgi film üzerinden tartışmak, kurumu hiç de ahlaki olmayan zorlama bir taciz benzetmesiyle yıpratmak, asıl tartışılması gereken konuyu unutturmaktan başka bir işe yaramaz. Daha da kötüsü bu tür iddialara tanık olan çocukların hiç zarar görmeyeceğini düşünmek mümkün mü?
Ne yapmak gerekiyor?
Dijital çağda artık bilgiye erişim ve bilgiyi yaymak kolaylaşıyor ama analitik, sorgulayıcı, doğru haber ve güvenilir kaynak arayışı da bir o kadar artıyor. Buna karşın internet ortamında dolaşan enformasyonun önemli bir bölümü bilgi kirliliği, manipüle edilen dezenformasyon haberler olunca yaratılmak istenen algı operasyonu da haliyle hedefine ulaşıyor.
Peki, ne yapmak gerekiyor?
Neyi, hangi amaçla paylaştığınızı bilmelisiniz. Size sunulan bilginin ya da herhangi bir iddianın doğuracağı olası sonuçları düşünmelisiniz. Örneğin bir çizgi film üzerinden yaratılan algının ve çocukların böyle bir tartışmaya tanık olmasının, onların dünyasında nasıl bir sorun yaratacağını hesaba katmalısınız. Sosyal medyada bir konuya ilişkin düşüncelerinizi ya da sorularınızı başka konuları gündeme getirip çarpıtarak yorumlamanın etik olmadığı bilinciyle hareket etmelisiniz. Bir toplumun eğitim düzeyi paylaştığınız bilgilerin ötesinde, iddiaları nasıl sunduğunuzla da ilgilidir. Bir kurumun bir yarışmayla ilgili kararını eleştirmek için bir çizgi filmin sizde yarattığı algıyı gerçekmiş gibi sunmak, paylaşmak aynı zamanda sizin gerçeklik algınızın nasıl deforme olduğunun da bir göstergesi sayılır.
İKİ YERGİ
Hrant Dink Vakfı’nın araştırması ile dört ayda bir hazırlanan Medyada Nefret Söylemi Ocak-Nisan 2018 raporu yayımlandı. Ulusal, etnik ve dini grupları hedef alan 2 bin 265 köşe yazısı ve haber tespit edildi. 105 yayında, birden fazla gruba yönelik farklı kategorilerde nefret söylemi üretildi. İncelenen tüm yazılarda 76 farklı grup hakkında 3 bin 76 adet nefret söylemi içeriği bulundu. Toplam 39 ulusal gazete, 935 nefret söylemi içeriğine yer verirken, toplam 390 yerel gazetede 1330 yazı yer aldı.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024