Tam sabah kahvaltısında bir bütün simidinizi bitirmişsiniz, Twitter’da karşınıza bir hesap çıkıyor: “Yediğimize içtiğimize dikkat. Bugün abartma eğiliminde olabiliriz. Hamur işlerinden uzak durulması gereken zamanlar, kilo alma zamanı çünkü”. Sebep? “Ay tüm gün Boğa burcunda seyahat edecek.” Buyurun bakalım, dünden alsaydık bu uyarıyı keşke.
Bu arada o hesabın “karşıma çıktığını” söylediğime bakmayın, kendisini takip ettiğim için çıkıyor elbette, günlük rutinimin bir parçası haline geldi Dinçer Güner’in “güne dair mini astro tüyolarını” okumak. Ayrıca eş dostla günlük sohbetlerimizin de bir parçası haline geldi, “çünkü gökyüzü böyle bu aralar” ile başlayan cümleler. Yaşananların sadece bizim başımıza gelmediğine inanmakta, konunun Satürn’den, Mars’tan, Venüs’ten kaynaklandığını ve dolayısıyla herkesi etkilediğini ve gezegenlerin hareketiyle beraber son bulacağını düşünmekte tabii ki umut veren bir yan var. İş ki kendini ikna et. “Bu hafta fazla hareket etmezsem geçecek, şimdi huzursuzum, kendimi değersiz, hayatımı anlamsız hissediyorum ama şu Venüs / Uranüs / Jüpiter retrosu bitsin sonra her şey yoluna girecek, aman bu sürede kimseyle sürtüşmeyeyim, patrondan zam, ev sahibinden indirim, herhangi bir merciden hakkımı istemeyeyim, zaten Plüton ile Mars falanca pozisyonda dik açıyla kavuşunca konu hallolacak” (Gezegen isimleri haliyle farazi, onlar öyle kavuşmaz demeyelim lütfen). Ne güzel bir kabullenme ve arkana yaslanıp bekleme hali değil mi?
Aslında her şey “Merkür retrosu”yla başlamıştı, onun olası etkilerini de öğrenmiştik üstelik, iletişimdir, elektroniktir o alanlara bakıyordu, dikkat dağıtıyordu. Bir 10 gün elektronik eşya almayaraktan (ki en kolay kısmı bu doların geldiği noktada), evde bozulanlara usta çağırmak yerine retronun son günü aniden bir mucize olmasını bekleyerekten, yolculuktan falan uzak duraraktan geçinip gidiyorduk. Kontratını buna göre imzalayan, iş görüşmesini, önemli toplantısını, mümkünse ameliyatını retro sonrasına erteleyen çok kişi tanıyorum. Ya da işte ne bileyim, onu terk eden ve aslında dört gözle beklediği eski sevgilisini, dönüşü retroya denk geldi diye içi kan ağlayarak reddeden. Neden, çünkü retroyla gelen dönüşler aldatıcı olurmuş.
Arada “Biz bütün bunları bilmezken de bu gezegen hareketleri oluyordu muhtemelen, haberdar olmamak ne saadetmiş” dediğim olsa da yaşanan aksilikleri buna bağlamanın rahatlığı az bir şey değil. Tek sorun, artık iş Merkür’den çoktan çıktı, diğerleri de bir ileri bir geri gidiyorlar, daha doğrusu biz bunlardan gittikçe daha fazla haberdar oluyoruz ve gün gün gökyüzünde neler oluyor, bu olan biten bizi nasıl etkiliyor, huzursuzluğumuzun, kronik bezginliğimizin, bitmeyen umutsuzluğumuzun kaynağı acaba hangi gezegenin hangi açısı diye düşünerek, gerçek sorun ve olası çözümlere göz ucuyla bile bakmayarak ömür geçiriyoruz. Bir zamanlar sabahları gazetede dört satırlık burcumuzu okumak bir eğlenceydi, bugün ciddi bir teselli ve umut kapısı astroloji. Gökyüzü de her gün değişiyor, oyalıyor bizi.