Filmin çekimleri sırasında Orion Film Stüdyoları’na konuk olmuş, yönetmen Serdar Biliş’ten projeyi dinlemiş, çok meraklanmıştım. Anlatılınca tam olarak ne olduğu anlaşılamayan bir projeydi çünkü. Net olan şuydu: Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ölümsüz eseri “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” tek kişilik bir performansla sahneye taşınıyordu, o tek kişi Serkan Keskin’di ve işin içinde tiyatro ile sinema bir aradaydı.
“Saatleri Ayarlama Enstitüsü”nü Serdar Biliş sahneye ‘uyarlamış’ ama kendisinin bu ay Milliyet Sanat’ta Ece Saruhan’a da anlattığı gibi yazarın “O büyülü cümle dünyasına çok fazla dokunmadığı bir uyarlama bu. Zaten seyircisiyle konuşan eseri, nitelikli, edebi bir stand-up gibi seyirciyle konuşturma yoluna gitmiş. Bir yandan da hayatını bir film şeridi gibi hatırlayan Hayri İrdal’ın anlattıklarını göstermek için o film şeridini çekmeye karar vermiş. Görüntü yönetmeni Ahmet Sesigürgil ile bir araya gelerek Orion Stüdyoları’nda 12 günde çekmişler filmi. Durum şöyle; perdede bütün karakterleri Serkan Keskin’in canlandırdığı bir film akıyor. Yani sahneler içinde bulunan her karakter için tekrar tekrar çekilmiş, Serkan Keskin etrafındaki görünmez oyuncularla oynamış, bunlar bir araya getirilmiş, şimdi de sahnede hepsi kendi suretini taşıyan oyun arkadaşlarıyla bir de canlı olarak katılıyor oyuna.
Ahmet Sesigürgil “Çalışıp çalışmayacağını bilmediğimiz, merakla kendimizi ateşe attığımız bir yaratım süreci” diye tanımlıyor durumu. Artık bu epeyce ‘deli cesaretiyle’ kotarılan gösteriyi izlemiş biri olarak deneyimimi aktarırsam; kesinlikle çalışıyor. Film başlıyor, Serkan Keskin sahneye çıkıyor ve usulca perdedeki karakterlerden birine dönüşüyor. Gamze Kuş’un sahne, Cem Yılmazer’in ışık, Illusionist’in multimedya tasarımı, Tuluğ Tırpan’ın müziğiyle kurulmuş dört başı mamur bir dünyaya giriyoruz biz de, Tanpınar’ın büyüleyici metninin rehberliğinde. Ben zaman zaman kim perdede, kim karşımda canlı unuttum, karşımdaki yüzlerin hepsinin Serkan Keskin’e ait olduğunu da. O derece seyirciyi içine alan bir dünyaydı. Oyuncu için ne kadar zorlayıcı bir deneyim olduğunu ise düşünemiyorum bile, sahnede tek kişi olduğu yetmezmiş gibi bir de akmakta olan bir filmin zamanına uyması, bir an aksamaması gerekiyor. Ayrıca gerçekten o 40 mı 50 mi kaç karakterse, onlar birbirine hiç benzemiyor. Bazıları hele, tekrar çıksa da izlesek denecek kadar eğlenceliler, Hayri’nin karısı Pakize gibi mesela.
Son olarak, benim için “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”nün en şahane taraflarından biri işi üreten isimlerin (Ahmet Sesigürgil, Cem Yılmazer, Gamze Kuş, Illusionist, Orion, Pürtelaş, Serkan Keskin, Tuluğ Tırpan, Türkan Özilhan Tacir ve 484 Urban Garden) bir araya gelip Saatler Kolektif’i kurması ve projeyi birlikte hayata geçirmeleri. Sesigürgil’in deyişiyle Saatler Kolektif “konvansiyonun baskısından fışkırmış bir oluşum”. Yaratıcılıklarını da ortaya koymuşlar, maddi imkânlarını da ve kimseye hesap vermeden bir iş çıkarmışlar ortaya. Bu yüzden Maximum Uniq Performans Hall’da perde açan performansın çok seyirciye ulaşmasını canı gönülden diliyorum. “Instagram takipçisi çok olan bir ünlü isim koyalım, seyirci çeksin, kolay yoldan para kazanalım” gibi hesaplardan uzak, yaratıcılığa dayanan işler izleyebilmemiz için böyle bir üretim modelinin işlemesi şahane olur.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Yazan: Ahmet Hamdi Tanpınar Yöneten ve Uyarlayan: Serdar Biliş Sahne ve Kostüm Tasarımı: Gamze Kuş Görüntü Yönetmeni: Ahmet Sesigürgil Müzik: Tuluğ Tırpan Multimedya Tasarım ve Prodüksiyon: Illusionist Işık Tasarımı: Cem Yılmazer Ses Tasarım: Barış Hamarat Yardımcı Yönetmen: Serin Öztoprak Yapım: Saatler Kolektif Yürütücü Yapımcı: Elif Özge Maltepe, Yağmur Dolkun Uygulayıcı Yapımcı: Gülgün Dedeçam