Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bir filmi izlerken aklında en çok hangi sahnenin, hangi anın kaldığı, o sırada elinde bir kalem olsa hangi cümlenin altını çizeceğin, yaşadığın hayata, topluma, düzene dair çok şey söylüyor. Misal şu sıralar sosyal medyada en çok konuşulan ve bunu fazlasıyla hak eden filmlerden “Leyla’nın Kardeşleri”ne (Baradaran-e Leila) dair hep aynı cümlelerin alıntılanması bir tesadüf olmasa gerek.

Mutlu olmaktan korkanların filmi

Önce filmden söz edelim; İran’ın 1989 doğumlu parlak yönetmeni Saeed Roustayi’nin üçüncü filmi “Leyla’nın Kardeşleri”, İran toplumuna yoksul bir aile üzerinden bakıyor. O kadar da gerekçi bir yerden bakıyor ki, İran’da gösterimi yasaklandı. Film prömiyerini Cannes Film Festivali’nde yaptı ve FIPRESCI ödülünü kazandı. Leyla 40 yaşlarında, evlenmemiş, kendisini anne babasının ve erkek kardeşlerinin bakımına – geçimine adamış, son derece zeki, ileri görüşlü ve cesur bir kadın. Uluslararası ekonomik yaptırımlar altında ezilen ülkede aile borçtan harçtan başını kaldıramıyor, dört erkek kardeşten hiçbirinin başını sokacak bir evi, doğru düzgün bir maaşı, sağlık sigortası yok. Ama Leyla’nın onlara bir gelecek tesis etmek için akıllıca bir planı var. Tabii ki bir kadın olarak bir dolu engele toslayacağı, sözünü dinletmekte zorlanacağı bir plan.

Haberin Devamı

Dört bir taraftan kıstırılan, kararlı şekilde ‘kaybeden’ bir ailenin, derin bir yoksulluğun ve çaresizliğin portresini etkileyici şekilde çiziyor film. Bütün bu kaybediş içerisinde kardeşlerin hâlâ birbirine karşı bir şefkati var ve bunun da temel direği Leyla. Vazgeçmiyor. Dört erkek kardeşin babalarına kayıtsız şartsız boyun eğdiği, yalanlarla dolanlarla ayakta tutulan bu riyakâr düzenin içinde, bütün küçük hesaplara, “Bu erkek meselesidir” diye dışında bırakıldığı sözde iş toplantılarına rağmen bırakmıyor kardeşlerinin yakasını. Yoruluyor ama bırakmıyor. Bir sihirli lamba olsa ondan isteyeceği şey bir kız kardeş. Bir de sırtını dayayacağı abla. Bu arada Leyla’da izlediğimiz ünlü İranlı oyuncu Taraneh Alidoosti, Mahsa Amini protestolarına destek vermek için sosyal medyada başörtüsüz fotoğrafını yayınlamış ve 2022 aralık ayında tutuklanarak bir ay hapis yattı.

Haberin Devamı

Filmin bizde en çok alıntılanan cümlelerinin başında ise, kardeşlerden en aklı başında gibi görünen ama herhangi bir şeyi değiştirecek cesaretten yoksun Ali Rıza’nın Leyla’ya itirafı geliyor: “Buna inanmayabilirsin ama güzel şeylerin olmasından bile korkuyorum. Her şey yolunda giderken, kötü bir şey olacak diye korkuyorum. Mutlu olmaktan bile korkuyorum”. Bana burada en aykırı gelen kısım “Buna inanmayabilirsin ama” oldu mesela. “Neden inanılmasın? Tam da böyle değil midir?” diye düşünürken buldum kendimi. Korkarsın mutlu olmaktan, geldiyse gidebilir diye. En azından bizimki gibi ‘çok güldüyse çok ağlamayı bekleyen’, çocuklarını da bu atasözüyle büyüten toplumlarda. Leyla’nın cevabı da “Nasıl düşüneceğin değil ne düşüneceğin öğretildi sana” oluyor zaten.

 “Leyla’nın Kardeşleri”, güzel bir şey olacak korkusuyla değişmekten, değiştirmekten korkanların, “büyümenin hayallerinden yavaşça ama emin adımlarla uzaklaşmak demek olduğuna inananların”, bunu sessizce kabul edenlerin hikâyesini anlatıyor. Bir de aslında bunu değiştirmek için gücü olan Leyla’ların.