Geçen yıl Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde kaçırdığım, çok da merak ettiğim bir film vardı; “Kürtaj”, orijinal adıyla “L’Evenement”. Lübnan asıllı Fransız yönetmen Audrey Diwan’ın 78. Venedik Film Festivali’nden Altın Aslan ile dönen filmini, pek çok özelliğinin yanı sıra o akşam Antalya’daki gösterimine ambulans ve sedye geldiği, seyir deneyimi birkaç baygınlık vakasına neden olduğu için de merak ediyordum açıkçası. Ne olabilirdi filmde bu derece izlenmesi zor olan?
Bu ay MUBI’de gösterime girince izleyebildim. Senaryosunu Annie Ernaux’un 2000 yılında yayımlanan romanına dayanarak Audrey Diwan ve Marcia Romano’nun yazdığı film, ‘60’lı yıllarda Fransa’da istemeden hamile kalan bir edebiyat öğrencisinin doğurmamak için verdiği zorlu mücadeleyi anlatıyor. Çünkü o yıllarda kürtaj yasa dışı, ucunda hapis cezası ve karanlık bir gelecek var. Anne ise akademik kariyerine devam etmek isteyen parlak bir öğrenci. İleride çocuk sahibi olmayı düşünse de “hayatı pahasına” istemeden anneye dönüşmek yok planları arasında. Dolayısıyla o gelecek her iki şekilde de kararacak onun için. Eğer kendisine “yasa dışı” yollardan yardım edecek birini bulamazsa ve tabii o “yardım” sonucunda ölmez sağ kalırsa.
Tam da ABD Yüksek Mahkemesi’nin ülke genelinde kürtaj hakkını anayasal olarak garanti altına alan 1973 tarihli Roe v Wade kararını iptal etmesinin ardından, ABD’deki bazı eyaletlerde kürtaj klinikleri kapatılır, karar birçok kentte protesto edilir ve bütün dünya bir kez daha bu konuyu tartışırken izlemek de ayrıca düşündürücü oldu tabii. Hep inanıyorum, bazen bir film, atılan onlarca nutuktan, edilen pek çok cümleden daha etkili olabiliyor. Bu da öyle bir film. Neye karşı çıktığını, neyi desteklediğini bir tek insan hikâyesi üzerinden bir daha düşündürtebilir insana.