Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bugün bulunduğumuz noktada bir kadın olarak ben bile söylerken – yazarken tereddüt ediyorum ama neyin taciz olduğu, neyin olmadığı, hangi -bize göre- haddini aşan hareketi ‘saldırgan’ bulup hangisini bulmayacağımız konusunda net bir tanım yok bence. Bana göre hadsiz olan bir davranış başkasına göre normal olabiliyor. Tartışma götürmeyecek taciz vakalarını elbette bunun dışında tutuyorum, bazen “Bunda ne var insana tacizci damgası vuracak?” dediğim oluyor ya da tam tersi, “Şu rahatsız davranışı karşısında kimse bu insana haddini bildirmeyecek mi?” diye sinirlendiğim.

Haberin Devamı

Cümle içinde geçirdiğim “had”lerden de anlaşılacağı gibi, sözü getireceğim yer “Sınırlar” ve bu ismi taşıyan oyun. David Mamet’in ilk kez 1992 yılında sahnelenen ünlü oyunu “Oleanna”, fikrini ABD’de yaşanan gerçek bir olayın senato tutanaklarından almış ve o dönem üniversitelerde yükselen ‘politik doğruculuk’ akımına odaklanıyor. Ama bu dönemden bakıldığında yerine ‘MeToo’ akımını koymak son derece mümkün. Kayhan Berkin (Versus Tiyatro) de böyle yapmış, “Oleanna”yı Cansu Kurgun’un çevirisiyle bugüne ve Türkiye’ye uyarlamış (işin içine korona, Zoom, Twitter ifşaları, vs. de girmiş böylece), “Sınırlar” adıyla sahneliyor. Metnin özündeki güç ilişkileri, iktidar ve onun tanıdığı haklar, fırsat eşitliği, ayrımcılık, istismar, taciz gibi temel konular ve bunların sınırlarına dair tartışma yerli yerinde.

Üniversitede profesörlüğe atanmak üzere olan Can’ın odasındayız. Utangaç, tedirgin, ürkek öğrenci Ecrin, neden kötü not aldığını öğrenmek ve yardım istemek üzere gelmiş hocasının karşısına oturmuş. Can’ın aklı telefonun öbür ucunda, satın almak üzere olduğu evde. Sandalyesinde kıvranmakta olan öğrenci pek de umurunda değil. Sözde onun derdini anlamaya çalışıyor ama Ecrin’i konuşturmuyor, kendi soruyor, kendi cevaplıyor ve attığı nutukların şehvetine kapılarak konuştukça konuşuyor. Gittikçe uzayan bir görüşme, kendi deneyimlerini bunlara ihtiyacı olmayan bir öğrenciye aktaran bir hoca, hayli kibirli bir ‘yardım eli’. Genel tablo bu. Gelgelelim Ecrin’in o odaya bir sonraki ziyaretinin konusu, Can hakkında verdiği cinsel taciz şikâyet dilekçesi ve güçsüz olanın elinde artık diğerinin hayatını mahvetme gücü var.

Haberin Devamı

Pinpon maçı gibi

Oyunun tamamı bir masa başında geçiyor. Mamet’in gerilimi adım adım artıran metni, akıcı bir gündelik dille ve sahici diyaloglarla aktarılıyor. İki oyuncu Kenan Ece ve Ecem Uzun, karakterlerin koşullara bağlı değişimini yansıtmakta çok başarılılar. Ayrıca çok iyi bir ikili oldukları için, pinpon maçı gibi akan diyaloglarını nefesinizi tutarak ve bir ona, bir diğerine hak vererek izliyorsunuz. Olmuyor, bir taraf seçmek, “Şu haklı” demek asla mümkün olmuyor. Birinin “ders” dediğine öteki “cinsel taciz” diyor. Evet, hoca kibirli, küstah, cinsiyetçi olduğunu da anlamak zor değil fakat öğrencinin omzuna koyduğu eline taciz demek mümkün mü? Bütün hayatının yerle bir olmasını hak ediyor mu? Öğrenci, küçük bir şehirden gelmiş, umudunu zar zor girdiği bu üniversiteye bağlamış, bütün geleceğinin hoca koltuğunda oturduğu için ona küçümseyerek bakan bir adamın iki dudağı arasında olması adil mi? Ya da kendisine şu veya bu sebeple dokunulmasını istememek gibi bir hakkı yok mu? Öte yandan, onun da iktidarı ele geçirdiği anda nasıl sinir bozucu olabildiğini görüyoruz. Böyle böyle bir dizi soru sorduran, belki derinde kendinize saklamayı tercih edeceğiniz düşüncelere de neden olan, kışkırtıcı, çarpıcı bir oyun “Sınırlar”. David Mamet kendi çektiği 1994 tarihli filmde slogan cümle olarak “Hangi tarafı tutarsan tut yanlışsın” olarak belirlemiş. Seyirciye de buna uymak, taraf tutmamak düşüyor.

Haberin Devamı

İki taraf da doğru değilse

Yazan: David Mamet / Çeviren: Cansu Kurgun & Kayhan Berkin / Uyarlayan & Yöneten: Kayhan Berkin / Dekor Tasarım: Merve Yörük Işık Tasarım: Ayşe Sedef Ayter / Reji Asistanları: Alessa Dilara Demircan, Şevval Öztay, Sercan Şekerci /
Yapım: Yapım: Versus Tiyatro & 484 Urban Garden / Uygulayıcı Yapımcı: Elif Özge Maltepe / Oynayanlar: Kenan Ece, Ecem Uzun