Geçen sene Antalya Altın Portakal’da aynı kuşaktan iki önemli yönetmenin epeydir merakla beklenen iki filmiyle tanıştık: “Karanlık Gece” (Özcan Alper) ve “Kurak Günler” (Emin Alper). İkisi de hem seyircinin hem eleştirmenlerin övgüleriyle karşılandı, ödülleri paylaştı ve isimlerinden başlayarak kimi paralellikler taşıyorlardı. Yaşanan karanlık ve kurak günlere, gecelere işaret ediyor, bunu bir kasabada yaşanan linç hikâyesinin etrafında yapıyor, mekân olarak da ‘obruk’ları kullanıyordu. Birçoğumuz obruk nedir, bu filmlerle öğrendik. Ayrıca her ikisinde de olayların ateşleyicisi kentten görev icabı gelen bir ‘yabancı’ya karşı beslenen şüphe ve onun kasabadan biriyle yaşadığı yakınlaşmadan duyulan rahatsızlıktı.
Nasıl denk geldi bunca benzerlik sorusunun cevabı bence “Karanlık Gece”nin başrol oyuncusu Berkay Ateş ile bu ay Milliyet Sanat’ta yaptığımız söyleşide: “Aynı kuşağın iki yönetmeninin aynı toplumsal süreçleri yaşarken benzer dertler edinip farklı bakış açılarıyla, bir noktada farklı hikâyelerle, farklı bir yönetmen gözüyle anlatmaları enteresan. Bu Türkiye ile ilgili bence çok şey anlatıyor”. Aklın yolu bir de diyebiliriz.
Bu cuma günü gösterime girecek olan “Karanlık Gece”, bir dağ kasabasında yedi yıl önce ‘karanlık bir gecede’ işlenip üzeri o kadar zamandır sessizlikle örtülmüş bir suçun izini sürüyor. Başkarakter İshak’ın (Berkay Ateş) rehberliğinde. İshak parçası olduğu linç olayından sonra kasabayı terk etmiş gezgin bir müzisyen. Annesinin ölüm döşeğinde olduğu haberini alınca dönüyor ve dönünce de artık onu yıllardır rahat bırakmayan vicdanını susturamaz oluyor. “Bu utanç hepimize ait, bunu gizleyerek hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam edemem, size de izin vermem” diyerek kasabanın o riyakâr huzur ve güven ortamına bir bomba gibi düşüyor. Ancak, onun o karanlık geceyi aydınlatma çabaları, gittikçe yükselen bir duvara çarpıyor. Çünkü kimsenin eli temiz değil. Kendisinin hiç değil ve bu saatten sonra da onu aklayabilecek hiçbir çare yok.
Son derece çetin bir coğrafyada, adıyla bile ürperten Giden Gelmez Dağları’nda çekilen film, seyirciyi hem İshak’ın mücadelesine ve gittikçe bozulan ruh durumuna ortak ediyor hem de lincin parçası olmuş bir suçluya sempati duymamıza asla izin vermiyor. Senaryosunda Özcan Alper ile birlikte Murat Uyurkulak’ın imzası olan filmde Berkay Ateş’in yanı sıra Cem Yiğit Üzümoğlu, Pınar Deniz, Taner Birsel, Sibel Kekilli oynuyor.
Bu arada, son olarak, bu neredeyse tamamı erkekler dünyasında geçen olaylarda yeri olan kadın karakterlere dair de bir iki cümlem olacak. Pınar Deniz bütün olayların tetikleyicisi, tüm erkeklerin arzu nesnesi, o kasabadan çıkmak için hangisini basamak etsin karar vermeyen ve sonuçta lince bir şekilde ortak olan Sultan olarak karşımızda. Sibel Kekilli ise lincin kurbanı Ali’nin (Cem Yiğit Üzümoğlu) ablası ama o derece etkisiz bir karakter ki bir görünüp bir kayboluyor, ardında hiçbir iz bırakmadan. İlginç gerçekten, bu anlamda da “Kurak Günler”le benzerlikler taşıyor diyebiliriz. Filmlerde ete kemiğe bürünmüş, işlevi olan kadın karaktere rastlamak bir mesele hâlâ.