Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yalan denen şeyin beyazı, pembesi falan olduğuna ne zaman karar verdik, acaba? Beyaz yalan masum, neredeyse makbul bir şey. Sözlükteki karşılığına bakarsak, “Karşımızdakini üzmemek için söylenen, masum yalan” gibi bir şeyle karşılaşıyoruz. Basbayağı iyi niyetli, neredeyse fedakârca bir seçim. Karşındaki üzülmesin diye sen yalancı konumuna düşüyorsun, hiç istemeden de olsa.

Pembe yalan, sanırım daha sonra girdi hayatımıza ve biraz daha ‘romantik’ anlamlar taşıyor. İlişkiyi ilgilendiriyor, sevgiliye söyleniyor. İşte eski sevgilinizi hiç düşünmediğinizi, hayatta en çok onu sevdiğinizi, tabii ki arkadaşlarınızla çıktığınız şahane tatilin onsuz hiç tadı olmadığını hatta hayatta her şeyin onsuz yavan, eksik, vs. olduğunu söylüyorsunuz ya, onlar da pembe yalan. Tabii ki üzmemek için, aman aman bir tatsızlık çıkmasın diye.

Haberin Devamı

Herhalde bir de ‘siyah’ yalan olmalı ve amacı birilerine zarar vermek, kasten üzmek, mutsuz etmek olmalı, ama ben hiç onu söyleyeni tanımadım. Hepimiz pembe beyaz yalanlar arasında bütün çocuk masumiyetimizi koruyoruz. Neyse, bütün bu tanımlamaları düşünmeme sebep karşıma çıkan bir araştırma sonucu oldu. Areda Survey, Türk halkının en çok başvurduğu yalanları araştırmış. Tabii ki ‘beyaz yalan’ sözünü kullanarak. Türk halkı siyah yalan söyleyecek değil ya. Ve ilk sırada ne çıkmış? “Ben asla yalan söylemem”. O kadar eğlenceli ki insanın ağzından düşürmediği şeyin aslında hayatında en noksan olan şey olduğu ancak bu kadar net ortaya konabilirdi. Vardır ya hani; “Yılandan korkmam yalandan korktuğum kadar”. Belli ki profesyonel bir         yalancı var karşında.

Bunu izleyen en popüler yalanlar arasında “Telefonum sessizdeydi” ve “Telefonu değiştirdim, numaran kayıtlı değil” mevcut. Geldiğimiz iletişim çağının şahane getirileri. İki insanın birbirini anlaması, birinin kendisini karşısındakine anlatması yeterince zor değilmiş gibi bir de sessizde kalan telefonlar, kaybolan numaralar, mavi tıklar, son görülme saatleri, yeni yeni yalan gerekçeleri. Ayrıca neresi beyaz bilemiyorum, telefonunu açmak istemediğin kişiyi kırmasan ne olacak?

Haberin Devamı

Hayvanat bahçesi hapishanedir

Ankara’da mahkeme kararıyla Büyükşehir Belediyesi’ne devredilen Ankapark’ın gelecekte ne olacağıyla ilgili açılan ankete ilk üç günde 60 bine yakın insan katılmış. Böyle bir karar alınırken kentlilere sorulması şahane bir şey elbette. Ama gelen cevaplar arasında 11 bin 215 kişinin ‘hayvanat bahçesi’ isteyerek ikinci sırayı tutması hiç değil. Zira hayvanlar bizim boş zaman eğlencemiz olmak üzere yaratılıp emrimize verilmiş oyuncaklar değiller. Sırf yavrularımız fili, zürafayı, timsahı yakından görecek diye onları anavatanlarından, doğal iklimlerinden uzakta, sınırlı alanlara kapatmaya hakkımız yok. Ben çocukken gittiğim hayvanat bahçesinde gördüğüm maymunların kederini hâlâ unutmam.  O yaşta, maymun herhalde çok dertli bir hayvan, diye düşünmüştüm. Ne kadar konforlu ne kadar medeni koşulları olursa olsun, kafes kafestir, hapishane hapishanedir, oraya kapattığınız hayvan da mutsuzdur. Çocuklarınıza belgesel izlettirin lütfen. Kafeste görmesinler hayvanları, doğal ortamlarında tanısınlar.