Sanırım Taksiciler Esnaf Odası Başkanı Eyüp Aksu’nun ‘taksi denetimi’ videosu bu yıla damgasını vuranlardan olacak. Hani ‘sıradan bir yolcu’ gibi eliyle “Sus, itiraz etme” işareti yaparak taksi durduruyor, “Boşum başkanım” karşılığını alıyor, “hiçbir olumsuzluğa” rastlamıyor ya. “Gördünüz” diyor, “hiçbiri nereye diye sormadı”.
Bizim ise yolcu adayları olarak bambaşka deneyimlerimiz var malum. Öncelikle zaten durmuyor, dursalar nereye diye sormadan asla huzura kabul etmiyorlar, çoğunlukla da zaten gideceğimiz yer arkadaşlara uymuyor. Taksi yalnız kendi istediği yere giden dolmuş gibi davranmaktan da çıktı, otostop çektiğiniz bir özel araç oldu artık. BiTaksi ve Uber gibi eskiden taksi bulmaya yarayan uygulamalar da artık sadece sinir bozmaya yarıyor çünkü oradan da “Nereye gideceksiniz?” sorusu geliyor sürekli. Çoğunlukla gelmekte olan aracın yolda iptal etmesiyle sonuçlanıyor bu macera. Öte yandan, sen yolcu olarak saatlerce bekleyip artık umudunu keserek veya olur ya
“Acaba Spotify yokken biz nasıl müzik dinliyorduk?” diye sorma aşamasına geldim nihayet. Hakkımda o kadar çok şey biliyor ki. Ne seviyorum, neyi en çok dinliyorum takip ediyor, her gün üşenmeyip bana özel keşif listeleri hazırlıyor, favorilerimden seçme karmalar yapıyor, efendim en çok dinlediğim şarkıların – şarkıcıların çetelesini tutuyor. “Bak” diyor, “seninkilerden biri yeni şarkı yaptı, haberin yok”. Hemen haberim olmuş oluyor.
Yıl sonlarına doğru bu listeleme tutkusu iyice coşuyor, “Bu sene en çok şu şarkıyı dinledin, döndürdün döndürdün çaldın” diyor. Bunu neşeli grafiklerle bir video eşliğinde önüme getiriyor ki ben de onu sosyal medyamda paylaşabileyim.
Öte yandan biraz ürkütücü tabii, kulaklığınla senin aranda kalmasını isteyebileceğin bir etkinliğin sayılıp dökülüp önüne konması. Birbiriyle alakasız şarkıları peş peşe dinliyor olabilirsin, sağda solda klasik müzik ve cazdan başka şey dinlemediğini iddia ederken gizli playlist’in Türkçe
Albatros kuşları, yeryüzünde tek eşlilik deyince akla gelen ilk canlılardanmış. Hayatlarının önemli bir süresini yalnız, kendilerine uygun eşi bulduktan sonrasını da ona sadık olarak geçirirlermiş. Gerçi son yıllarda iklim krizinin albatrosların bile mutlu beraberliklerine gölge düşürdüğüne, ayrılıklara neden olduğuna dair makaleler çıktı. İnsan olarak kendi yakalayamadığımız mutluluğu dünyanın en sadık canlılarına bile çok görmeyi başardık, tebrikler.
İstanbul’un yeni kurulan tiyatrosu Tiyatro Hayali’nin ilk oyunu “Aşk Hikâyen Düşmüş” ise çıkış noktasını hâlâ birbirinin üzerine gül koklamayan, ölenle ölebilen bir albatros çiftinden alıyor ve “Birbirinin ruh eşi olan iki insan birbirlerini hiç bulamazlarsa ne olur?” gibi bir sorunun izinden gidiyor.
Tiyatro Hayali, Tiyatroadam’ın kurucularından Fatih ve Ayça Koyunoğlu ile son dönemin pek çok başarılı oyununda imzasını gördüğümüz yönetmen Emrah Eren’in düşlerinden doğmuş bir topluluk. İlk
Bir kadın olarak bir meslekte belli bir yılı devirmişseniz, hele bu meslek bir sebepten cinsiyetinizle bağdaştırılmış bir alanda değilse, karşınıza gelmesi muhtemel bir sorudur: “Kadın olmanız kariyeriniz boyunca size bir engel oluşturdu mu?” Gazeteci olarak bana da sorulmuştur sık sık ki aslında kâğıt üstünde ‘erkek mesleği’ sayılmaz bu. Ama tabii şöyle bir genel tabloya, yönetici kadrolarına, tartışma programlarına bakanın aklına bu sorunun gelmesi normal. “Efendim, kadın hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi bir konuyu bile neden altı erkek toplandınız konuşuyorsunuz, hiç mi iki laf edecek kadın yok?” diye merak etmez mi insan? Olmuştur mutlaka. Gene de özellikle soran iletişim okuyan bir öğrenciyse, olabildiğince “olmadı” demeye gayret ederim. Bizden sonra geleceklerin cesaretini kırmamak gibi bir sorumluluğumuz olmalı, öyle değil mi, böyle gelmişse de böyle gitmemesi için.
Umut veren şey, bunun artık daha fazla dile getiriliyor, kız çocuklarının hayallerinin daha az kısıtlanıyor olması. İlkokul okuma fişlerimizdeki “Babam işe gitti, annem
İstanbul Planlama Ajansı, İstanbul’da yaşayan ev kadınlarının sosyoekonomik durumlarını ortaya koyan bir rapor yayımladı. Tahmin edilmesi çok zor olmamakla birlikte, toplu olarak bakıldığında daha çarpıcı görünen can sıkıcı sonuç şu ki kadınlar genel olarak kocalarına bağımlı bir hayat sürmekteler. Her alanda. Her ihtiyaçları için harçlık almaları gerekiyor, sağlık sigortaları varsa eş durumundan. Zaten iki kadından biri hayatında hiç ücretli olarak çalışmamış. Yüzde 35’inin ücretli çalışma deneyimi var ama onların da yüzde 27’si evlenince, yüzde 30’u da doğumdan sonra işi bırakıp ‘ev kadını’ olmuş. Bütün hayatları, sosyal güvenceleri kocaları. Beş kadından birinin 18 yaşından önce evlendiği bilgisi zaten eğitim ve çalışma hayatlarına dair de yeterli ipucunu veriyor.
Dünyaları ev ve civarıyla sınırlı. Yarısından fazlası İstanbul’un ‘karşı yakası’nı hiç görmemiş, evden sadece ailenin ihtiyaçlarını karşılamak için çıkıyor ve muhtemelen bütün
Yıl sonuna yaklaştıkça biz hayvan sahiplerinin yeni ve acil bir konusu oldu: Kedinize–köpeğinize mikroçip taktırdınız mı? Yeni çünkü birçok konuda olduğu gibi uygulamanın ne olduğunu anlamamız, ciddiyetine inanmamız için zaman geçmesi gerekti. Acil, çünkü zaman dolmak üzere. Evde beslediğimiz kedi, köpek ve ‘gelincik’lerimize (var demek ki birilerinde) çip taktırmak için son gün 31 Aralık 2022.
Bu tarih de açıkçası ben ve yakın çevremdeki pek çok kimse için fazla bir şey ifade etmiyordu başta. Çünkü hayvanlarımızla seyahat etmek gibi bir planımız yoktu, yurt dışına zaten götürmeyecektik, uçağa, otobüse bindirmeyecektik, o hâlde ne gereği vardı? Para cezası vardı tamam ama eve gelip sayım yapmıyorlardı herhalde.
Bu ‘iç rahatlatan’ varsayımın pek bir haklılık payı olmadığını kısa süre önce, bu konuda yazılıp çizilenler arttıkça ve veteriner hekimlerimize sordukça öğrendik. Öncelikle şunu söylemek isterim: İnsanların
9 Aralık’ta gösterime giren “Kurak Günler”in Savcı’sı Selahattin Paşalı, 2022 için “Rüya gibi bir yıldı” diyor: “Evlendim, baba oldum, Cannes Film Festivali, ödüller. Yıldız haritama baktırmam gerekiyordu herhâlde”
Bu sene onun senesi oldu,” çok kullanılan bir tabirdir ama herhâlde bir insanın rol aldığı ilk iki sinema filminin (“Kurak Günler” ve “Mukavemet”) izleyiciyle buluşması, bunlardan biriyle Cannes Film Festivali’ne gitmesi, Antalya Altın Portakal ve Ankara Film Festivali En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini alması, aynı anda da evlenip baba olması kastedilmiyordur. Selahattin Paşalı, 2022 yılını 32 yaşında bütün bunlara ulaşmış bir oyuncu ve baba olarak tamamlıyor. Savcı Emre karakteriyle ödülleri ve hayranlıkları topladığı “Kurak Günler” 9 Aralık’ta gösterime girerek bu şanslı yılı son ayında taçlandıracak.
Selahattin Paşalı ile “Kurak Günler” vesilesiyle buluştuk, hakkında bilinen - bilinmeyen pek çok şey konuştuk.
*Sinemaya “Kurak
Geçen yıl tam bu zamanlar bir film girmişti gösterime, “Don’t Look Up”. İki bilim insanı, genç ve idealist Kate Dibiasky (Jennifer Lawrence) ile doğruları söylerken sistemin kurallarına göre oynamayı ihmal etmeyen, daha az idealist hocası Randall Mindy (Leonardo DiCaprio) bütün dünyayı yok edeceği yüzde yüz olan bir kuyruklu yıldızı vakitlice, henüz durdurma imkânı varken keşfediyorlardı. Ve başlıyorlardı insanları ama tabii ki önce hükümetleri, politikacıları uyarmaya. Yapılacak bir şeyler vardı, ne bekleniyordu?
Başta Meryl Streep’in oynadığı tüyler ürperten ABD Başkanı olmak üzere politikacılar ve ortadan kalkacak olan gezegeni hâlâ paylaşılma imkânı olan bir pasta olarak bilumum kâr ortakları bilim insanlarının sesini duymamaya, çıplak gözle görülecek kadar yaklaşan gök cismini görmemeye, halkı da onu görmemek için “yukarıya bakmamaya” çağırmaya devam ederek geçiriyorlardı bu süreyi. Halk da “daha çok istihdam” vaadine inanmak isteyen iyimserler