Aslı Pelit

Aslı Pelit

-

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Tüm dünya, özellikle Katolik dünya, haftalardır süren bekleyişin ardından bir anda durdu ve belki de uzun zamandır ilk kez bu kadar heyecanla Arjantin’e baktı. Vatikan’ın Latin Amerikalı ve Cizvit bir Papa seçmesi beklenmiyordu nitekim. İlk kez ayakkabı değil sandalet giyen ve çok mazbut yaşamayı seçmiş bir aday bu önemli göreve layık görüldü. Lüks araçlar yerine toplu taşıma araçlarını kullanan, futbolsever, polemik diskurları ve geçmişi ile Arjantin kamuoyunda yer alan Buenos Aires Başpiskoposu Jorge Mario Bergoglio Katoliklerin yeni lideri oldu ve belki de ülkesini tekrar uluslararası platformda yükseltmeyi başardı. Aynı vatandaşı Maradona’nın 1986’da Tanrı’nın Eli nin değdiği söylenen golünü attıktan sonra yaptığı gibi. Birçok Arjantinli için bu sefer ‘Tanrı’nın Eli’ gerçekten dünyanın neredeyse sonundaki ülkelerine değdi.

Cunta gölgesi
Bergoglio, yani Francis I, yaptığı ilk konuşmada şakayla karışık ‘Beni dünyanın sonuna kadar gelip buldular!’ dediğinden beri artık 40 milyon nüfuslu ve düne kadar futbol ve tangosu ile tanınan bu Latin Amerika ülkesi için bazı şeyler değişti. Brezilya ile her konuda olduğu gibi Latin Amerika kıtasının liderliği için yarışan Arjantin, çoğunluğun Katolik olduğu kıtada rakibinin önüne geçmeyi başardı.
Vatikan’ın kararının açıklanmasının ardından Başkent Buenos Aires’te Metropolitan Katedrali’nin önü, klasik protesto mekanı Başkanlık Sarayı’nın çevresi ve hemen hemen tüm kiliseler mavi beyaz bayrakları ellerine alan Arjantinlilerle dolup taştı. Binlerce hatta on binlerce insan sokaklarda sabaha kadar başpiskoposlarının Papa olmasını kutladılar. Sokaklarda konuşabildiğim insanlardan aldığım his Bergoglio’nun sevilen ve oldukça popüler bir dini lider olduğu idi. Tabii bu tutum sadece bir kısım Arjantinli için geçerli. Bergoglio bir yandan çok sevilmesine rağmen özellikle Arjantin’in Kirchner hükümeti ve aile fertlerini Katolik kilisesinin de büyük desteği ile 70li yıllardaki cunta yönetimi sırasında kaybedenler için yeni Papa ülkenin en karanlık dönemini temsil edenler arasında yer alıyor.

Kirchner: Olamaz!
Bergoglio sadece cunta dönemi değil birkaç sene önce de Kirchner’in bazı kararlarına karşı durarak Başkan ve çevresi ile ilişkilerini neredeyse koparttığı için Papa seçilme haberi Arjantin Devlet Başkanı Cristina Kirchner tarafından Angela Merkel veya Barack Obama kadar hoş karşılanmadı. Bergoglio’yu ilk kutlayanlar arasında yer almadığı gibi Kirchner’in o anda yanında bulunan kaynaklardan gelen [off the record] bilgiye göre Başkan’ın ilk yorumu ‘Hayır, olmaz!’ olmuş. Bergoglio’yu tebrik etmek için 2 saatten fazla bekleyen ve önümüzdeki salı günü yapılacak olan resmi törene katılacağını son dakika açıklayan Kirchner’in bu tutumunun sebebi ise Arjantin politikasını yakından takip edenler için sürpriz sayılmaz.
Başkan Cristina Kirchner 2010 yılında parlamentoya homoseksüel evliliğin yasallaştırılması için tasarı sunduğunda o dönemde Başpiskopos olan Bergoglio bu tasarının ‘şeytanın işi’ olduğunu belirtmiş ve nüfusun çoğunluğunun Katolik olduğu ülkede tasarının onaylanmaması için çabalamıştı. Hemen hemen aynı zamanda Kirchner hükümeti Arjantin’de cunta döneminde işlenen suçların araştırılması ve suçluların yargılanması için ülke tarihinde ilk kez dokunulmazlıkları kaldırmaktaydı. Bu sırada Bergoglio’nun adı 2 devrimci papazın kaybolması ve işkence görmesi konusunda suçlular arasında anılınca her ne kadar suçu ispat edilmese de Arjantin hükümetinin karşısında olmaktan geri kalmadı.
Ekonomik ve politik anlamda zor günler hatta çok zor bir yıl geçirmekte olan Arjantin için yeni Papa’nın Arjantinli olması ne kadar yararlı olacak bilemeyiz ama uluslararası platformda özellikle bölgesel anlamda Güney Amerika’nın ucunda Vatikan’dan çok uzakta yaşayan Katolik Arjantinliler için Papa’nın onlardan birisi olması, hayatları boyunca unutamayacakları bir gurur olacak gibi görünüyor. Hükümet ise bazı konularda istemese de öncelikle seçim öncesi ülkedeki Katolik nüfusu memnun etmek için Bergoglio ile ilişkilerini düzeltmek zorunda kalabilir. Ne de olsa bu zor günlerde herkes güçlü bağlantıları olan bir dosta ihtiyacı duyuyor, istese de istemese de.