Cristina Kirchner eşi eski başkan Nestor Kirchner’in ölümünün ardından popülaritesini artırarak ikinci kez seçilmesine rağmen ikinci başkanlık döneminin başından beri eleştirilerden başını kaldıramıyor
Buenos Aires’te insanlar caddeleri kapatarak yapılan zamları protesto etti.
İşimi çok sevmeme rağmen bazı günler geliyor ki kendim için çalışmak yerine bir şirkette klasik maaşlı bir işim olsun istiyorum. Sabah 9, akşam 5 gibi çalışılan, tatilleri belli, hastalık izinleri olan bir iş. Hele bu iş bir de Buenos Aires’te olursa değmeyin keyfime. Burada yaşayan çalışan kesim oraya göre çok daha şanslı: Her iki üç haftada bir ya bir resmi tatil oluyor, ya uzun hafta sonu ya da geçtiğimiz haftaya damgasını vuran genel bir grev.
Şaka bir yana Buenos Aires’te son birkaç aydır grev ve protestodan geçilmiyor. Yani havalar çok iyi sayılmaz. Devlet Başkanı Cristina Kirchner’e yönelik eleştiriler her geçen gün fazlalaşıyor. Ekim ve kasım aylarında yapılan akşam “cacerolazo” (ellerine tavalarını alıp sokak ve caddeleri bloke ederek yapılan zamları eleştirdi) dışında bu hafta başında tüm ülkeyi paralize eden ulusal grev gündelik hayatı o kadar derinden etkiledi ki bir haftadır
Arjantin ve Brezilya. İki futbol ülkesi. Aralarındaki rekabet tartışmasız bu kıtanın en büyüğü. Öyle ki, karşılaşmalara Superclassico de las Americas deniyor, yani Amerikaların Derbisi. Rekabet dillere destan. Kimin daha çok dünya kupası var? Futbolda kim daha üstün? Maradona mı Pele mi? Kim en ünlü gollere imza attı? Bir zamanlar kıtanın ekonomik anlamda lideri Arjantin iken, son 5-10 yıldır bu üstünlüğün Brezilya’ya geçmesi ile zaten daha çok kupaya sahip olan Brezilya rakibine biraz fark atsa da, son Dünya Kupası’nda iki takımın da art arda elenmesi ile biraz hafifledi çekişme. İki taraf da bir türlü diğerinin üstünlüğünü kabul etmediği gibi, 2014 Dünya Kupası’nın Brezilya’da yapılıyor olması durumu oldukça kızıştırmakta.
Son yıllarda hayatımı yarı yarıya geçirdiğim bu iki ülkede ne olursa olsun aynı olan bir şey var ki, o da derbi maçı olunca akan suların durması. Gidebilen stadda gidemeyen da ekran başında... Kıtada kimin en büyük olduğu o 90 dakikanın sonunda belli oluyor.
Çarşamba akşamını iple çekiyordum o yüzden. Birkaç gün önce Buenos Aires’i paralize eden grevi veya Rio de Janeiro ayağa kaldıran “Ağaoğlu 1453” tadındaki doğal parkı mahvedecek dönüşüm projesinin
Mujica’nın hayatı ile ilgili bir belgesel seyrettim. Devletin verdiği malikane yerine eşinin çiftliğinde yaşayan Başkan çok huzurlu görünüyordu
Şu ana kadar yaşadığım ülkeler arasında Uruguay’ın her zaman ayrı bir yeri var kalbimde: Sadece canayakın insanları,
bana İstanbul’u hatırlatan başkenti Montevideo’da seyretmeye doyamadığım güneş batışı, ve ilk Dünya Kupası’nın yapıldığı ülke olması değil; ilk kez orada gazeteciliğe adım attığımda yapılan seçimlerde sürpriz bir şekilde seçilen Frente Amplio (Geniş Cephe) koalisyonu ve tabii o günleri görebilmek için yıllarca çaba harcayan Devlet Başkanı Jose Pepe Mujica bu minnacık ülkeyi bana sevdiren sebeplerin başında geliyor.
“En yoksul devlet başkanı olarak anılıyorum ama kendimi yoksul hissetmiyorum. Yoksul insanlar sadece pahalı bir hayat tarzına sahip olmayı sürdürmek adına çalışan insanlardır ve her zaman daha fazlasını, daha fazlasını isterler” diyen ve söylediklerini hayatına uygulayan yegane Devlet Başkanı kendisi.
O seçim zaferini kutladıkları gün Montevideo’da yürürken bir alışveriş merkezinin önünde resimlerini asıyorlardı yaşlı bir adamın. Merak edip sormuştum kim olduğunu. “Pepe Mujica o, bize bu günleri de
Arjantin’den bahsederken, hele Boca derken en büyük rakibine değinmeden geçemem. River deyince de konu tabii ki, yeni yıldız Uruguaylı Rodrigo Mora olacak. Geçtiğimiz hafta Union’a attığı muhteşem gollerle adından söz ettiren hatta kıtanın büyük yıldızlarından birisi olan Marcelo Salas ile mukayese edilen bu yeni yıldız kim peki ?
Uruguay’ın Brezilya sınırındaki Rivera şehrinde doğan Mora, 1987 doğumlu bir solak. Doğdugu şehirde profesyonel futbol hayatına Juventud de las Piedras’da başlayan oyuncu, kısa sürede birinci ligdeki Defensor Sporting’e geçti. Takımın o seneyi üçüncülükle bitirmesine yardımcı olan Mora, kendini anlamsız bir şekilde yedek kulübesinde bulunca, yine birinci ligdeki Cerro’ya geçti. Buradan 2011’de S.L. Benfica’ya transfer oldu, fakat bir sezon sonra River’e kiralandı. Şu andaki değeri ise 1.9 milyon euro olarak tahmin ediliyor.
River’in yıldızı Gabriel Funes Muri ile beraber 5’er gole imza atan yıldız, “Kaç gol attığım önemli değil, mühim olan takımın kazanması” diyebilecek kadar da mazbut. Tam bir Uruguaylı bu anlamda, henüz Buenos Aires onu şımartmamış.
Sezon başında 500 bin euroya kiralanan oyuncu Trezeguet, Rogelio Funes Mori ve Luna ile ilk