Mercedes Benz Fashion Week Istanbul, tüm hızıyla devam ediyor. Bu yıl organizasyon Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nde gerçekleşiyor. İşte izlenimlerim...
Agatha İstanbul’da!
İlk günün ilk defilesi her zaman çizgisini çok beğendiğim Gül Ağış’ın markası Lug Von Siga’ya aitti. Ağış’ın imzası haline gelen modern silüetler ilkbahar/ yaz 2017 koleksiyonunda da en kusursuz şekliyle karşımızdaydı. Tasarımcının bu sezonki ilham kaynağı ise Agatha Christie!
Paris Moda Haftası tüm hızıyla sürerken, sizi tekrar Milano’ya götüreceğim; müthiş bir atmosfere… Gerçekten Milano’da yapılması gereken şeylerin başında geliyor Bvlgari Otel’in bahçesinde bir kahve içmek. Ben her gidişimde, bu kurala uyuyorum fakat bir de moda haftasıysa ve Bvlgari’nin sunumu varsa, koşa koşa gidiyorum bu favori mekanıma. Bu sezon durum yine değişmedi. Moda haftasının koşturması içerisinde bir nefesti Bvlgari’nin SS17 sunumunu ziyaret. Markanın simgesi yılan, otelin bahçesinde son derece görkemli ve ışıl ışıl bir şekilde süzülüyordu! İçeriye girip, koleksiyonu incelemeye başladığım andan itibaren SS17 koleksiyonundaki genç ve dinamik değişimi fark ettim.
Zira çanta askılarının kullanımında yaratılan fonksiyonellik, markanın hayranı olup kendisine göre klasik bulan genç kitleyi kucaklar nitelikte. Her bir çantayı mücevher gibi gören kıymetli işçilik ve malzemeye yer veren marka bu sezon adeta bir kutlama havasında. Öyle ki, ikonikleşmiş koleksiyonları ‘Serpenti’ ve ‘Bvlgari Bvlgari’yi yepyeni dokunuşlarla hayatımıza sokuyor. Favorim ‘Serpenti’ koleksiyonunun kamuflaj desen dokunuşlarıyla yeniden hayat bulduğu ‘Serpentage’ modeli! Gerçekten nefes kesen bir mücevher
New York, Londra ve Milano’yla devam eden moda haftası rüzgarı yönünü Paris’e çevirdi. Defile ve sunumları izlemek üzere Milano Moda Haftası’nda hazır bulundum. Etkinlik Max Mara defilesiyle başladı. Şehrin en merkezi yerlerinden birinde gerçekleşen defile, ‘street style/sokak stili’ fotoğrafçılarının gözünü gönlünü açacak kalabalığa sahne oldu. Defile ise gerçekten çok başarılıydı. Müzik, atmosfer ve ‘bir sonraki yaz hemen gelsin’ diye iç çektiren capcanlı renkler…
Defile sonrasında koleksiyonu yakından inceleme fırsatım oldu ve gerçekten bir kez daha hayran kaldım. Özellikle turuncu, sarı ve mavinin hakim olduğu, sportif şıklığın ustalıkla yansıtıldığı parçalar favorilerim arasında. Hele bir de beyaz bir palto var ki, alıp üzerinizden asla çıkarmak istemeyeceğiniz cinsten.
Fendi’de rokoko dönemi
İkinci adresim Fendi’ydi. Her zaman büyük heyecan ve merakla beklediğim koleksiyon yine baş döndürücüydü. Nefes kesen parçaları showroom’da dokunarak, hatta deneyerek inceledim! Harika kumaşlar, müthiş bir işçilik… Rokoko dönemini en modern ve seksi şekilde günümüze taşıyan Fendi, yeni sezonda birbirinden romantik önlükleri hayatımıza sokuyor. Çizgi ve düğme detayları, kaburga
Geçtiğimiz hafta sonu Londra’daydım. Zaten sokak stili konusunda çok iyi olan şehir, senenin en gösterişli ve en başarılı sokak stili görünümlerine sahne oluyordu. Zira Londra Moda Haftası başlamıştı.
Bu kapsamda İlkbahar / Yaz 2017 Koleksiyonları’nı sergileyen markalardan Versus Versace, en merak edilenler arasındaydı. Çünkü tasarımcılık koltuğunu bir süre Anthony Vaccarello’ya bırakan Donatella Versace, Vaccarello’nun Saint Laurent’e geçmesiyle tekrar görevi devraldı.Versace’nin gösterişli, klasik hatta ‘fazla’ olan stilini hiç beğenmesem de, Versus ile ortaya çıkan asi, genç, seksi stile bayılıyorum. Yine bu çizgiyi yansıtan, sarı, siyah ve militer yeşilin ağırlıkta olduğu son koleksiyonuyla Donatella’nın güçlü ve asi kadınlarına bayıldım.
Londra Moda Haftası’nın en ilginç iş birliği plastik terlikleriyle bilinen Crocs markasıyla Christopher Kane’den geliyordu. Öyle ki, günlük hayatın vazgeçilmezlerinden olan bu rahat terlikler kristallerle bezenerek sokak modasının hit parçalarından olmaya hazırlanıyor. Sizce sonuç ne olur?
Moda haftasının en savaşçı ruhu, en beğendiğim markalardan Maison Margiela’ya aitti. Zira komando deseni en kadınsı parçalardan olan eşarplarda bile karşımıza
Konsept mağazalar, hem tüketici için eşsiz kolaylık ve alışveriş keyfi; hem de zincir mağazaları olmayan tasarımcıların markalarını sergilemeleri için güzel bir fırsat. Ülkemizde de bu anlamda gelişmesi gereken bir pazar var ve son dönemde güzel girişimler söz konusu. İşte bunlardan biri Wepublic. Hatta en farklısı ve ilginci de diyebiliriz.
Bir kere mimarisiyle başlıyor farklılığı, mottosuyla devam ediyor... Zira kapısından giren herkesin mutlu olması ilk hedef! Başarıyorlar da bunu, çünkü katlar arasındaki kaydıraklardan kayarken bulabilirsiniz kendinizi. Ya da gezerken bir zürafa çıkabilir karşınıza.
Gelelim moda kısmına. Türkiye’de olmayan 100 yeni marka Wepublic ile hayatımıza giriyor. Bunlarla birlikte 500’ü aşkın seçenek sunuyor bize.
En çok ilgimi çeken parfüm kütüphanesi oldu. Boyner Grup tarafından hayata geçirilen projenin kreatif direktörü, Beymen’in artistik direktörlüğünü de yürüten Murat Türkili. Akmerkez’de yer alan bu eğlenceli mağazayı ziyaret etmenizi tavsiye ederim.
WANG DALGASI
Geçtiğimiz hafta bir dergi için röportaj verdim. “En çok yer almak istediğiniz defile hangisi?” diye sorulunca hiç düşünmeden “Alexander Wang” dedim. Ve tam da o sıralarda New York Moda
Bir süredir sosyal medyanın en çok konuşulan ve paylaşılan videolarından biri. Evet Kenzo’nun yeni parfümünün reklam filminden bahsediyorum. Videoya geçmeden, Kenzo demişken yeni sezonda adını çokça duyacağımız garanti. Zira H&M ile yapacağı iş birliği şimdiden merak konusu. Ekim sonunda mağazalarda yerini alacak koleksiyonu ben biraz ucundan inceleme fırsatı buldum. Yine çok izdiham olacak gibi duruyor!
Gelelim parfüm videosuna… Özellikle moda sektöründeki tüm reklam filmlerinde hep güzel kadınlar, kusursuz vücutlar görmeye alışık bir nesil için çok farklı ve ilgi çekici bir reklam olmuş. Heyecanlandıran, umut vaad eden… Fakat ne yazık ki yaratıcılık gerektiren tüm sektörlerde olduğu gibi modada da kendini tekrar etme, ilham almanın sınırını kaçırma durumu söz konusu oluyor.
Bu konuda Diana Marian Murek, şaşkınlıkla ve hayranlıkla takip ettiğim bir isim. Moda sektöründe aynı sezonda ya da onlarca yıl arayla oluşan benzerlikleri, aynı fikirleri, ilhamları (!) araştırıyor. Gerçekten yaratıcılık var mı, tüm bu benzer fikirler birer tesadüf mü? Bilmek çok zor.
Fakat bildiğimiz tek şey ‘inspiration’ (ilham) durumunun git gide sınırlarını aşıyor olduğu. İşte bunun bir kanıtı da
akvimler eylülü gösterdi ve moda dünyası için vitrinlerde ve podyumlarda yeni sezon çanları çalmaya başladı. Bir önceki sezon izlediğimiz defilelerin koleksiyonları vitrinlerde yer alırken, öte yandan bir sonraki yaz sezonunun tasarımlarının sunulacağı moda haftası maratonu başlıyor. İlk durak New York Moda Haftası. Bu yıl New York Moda Haftası kapsamında İstanbul’un ve bazı Türk tasarımcıların da adını duyacağız. 12 Eylül’de saat 21.00’da, resmi defile mekanlarından The Gallery - Skylight Clarkson Square 558 Washington Street’te Türk tasarımcıların karma defilesi gerçekleşecek. New York merkezli TORIUS LLC, Nilufer Satorius ve İstanbul merkezli Rack tarafından hayata geçirilen proje kapsamında koleksiyon sergileyecek olan markalar; House of Ogan, L’atelier Caché, 113 Studio, Erol Albayrak ve Nilufer Satorius… ‘Fashion Istanbul’ adıyla takvimde yer alacak proje, hem ülkemizin hem de tasarımcılarımızın dünya sahnesinde tanınması için büyük fırsat. Dünya standartlarında olmayı, globalleşmeyi gerektiren moda sektöründe bu tarz haber ve etkinliklerde Türk adını daha çok duymak ümidiyle…
Yetenek avcıları
New York Moda Haftası’ndan bir haber daha... Yedi sezondur
İç çamaşırı kadın için en özel ve önemli parçalardandır. Rahatlık, vücuda uygunluk dışında kendimizi iyi hissetmemiz için tasarımı da oldukça önemli. Koşuşturmalı hayat temposunda tabii ki fonksiyonellik de dikkat edilmesi gereken başlıca nokta. İşte ancak tüm bunları bir arada barındıran yenilikçi iç giyim markaları varlıklarını sürdürebiliyor.
Zira sadece görsel olarak sizi tatmin eden fakat rahatlık, fonksiyonellik konusunda sınıfta kalan bir tasarım ve onu barındıran marka, dünya standartlarına çıkamayacaktır. Şovları, defileleriyle büyüleyen; renkli, gösterişli, seksi tasarımları dışında kullanım rahatlığı ve alternatifleri de sunan ve hep yenilikçi bir duruşla farklı tasarımlara imza atan Victoria’s Secret... İç dünyamızı renklendiren, iç çamaşırına olan algıyı bir üst çıtaya taşıyan ve yukarıda saydığımız tüm gerekleri yerine getiren gerçek bir dünya markası.
Bu sezon çıkış noktası ise sütyenlerin saklanmaması üzerine! Bu noktada da genel trendlere uyum sağlıyor. Çünkü artık sütyenler saklanması gereken değil, kıyafetinize uyması gereken bir parça. Şeffaf askılı dönemden bugüne uzanan süreçte trend; balensiz, en doğal ve olması gereken kalıptaki parçaları