Asena Sarıbatur

Phoebe Philo, moda dünyasına adını minimal ama bir o kadar göz alıcı ve gösterişli tasarımlarıyla yazdırdı. 10 yıl boyunca kreatif direktörlüğünü üstlendiği Céline markası için hazırladığı ikonik tasarımlarla büyük başarılar elde etti. 2017’yi uğurlarken, yılın en şaşırtıcı haberlerinden sayılacak bir gelişmeyle Philo, Céline ile yollarını ayırma kararı aldı. Markayı bünyesinde bulunduran LVMH grup, bu ayrılığı yaptığı açıklamayla resmen duyurdu. Philo’nun Céline için hazırlayacağı son koleksiyon mart ayında gerçekleşecek Paris Moda Haftası kapsamında sergilenecek. Bu son koleksiyonu ve tasarımcının yeni adresini merakla bekliyorum!

2018’in hediyesi tadında kampanya

Artık onun hayal dünyasının ne kadar geniş ve ilham verici olduğunu hepimiz biliyoruz. Yaklaşık üç yıldır her sezon bizi daha da şaşırtmayı ve büyülemeyi başarıyor. Trendlere, sokak modasına yön veren; hatta diğer markaları da etkileyen ikonik tasarımlarla lüks tüketimi sokak modasına taşıdı. Zamanla, markanın hedef kitlesinin yaş sınırını genişleten Michele, ticari olarak da Gucci’yi zirveye taşıyan tasarımcıların başında geliyor.

Fakat onun derdi yaratmak; her seferinde sanattan, yenilikten yana olmak! Farklı

Duygu Özaslan, makyaj ve güzellik vloggerlığının ülkemizdeki öncülerinden. Açıkçası vlog dünyasına ön yargılıydım başlangıçta... Fakat bu öyle zor bir iş ve var olan yüzlerce isim arasından sıyrılıp başarı elde etmek öyle güç ki; takdir etmek ve alkışlamak kalıyor geriye.

Sosyal medyanın, özellikle de videolar aracılığıyla ulaştığı kitle sınırsız. Bu da çok fazla olumlu olumsuz eleştiriyi, beraberinde getiriyor. Markasını doğru yöneten vlogger arkadaşları takdir ettiğim diğer husus da, ‘haters’ dediğimiz sadece kötü eleştiri yapan kitleyle baş edebilme yetileri.

Celebrity gibi tüm takipçileriyle iletişime geçip, gelişmeleri yönetiyorlar. Son dönemde daha da kabullenilmiş bir durum söz konusu olsa da yıllarca eleştiriye maruz kalıp, usanmadan kanallarını yöneten bu arkadaşları tebrik ediyorum.

İşte Duygu, tüm bu zorlu süreçlerin ardından emek harcanırsa işin nerelere ulaşabildiğini gösterdi bize. Bobbi Brown, Duygu Özaslan’la işbirliğine giderek koleksiyon çıkardı. Aslında koleksiyondakiler, markanın halihazırda bünyesinden bulunan ürünler. Fakat Duygu’nun kendi stiliyle uyguladığı makyajı yansıtmak üzere çeşitli sürprizleri de barındırarak tekrar sunuluyor. Dijital dünyanın

Türk tasarımcıların global ölçekte elde ettikleri başarıları, her fırsatta dile getirmeye çalışıyorum. Son dönemde özellikle ‘ayakkabı’ alanında dünya markası olmuş tasarımcılarımız var:
Melis Yıldız: Daha önce ondan bahsetmiştim. Milano Domus Academy’de moda ve tekstil tasarım master’ı yaptıktan sonra, İtalya’da birçok global marka bünyesinde deneyim kazandı. Ardından 2013 yılında ‘Melis Yildiz IX.IV’ adı altındaki ilk koleksiyonunu çıkardı. Ünlü isimler tarafından tasarımları giyilen Yıldız’ın, özellikle topuk detaylarında yakaladığı farklılık dikkat çekiyor.
Dora Teymur: Cordwainer’s at London College of Fashion’da ayakkabı tasarımı eğitimi alan ve kariyerine Londra’da devam eden Teymur, farklı ve yaratıcı tasarımlarıyla moda dünyasına adını sağlam adımlarla yazdırdı.
Zira, Net a Porter ve Farfetch gibi global alışveriş sitelerinde ürünleri satılıyor, dünyaca ünlü dergilerde yer alıyor... 2012’de kendi markasını kuran 1991 doğumlu tasarımcı, minimal, modern ve aynı zamanda klasik; maskülen ve zamansız el yapımı ayakkabılar ortaya çıkarıyor.

Alzuarr: Moda sektörüne 18 yaşında giren ve birçok global marka bünyesinde çalışan, 1990 doğumlu Zeynep Dağ, tasarım ve sanat

Moda, ekonomik ve siyasi tüm gelişmelerle şekillenen bir tarihe sahip. Konu çorap olduğunda da durum aynı. 15 Mayıs 1940 yılında, Amerikan Du Pont şirketi ilk naylon çorabı piyasaya sürüyor ve dört günde
4 milyon adet satılıyor. Kadınların büyük ilgi gösterdiği bu çorabın imalatı, II. Dünya Savaşı ile duraklama dönemine giriyor. Bu süreçte kadınlar çorap görüntüsü verebilmek için bacaklarını kömür ve göz kalemleriyle boyuyor, çeşitli desenler çiziyorlardı.

1945 yılında II. Dünya savaşı bitmişti fakat çorapların geri dönüşü çok hızlı olamadı. Pittsburgh’da bir çift çorap alabilmek için 40 bin kadın, bütün bir gece boyunca yağmurlu ve fırtınalı bir günde mağaza önünde bekledi. 1948 yılında naylon çorap imalatı normale dönmeye başladı. İlk külotlu çoraplar, naylon çorapların üst kısımdaki streç naylonlara iliştirilmesi yoluyla üretilmişti ve bu nedenle iliştirilme sınırları açıkça gözüküyordu. Bu çorapları düzgün biçimde giyebilmek çok zordu ve her külotlu çorap paketinde, nasıl giyilmesi gerektiğini anlatan kılavuzlar yer alıyordu.

Külotlu çorap

Kadın çorabı ikinci büyük sıçramasını, 1959 yılında yaşadı. Amerika’da North Carolina Eyaleti’ndeki Glen Raven Mills şirketi, Spandexin

Business of Fashion, 2017’nin son çeyreğinde, sektörün en çok konuşulan markalarını ve de tercih edilen ‘it’ parçalarını açıkladı. Bu liste bize, modanın yeni ve hatta aykırı dokunuşlara ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. Zira listenin başında yer alan Balenciaga, Demna Gvasalia’nın kreatif direktörlüğünde en hit zamanını yaşıyor. Sokak modasına yeni bir soluk getiren, farklı tasarımlar ortaya koyan marka, listenin başında olmayı hak etti diyebiliriz.

Gucci, Off-White ve Vetements’le devam eden liste, aslında sosyal medya aracılığıyla yansıyan sokak stilinin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Çünkü yeni bir parçayı kabul ettirmek, her zaman çok zordur. Klasiğin dışına çıkmak... İşte listenin başını çeken tüm bu markalar, bizlere yeniyi kabul ettirdi. İlk bakışta sevmedik belki ve asla yakın hissedemedik. Fakat zamanla gözümüz alıştı ve hatta ilk başta var olan o belirsizlik yerini aşka bıraktı. İşte bu nefretten aşka dönen bağlılığın sorumlusu, sosyal medya. Dijital hesaplarda, moda mecralarında; en önemlisi stilini severek takip ettiğimiz birinin üzerinde görmek o aşkı doğuruyor. Yani bu liste, yetenekli ve vizyoner tasarımcıların, kreatif direktörlerin, markaların başarısıyla

İkinci el kıyafete merakımı beni takip edenler biliyor. Zira her fırsatta dile getiriyorum. Bu alandaki gelişmeleri ve uygulamaları elimden geldiğince desteklemeye çalışıyorum. Vintage alışverişe yönelik uygulamalar çoğaldıkça rekabet de artıyor ve aslında insanlar bu yolla daha da benimsiyor sistemi.

Son dönemin öne çıkan uygulamalarından biri de ModaCruz. Kıyafetlerinizi uygulama üzerinden açtığınız dolapta satabiliyorsunuz. Ayrıca bu satışlardan elde ettiğiniz geliri bağışlayabiliyorsunuz. Birçok ünlünün dolaplarının yer aldığı uygulamada, ünlü markaların fazla kullanılmamış parçalarını da bulmak mümkün. Bu anlamda hem alıcı, hem satıcı olarak yer alabilirsiniz. Bence artık her kadın için ikinci el dünyasına girmenin zamanı geldi. Hâlâ bu sistemi benimseyemiyor ve aklınızda soru işaretleri taşıyorsanız,

ModaCruz’un geçici bir süre için açtığı Pop-up mağazayı ziyaret edin, ürünleri inceleyin derim. Çünkü aslında ne kadar giyilebilir olduklarını göreceksiniz. Ben de giymediğim parçaları satmak üzere açtığım dolabımla ilgili önümüzdeki günlerde bir söyleşi gerçekleştirip, ikinci el ve vintage alışverişle ilgili soruları yanıtlamaya çalışacağım. Bu alana ilgisi olan fakat tereddüt

Pirelli takviminin son sayısı, hep farklı bir gözle hikayeye yaklaşan ve birer karakter yaratmak konusunda uzman olan Tim Walker’a emanet. Konsept ise çocukluğumda en sevdiğim çizgi film olan, sonrasında birçok fantastik filme ve moda çekimine konu olmuş bir İngiliz klasiği ‘Alice Harikalar Diyarında’!

Modanın kendi mükemmelini yaratıp, onu gözümüze sokmaya çalıştığı bugünlerde, farklı olana duyduğumuz ilgi çok kıymetli. İşte tam da bu kıymete değer vererek aralarında Naomi Campbell ve Lupita Nyong gibi isimlerin yer aldığı 18 siyahiyi fotoğraflıyor Walker. İngiltere Vogue Genel Yayın Yönetmeni Edward Enninful’un stylingini üstlendiği çekim, hepimizin aradığı o farklılığı ve gerçekliği çarpıcı şekilde vurguluyor.

Moda filmleri festivali

Moda ve sinemanın birlikteliğinden gerçek bir aşkın ortaya çıktığını her fırsatta dile getiriyorum. Son dönemde bu aşk, markalar tarafından daha da fark ediliyor ve güzel projeler ortaya çıkıyor. Bence moda, yakın gelecekte anlatmak istediği tüm hikayeleri, gerçekten derdi olan sinematografik bir dille anlatacak. Bu birlikteliği vurgulamak üzere düzenlenen moda filmleri festivali ‘Fashion Film Fest Istanbul’, bu yıl üçüncü kez

Moda kavramının kıyafetlerin çok ötesinde olduğunu her fırsatta belirtiyorum. Bize bir yaşam stili olarak kültür ve tarih sunuyor. En önemli aracı da moda dergileri. Moda dergileri, trendlerden ve sezonun öne çıkanlarından çok daha fazlasını bizlerle buluşturuyor. Entelektüel olarak gelişmemizi, moda kültürümüzü pekiştirmemizi ve gözümüzün gelişmesini sağlayan dergiler, çok daha fazlasını o yüzlerce parlak sayfaya sığdırıyor.

Son dönemde “Artık dergicilik bitti, her şey dijital” deniliyor. Ama bir yandan da bağımsız birçok dergi yayın hayatına giriyor ve var olan dergiler de sapasağlam ayakta duruyor. Bu da gösteriyor ki, yazılı olan,
elle tutulan hep kalır!

Dergi dünyası, insanı disipline eden, her sayfasıyla besleyen ve asla bilgiye doymayıp daha fazlasını istemeniz için kendine bağlayan bir dünya. Sadece moda değil elbette ki; yaşam ve sanat dergileri adeta A, B, C vitaminleri gibi kombine kullanıldığında, daha etkili olan bir yapıya sahip. Şüphesiz dijital dünya hepimizi fazlasıyla içine aldı. Ama yazılı olandan, elle tutulandan vazgeçmeyelim!

150 yıllık moda

Moda dergilerinden bahsediyorsak ilk söylememiz gereken; Harper’s Bazar. Çünkü 1867 yılında hayatımıza giren ilk moda