Bir alanda doğru değerlendirme yapabilmek için eleştirilerle övgülerin dengesinde şaşmamak gerektiğini sıkça dile getirmişimdir. Nitekim özel kanalların işleri de, 1968’deki ilk deneme yayınından günümüze çeşitli aşamalardan geçen devlet televizyonculuğunun sundukları da aynı mantık çerçevesinde gözlemlenip yorumlanmalı.
Gerçek şu ki, yayıncılığını-haberciliğini ister beğenin ister beğenmeyin... Kimi zaman gerçekçi canlandırmalarıyla yükselttikleri karakterlerden dolayı, kimi zaman da genç kesime hitap etme gücü yüksek çiftler yarattıkları için mevcut ekran yüzleri arasından sıyrılmayı başaran isimlerin kadrolarında boy gösterdiği bir TRT yayıncılığı var karşımızda. Bu da bize TRT’nin dizi projelerinde günü yakaladığını ve izleyici nabzına göre şerbet verme felsefesini doğru kullanmayı becererek daha geniş kitlelere hitap etme hedefini göstermekte.
Dolayısıyla izleyicide benzeri türden işler yapılması yönünde yoğun beklenti uyandırarak günümüzde dahi kendini özlettiren ve geçmişteki bir yazımda FOX’a transfer olduktan sonra iş yapmama gerekçesini dillendirdiğim ‘Zengin Kız Fakir Oğlan’ dizisiyle aile komedisine yeni bir soluk katan… Altuğ Küçük’ün kalemiyle bize yabancı yapımlar tadında ‘Bir Osmanlı Polisiyesi’ keyfini yaşatan ‘Filinta’yı sunan TRT’ye objektif yaklaşmayı sürdürüyoruz.
Zaten başka türlüsü de yapılmamalı. Zira Payitaht Abdülhamid, Diriliş ve 34. bölümde final yapacağı haberi medyada yer bulan Mehmetçik: Kutlu Zafer gibi tarihi içerikli dizilerin yanı sıra fikirleri empoze etmekten ziyade popüler kültüre oynama özelliğinde olan Elimi Bırakma, Kalk Gidelim, Ege’nin Hamsisi gibi farklı türden yapımlarla da izleyici çekmeyi başaran… Keza, ailesiyle birlikte İstanbul’dan küçük bir kasabaya yerleşmesiyle başlayan öyküsünde, hastalığı ile mücadele etme durumunda olan ve yolu okçuluk sporuyla kesişen Mete’nin maceralarının anlatıldığı ‘Tozkoparan’la da küçük izleyiciyi unutmadığını gösteren TRT’nin, ekran atağını yeni işlerle sürdürdüğü gerçeğini göz ardı etmek hem haksızlık hem de büyük hata olur. Anlayacağınız biz, dizileri içerik ve oyunculuk kaliteleriyle değerlendirir, çok aşırılıklar ortaya çıkmadığı sürece gerisine bakmayız.
Hal böyleyken bu bilinçle hareket eden ve reytinglere odaklanarak dizi üretmekten ziyade başlattığı atağı kalıcı kılmayı hedefleyen TRT’nin, diğer kanallarla yarışını sıkı tutmak için, yapım ve içerik kalitesinde çıtayı yükseltmekte olduğunu söyleyebiliriz rahatlıkla. Nasıl ki, başarılı işlere imza atan ES Film yapımcılığında, A. Volkan Kocatürk yönetmenliğinde yeni bir diziyi daha ekrana çıkarma hazırlığı bunun son kanıtı… Üstelik bu yabana atılacak bir kanıt da değil. Zira gerek fanları memnun edecek, gerekse oyunculuk gücünü ortaya çıkartacak bir kadroyla geliyor karşımıza.
Kısacası; ‘Ağlama Anne’, ‘Bir Litre Gözyaşı’ gibi rakiplerinin arasından avantajlı çıkmayı başaran ‘Elimi Bırakma’ ile Pazar gecesinde de söz sahibi olan TRT’nin yeni ekran iddiasıyla yakında ‘Halka’nın içine düşeceğiz en derinden!
Dolayısıyla biz de henüz bu derinliğin içine düşmeden ‘Halka’nın kıyısından bucağından bir ön değerlendirmede bulunup içerikle ilgili görüşlerimizi paylaşarak izleyiciyi bilgilendirmek ve dizinin geneline dikkat çekmek istedik. Buyurunuz efendim…
‘HALKA’ BİZİ SOLUKSUZ BIRAKACAK MI?
‘Her şey başladığı yere geri döner’ mantığını slogan edinen ve ilk fragmanıyla yüzünü gösteren ‘Halka’ dizisi için söylenecek ilk söz, bu yapımın güçlü elementlerle desteklediği iddiasına güvenip büyük oynamaya niyetli olduğu yönünde.
Şöyle ki; Senaryosu Aziz Tuna C. , Selim Bener, Ali Demirel tarafından kaleme alınan dizinin içeriği oldukça dikkat çekici bir yapıya sahip. Zira popüler olan her içerik geliştirici detayı bünyesinde toplamış.
Cihangir ve Kaan’ın para-entrika denklemindeki mafyanın karanlık mücadelesini ekrana getirecek olan senaryo, bu iki farklı insanın omuz omuza verip karşılaştıkları kumpasla savaşını izlettirecek bize. Eski defterler açıldıkça ortaya dökülecek kirli davalardaki irili ufaklı yalanların peşine düşecek olan ikili, mafyanın dünyasında yol alırken gün yüzüne çıkmayan bir suç örgütü olan ‘Halka’yla karşı karşıya gelecekler. Tabii bu süreçte yalnız olmayacaklar. Suç örgütünün açığa çıkması için çabalayan ve Ahmet Mümtaz Taylan tarafından canlandırılan deneyimli amir Cemal Sandıkçı’nın da desteğini hissedeceğiz.
Tanıtım bilgilerinden görünen o ki, senaryo, kanayan bir yara halindeki mazileriyle intikamcılığı birleştiren öykünün odak noktasında yer alan ve üç halka şeklindeki simgesiyle kendini gösteren ‘Halka’nın güç ve paraya yön verip şantaj ağını geliştiren tekinsiz yüzünü yansıtmak için azami gayreti sarf edecek.
Polisiye kategoride görünmekle birlikte ‘Halka’da aşk yönü de alışıldığı üzere ihmal edilmeyecek kuşkusuz. Mafya babası İskender’in kızı Müjde, Cihangir’e âşık olurken Cemal Sandıkçı’nın yardımcısı idealist polis memuru Bahar da Kaan’a tutulacak. Ayrıca Cihangir’in varlığı, Müjde ile bir dargın bir barışık nişanlısı İrem arasında aşk çatışmacılığına sebep olacak. Bu gelişimde Fazilet Hanım karakteriyle zirve yapan Nazan Kesal’in bambaşka bir tiple canlandıracağı Hümeyra ile Funda İlhan tarafından hayat verilen Gülay arasında kadınsı çatışmacılık yaratılacağı da muhakkak.
Dizinin içeriğiyle ilgili ön tabloda hal böyleyken, ilk etapta ‘mazi-ihanet-sırlar-aşk-mafya destekli suç örgütü’ vasıflarıyla klişeler üstüne kurulu bir hikâye gibi algılanmaya müsait olsa dahi, ‘Halka’nın senaryosunun tüm bu klişeleri başarılı biçimde özgünleştirme gücü olduğunu düşünüyorum. Neden derseniz… İşte bu soruya cevap noktasında dizi başarısında oldukça önemli bir yer tutan içeriği yansıtma gücü ve dolayısıyla oyunculuk performansı ayrıntısı giriyor devreye. Nitekim ‘Halka’nın kadrosu da bu açıdan oldukça özenli seçilmiş gibi duruyor. Kısaca bakarsak...
Öncelikle ‘Börü’de, romantik komedi dışında da varlık gösterebileceğinin işaretini verip elini güçlendiren Serkan Çayoğlu ile Ahmet Mümtaz Taylan’la beraber yer aldığı ‘İnsanlık Suçu’ dizisi içerik hatalarından dolayı erken finale giden Kaan Yıldırım’ın canlandıracağı karakterlerin hikâyede yan yana yürümesi güzel duracaktır. Çünkü ikisinin de genç izleyici kanadında olumlu enerjisi var. Buradan iyi bir ikili çıkacağına dair ümitliyim.
Dizide gençleri etkileyecek diğer oyuncular, Hande Erçel, Hazal Subaşı ve Dilan Telkök… Eminim iyi bir yönetim ve abartısız kurguyla onların oyunculuğu da cuk oturacaktır canlandırdıkları Müjde, Bahar ve Cihangir’in nişanlısı konumundaki İrem karakterlerine.
İlaveten her dizide olduğu gibi burada da gençlerin yanı sıra olgun karakterlerin önemini vurgulayıp içeriğe anlam kazandırmakta temel yükün onların omuzlarında olduğunu söylemekte fayda var… Ki bu hususta Ahmet Mümtaz Taylan, Nazan Kesal isimlerinin dışında ‘Çukur’da Beyefendi Baykal olarak akıllarda yer eden ve ‘Halka’nın tehlikeli-korkunç karakteri mafya lideri İlhan olarak karşımıza çıkmaya hazırlanan Burak Sergen dikkat çekmekte. Keza, İlhan’ın eski adamı yeni mafya babası İskender’i canlandıran Umut Karadağ… En son ‘Nefes Nefese’de Muhittin olarak izlediğimiz, şimdi de Cihangir’in yardımcısı Adem olarak göreceğimiz Deniz Hamzaoğlu… Terzi kimliğiyle karşımıza geleceğini beklediğimiz Erdal Yıldız… Şehsuvar Aktaş ve Serhat Midyat gibi isimler de sergileyecekleri performansla dizinin başarıyla gelişmesinde etken olacaktır.
SONUÇTA; Nihai sözümüzü diziyi izlemenin ardına bırakıyor olsak da… Reyting sistemiyle ve özel kanalların bazı kaliteli yapımlarının harcanma gerçeğiyle çelişse bile, iyi şeyler üretildiğinde fark yaratıp yukarılara taşınılacağı kuralıyla paralel yol alan TRT dizilerinin başarı kervanına eklenmeye aday bir iş ‘Halka’!
Her ne kadar ekranı kaplayan şekilde gösterilen kırmızı mühürlü iki teslimatın iki farklı kişinin eline tutuşturulması ve ‘Al sana yeni bir hayat’ sözlerinden ibaret olan ilk fragmanıyla izleyiciye sunularak henüz ilgi çekici bir belirginlik yaratamamış olsa dahi, izleyiciyle buluştuğunda gücünü gösterip soluksuz izlenecek bir diziye dönüşme ihtimali kuvvetle muhtemel. Yeter ki, başrolünden yan rolüne görevler layıkıyla dağıtılsın ve olaylarla karakterler mantık çerçevesinde yazılsın; ikinci sezonununda istenileni veremeyen ‘İsimsizler’deki gibi başarı kaygısına kapılarak konu sapmasına ve abartılara düşmemeye özen gösterilsin! Tabii bir de vaaz niteliğinde diyaloglardan kaçınmak gerek. Ondan sonrası Allah Kerim.
Suç-terör-aşk üçgenine meraklı olanları içine çekme gücündeki ‘Halka’nın izleyicisini soluksuz bırakma hedefinde şansı bol olsun derim.
Anibal GÜLEROĞLU