Yeni başlangıçlar, yeni umutlar derim ya her zaman… Gel gör ki heyecanla beklenen yeni başlangıçlar bir parça aksaklıklarla yüzünü gösterebiliyor bazen. Bu yıl da benim için öyle oldu. Rahatsızlığımdan dolayı ne merakla beklediğim ‘Vuslat’ın davetine icabet edebildim, ne de yazı yazabildim. Lakin bu süreçte sağlığın her şeyden önemli olduğunu da çok net anladım. Hani Kanuni, ‘Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi’ demiş ya… Herkes bu sözü çok iyi özümsemeli bence. Neyse efendim cümlenize iyilikler dileyip lafı uzatmadan ekranda yer almaya hazırlanan farklılıklarla ilgili iki örneğe geçelim.
GÜNLÜK DİZİYE FARKLI BİR TAT
2019 yılının ilk haftalarında dizi yayınlarını tatile sokan ve reklam gerekçesiyle bu süreci önceki yıllardan bir parça daha uzun tutan özel kanallara karşın TRT 1’in yayın politikası malumunuz. Mevcut yapımlarının yeni bölümlerini ekrana getirmenin yanı sıra yeni dizilerini de devreye soktu… Ki bence bu taktik yeni işlerin özel kanalların dizileri arasında kaynayıp gitmemesi adına oldukça akılcı bir adım oldu! Nitekim kritiğini daha sonra yapacağım ‘Vuslat’, ilk bölümüyle Total’de altıncı, AB’de ikinci gelerek bunu ispatladı. Sırada fragmanlarıyla dahi göz dolduran ‘Halka’ var. Bakalım o nasıl bir performans sergileyecek dizisiz Salı avantajında. Ardından da ‘Tek Yürek’ denecek. Üçünün de umut verici olduğunu daha önceden yazmıştım. Ancak umut vericiliğin yetmediğini, rakiplerin izleyicideki mevcut alışkanlıklarını kırmak gerektiğini de bir kez daha hatırlatmakta fayda var. Neticede tüm yiğitler meydana çıkınca göreceğiz asıl tabloyu.
Öte yandan TRT 1’i diğer kanallardan ayıran önemli bir detay daha var… Ki o da günlük dizi anlayışına getirdiği farklılık! ‘İmparatoriçe Ki’, Cengiz Han’ın kurduğu Yuan Hanedanlığı’na 37 yıl hükmeden Demir Leydi lakaplı Ki’nin hayatını anlatan güzel bir Kore dizisi olarak hafta içi her gün ekranda yer alıyordu. 15 Ocak Salı günü 17.45’ten itibaren yerini yeni bir Kore dizisine bırakacak… ‘Kralın Kızı’!
Günlük dizi olgusuna farklı bir tat katmayı sürdürecek olan ‘Kralın Kızı’nın genel hikâyesi, gerçek kimliklerini bilmeyen prensler ile prensesin yaşamı üstüne kurulu. Onlar, kendileriyle ilgili gerçekleri öğrenene kadar başlarından geçen olayları, uğradıkları ihanetleri ve kesişen yaşamlarını anlatacak olan yapımda mevki kapmak uğruna gerçekleştirilen türlü entrikaları izleyeceğiz.
Şöyle ki; Kral Yung’un gerçek kızı olduğunu bilmeden, annesi Chaehwa, üvey babası Kuchon ve kız kardeşi Solhi’yle mutlu bir köy yaşamı süren Solnan baş karakterimiz olarak çıkacak karşımıza. Ailenin kaybının ardından Solhi’nin yükselme hırsı girecek devreye ve Solnan’ın yerine geçip kendini Kral Yung’un kızı olarak tanıtacak. Bu arada General olduğu dönemde yaşadığı gizli aşk sonucu habersizce baba olan Kral Yung da masum olmadığını gösterecek bize. Zira kendi oğlu Myong ile eski kralın oğlu Jinmu’nun yerlerini onlar henüz çocukken gizlice değiştirmiş. Olaylar geliştikçe kimin ne olduğu da yavaş yavaş ortaya çıkacak sonuçta.
Anlayacağınız ‘Kralın Kızı’, yerli dizilerimizden çokça aşina olduğumuz bir içerik tablosuna sahip diyebiliriz. Lakin buradaki yer değiştirmeler prenslik-prenseslik mertebesinde olduğundan ve dahi anlatım dili çok daha etkili üslupla yapılıp görselliğe ayrıca önem verildiğinden ‘Kralın Kızı’nın farkı da kendiliğinden çıkıyor ortaya. Günlük diziye vaktiniz varsa Doğu’nun yaşam tarzını ve felsefesini de resmeden bu yapımı kaçırmayın derim.
STAR’DAN ‘KOCAM YAPARSA’ FARKI
Yemek programı dendi mi çoğunlukla akla gelen ilk şey, hanımlara yönelik işler olduğu yönündedir. Nitekim ‘Gelinim Mutfakta’, ‘Yemekteyiz’ ve daha nice program bu mantık çerçevesinde ekranda yer bulan işler. Ancak erkeklerin de mutfaktaki maharetlerini yabana atmamak lazım. Gerçi bu noktada önce Show TV’de yayınlanan, sonra TV 8’de yeniden ortaya çıkarak işi şova dönüştüren ‘MasterChef’ isimli yarışma programı gibi örnekler de mevcut. Ama şöyle ailecek sergilenen ve reytinge oynayan kurguculuktan ziyade doğallığa daha yakın bir tablo sunan türü gözüme çarpmadı doğrusu. İşte şimdi Star ‘Kocam Yaparsa’ diyerek bu farkı kapatmaya aday gibi görünüyor.
Sunuculuğunu ve şefliğini Esat Özata’nın üstlendiği ‘Kocam Yaparsa’, Fransız yemek programı “Chéri(e), c’est moi le chef”ten uyarlama. Dolayısıyla Amerikan formatı olmayarak baştan bir fark yaratılmakta. Eşlerin birlikte yarıştığı formattaki bir diğer farklılık, erkeklerin hanımlarının uzaktan yönlendirmesiyle yemekleri yapmaya çalışmaları! Yani Esat Özata, hanımlara hangi yemeklerin yapılacağını ve nasıl hazırlanacağını söyleyecek. Onlar da şefin söylediği bu yemekleri uzaktan talimatlarla eşlerine yaptırmaya çalışacaklar. Böylece kimin mutfakta becerisi olduğu da daha net çıkacak ortaya.
‘Kocam Yaparsa’nın kayda değer farklılığıysa, puanlama konusunda. Burada değerlendirme şef tarafından değil yarışmaya katılan kocaların eşleri tarafından gerçekleştirilecek. Ancak hanımlar, yemeklerin kimler tarafından hazırlandığını bilmeden puanlarını verecekler. En önemli kuralsa, puanlamanın gözü kapalı yapılması ve sadece kulaklıkla eşleri yönlendirme hakkının bulunması. Yani hanımlar eşlerinin yaptığını kesinlikle görmeden puan verecek.
Şimdiye dek hanımların pişirip birbirleriyle kapıştığı mutfak yarışmalarına ciddi alternatif olarak ekrana gelecek olan ‘Kocam Yaparsa’nın hem eğlenceli hem de eğitici anlara sahne olacağını düşünüyorum. Açıkçası erkeklerin uzaktan anlatımlı yemek performansını nasıl icra edeceklerini de merakla bekliyorum.
‘Kocam Yaparsa’ diyenler ellerine yüzlerine mi bulaştıracaklar yoksa alınlarının akıyla işin üstesinden mi gelecekler? Göreceğiz. Her ne olursa olsun, yeter ki kameralara oynayıp dengesiz ruh hallerini sergileyip ünlü olmak için ekranları fırsat bilenlere meydan verilmesin!
SON SÖZ; Ünlü ressam Pablo Picasso’dan gelsin… Yapabileceğini düşünen yapabilir, yapamayacağını düşünen yapamaz. Bu değişmez ve tartışılmaz bir kuraldır.
Yapabileceğini düşünenlere bol şans.
Anibal GÜLEROĞLU