Bu sene yaz dönemini sayılı yapımla idare etme yoluna giden kanalların boş vermişlik tablosu, ekran başındakilerin malumu. Bir başka yazımda değindiğim bu konunun ötesinde yaz romantiklerinin de sergiledikleri hiç açıcı değil. Başlangıçta verilen umutlar hüsrana dönüştü. Zira farklı tatlarda romantik komedi izlemeye heveslenenler yine gerçeklerden zerre kadar nasiplenmemiş, abartılı içeriklerle baş başa bırakıldı. Nasıl ki, Kanal D’nin ‘Afili Aşk’ı da bu olumsuzluğu yaşatanlardan! Nasıl mı? Gelin artı ve eksileriyle irdeleyelim.
Burcu Özberk ile Çağlar Ertuğrul’u bir araya getirerek Ayşe ile Kerem karakterlerinin romantik komedisinden hoş bir tablo yaratan ‘Afili Aşk’ yaz ekranına renk kattı ilk etapta. Yayınlandığı günün ölçümlerinde zirveye yerleşerek de Kanal D’nin yüzünü güldürdü.
ARC Yapım imzası taşıyan ‘Afili Aşk’ın bu olumlu genel profilinde muhakkak ki pek çok faktörün payı bulunuyordu. Bunlardan en önemlisi de başrol oyuncularının çabasıydı!
‘Fazilet Hanım ve Kızları’ dizisindeki Yağız rolünde oldukça başarılı bulduğum Çağlar Ertuğrul, oyunculuğunun komediye de müsait olduğunu gösterdi bu dizide. Kerem karakterindeki katılımcı performansıyla kendini tam ispatlayan oyuncu, bu açıdan diziye ilave avantaj sağladı. Aynı şey Burcu Özberk için de geçerliydi. Sevgilisini, en yakın arkadaşıyla basmanın hayal kırıklığına ve ağabeylerinin evlilik dayatmasına karşı çare olarak Kerem’le sevgililik yalanını bir çırpıda kıvıran Ayşe karakteri de iyiliğin, hızlandırılmış kurnazlığa dönüşümünü sergilerken biçare-mıymıy fakir kız tablosunun ötesine geçerek dikkat çekici kıldı diziyi. İkisine de çabalarından dolayı tebriklerimizi sunuyoruz.
Dizideki ana-baba cephesi derseniz... Romantik komediye bakış açımızı değiştiren ve ‘Afili Aşk’a farklı yaklaşmamızı sağlayan türdendi. Zira Benian Dönmez’in canlandırdığı Melahat, dizileri çok izlemekten gerçek hayatla kurgu dünyasını birbirine karıştıran ev kadınlarını örneklemenin ötesinde, geleneksel aile yapısını pekiştirici türden, değerlerine bağlı bir anne tipi olarak çıktı karşımıza. Altan Erkekli’nin Muhsin Baba karakteriyle de zengin erkek babalarının külliyen kötü olmadığını, onların da değerlerine bağlı davranışlar sergileyebileceklerini gördük. Ne güzel.
Dahası Taner Rumeli’nin hayat verdiği Rıza vardı, diziyi renklendiren. Kendisi despot, kavgacı ve tutucu abi olayını modellerken bir yandan da böylesi erkeklere ruhsal tedavi alabilecekleri, kadına nazik davranmanın küçültücü bir tavır olmadığı yönünde mesajlar verdi. Yanı sıra Kerem’in üvey abisi Samet de alışılmışın dışında bir karakter oldu. Ozan Dağgez’in canlandırdığı Samet, saf ve iyi niyetli tavırlarıyla renk kattı diziye. Karısının kışkırtmacılığına rağmen babasına saygısı ise cabası!
Velhasıl ‘Afili Aşk’ın karakter yapısı, diziye çekicilik sağlamak adına başarılı bir yol haritası izlemişti. Oyunculuk da başarılıydı. Peki ya içerik? Yenilikçi bir yönü bulunmamasına ve hikâye gelişiminin yetersizliğine rağmen durumu idare ederdi.
Lakin ‘Afili Aşk’ tüm bu ayrıntılar eşliğinde zirveye yerleşirken beraberinde büyük bir nahoşluk da çıkarttı ortaya… Repliklerdeki boşluk ve gerçekçilikten kopukluk!
BOŞ REPLİKLER ‘AFİLİ AŞK’IN ENERJİSİNİ DÜŞÜRÜYOR!
Romantik komediler başta olmak üzere genel itibariyle çoğu dizinin en önemli olumsuzluğu, repliklerin boşluğu ve dahi gerçekçilikten kopukluğu. ‘Afili Aşk’ta da bu detay daha ilk bölümden kendini göstermeye başladı.
Erkek baskıcılığına kafa tutma başarısındaki Ayşe’nin sürekli kendini tekrarlayan konuşmaları… Kerem’le ilişkisini tasvir ederken döktürdüğü yapaylıklar her bölüm daha da hissedilir bir hal aldı. Misal, Kerem’den ayrılmak için sözde aldatma bahanesiyle kavga çıkartma olayında Ayşe’nin sergilediği yaygaracılık neydi öyle? Rıza’nın çiçeğinden çıkan kavgaya denk düşen bu sahnedeki repliklerin boşluğu, bu süreçteki tüm cazibeyi yok etti.
Ayakkabıyla eve girme detayı üstünden hem iğneleyen hem de işi mizaha çeviren Kerem’in daha dişe dokunur biçimde konuştuğu dizide aynı durum Serkay Tütüncü’nün Volkan karakteri için de geçerli. Tembel-işbirlikçi arkadaş olarak gayet iyi tasarlanmış olmasına karşın bu karaktere yazılan repliklerin içinin dolu olduğunu söylemek pek mümkün olamıyor mesela. Oyuncunun canlandırmasındaki mizahi başarıyı gölgeleyen türden anlamsız konuşmalara neden layık görülmüş, anlamak imkânsız.
Nazmiye’nin dengesiz konuşmalarla gider gelir ruh halli bir karaktere dönüştüğü dizide, Ceyda’nın Kerem takıntısını ifade etmesi deseniz… Bir kaset olayıyla birdenbire ortama hâkim olur hale gelen Ceyda, bu plan doğrultusunda Kerem ile evlilik peşinde sözde. Keşke diyorum hiç olmazsa bu kez nifak tohumu eken kadın karakter konusunda senaristler bir parça daha yaratıcı olup klişeleri kırabilselerdi.
Kerem ile çıktığı yemekte Ceyda’nın sözlerini dinledikçe, kadınları küçük düşüren türden söylemlerle sunulan ‘yapışkan kadın’ olayından iğrendim doğrusu. Kerem bile bunun normal olmadığını vurguladı nitekim. Hoş mahallenin zengin genci havasındaki Sabri’nin Ayşe tutkusu da bundan farklı değil. Anlayacağınız aşkın, takıntılı-hastalıklı ruh haliyle bağdaştırılması ilgi çekicilikten ziyade nahoşluğa dönüştü ‘Afili Aşk’ta.
SONUÇTA; ‘Afili Aşk’ yaz boşluğunda, eğlence ve vakit doldurma adına rahatlıkla izlenebilecek bir diziyken boş repliklerin bolluğundan dolayı enerjisini yitirme yolunda. Böylece hikâyenin akışı sıkıcılaşmakta. Sürekli aynı döngüde yürütülen yapay konuşmalar diziyi ufaktan ufağa çekilmez hale getirmekte. Kendi kendine yaşanan aşklardaki tutku sakilliği… Şirket ortamındaki ciddiyetsizlik veya elini kolunu sallayarak siteye hırsızlığa girilmesindeki dandiklik gibi detaylar da eklenince bu romantik komedinin yeni sezona sarkma şansı iyice azalmakta. Bizden söylemesi...
Anibal GÜLEROĞLU