Ali Nail Kubalı

Ali Nail Kubalı

ankubali@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

SEVGİLİ okuyucularım, WikiLeaks olayının ortaya çıkması ile birlikte sızan belgelerle ilgili çok yoğun bir kampanya başlatıldı. Kampanyayı, bir bölüm gazete ve televizyonlarla, bazı yazar ve televizyon yorumcuları başlattı. Kampanyanın amacı, her ne bahasına olursa olsun bu belgelerin güvenilmez, üzerinde durmaya değmeyen belgeler olduğuna kamuoyunu inandırmak.
Bu belgeler hakkındaki iddiaları teker teker ele alalım:

Büyükelçilerin kariyerleri
1) “Bu belgeler bazı büyükelçilerin yazdığı dedikodu mahiyetinde olaylardır. Muhtemelen doğru olmayan ıvır zıvır bilgilerdir!” Bu düşünceden daha yanlış, ve daha yanıltıcı birşey olamaz. Unutmayalım ki büyükelçilerin kariyerleri, terfileri, mesleklerinde ilerlemeleri aktardığı bilgilerin doğruluğuna ve bu bilgiler üzerindeki yorumlarının ülkelerinin dış politikalarının oluşmasına yaptığı katkıya bağlıdır. Hiçbir büyükelçi yazdığı kriptolardaki bilgileri doğrulamadan hükümetine aktarmaz.

Diplomatik cümleler değil
2) “Amerikan hükümetlerinin politikaları Washington’da yapılır. Büyükelçilerin bu raporları Amerikan hükümetinin politikalarını yansıtmaz.” Bu düşünce de yanlıştır. Doğal olarak büyükelçilerin hükümetlerine bilgi aktardığı her rapor Amerikan Hükümetinin politikası değildir. Ama Amerikan Dışişleri Bakanları ve Hükümetleri politikalarını oluştururken büyük oranda bu raporlardaki bilgilere dayanırlar. Yoksa sadece bakanların diğer devlet bakan ve başbakanları ile yaptıkları birkaç görüşmede birbirlerine söyledikleri diplomatik cümleler değildir ülke politikalarını belirleyen.

ABD’nin dış politikası
3) “Efendim bakın işte Suudi Arabistan İran’ı bombalayın demiş, İsrail İran’ı bombalayın demiş, ama Amerikan Hükümeti bunları dinlememiş, İran’ı bombalamamış. Öyleyse Amerikan politikası öyle büyükelçi raporları ile filan değil Washington’da belirlenir!” ABD doğal olarak diğer ülkelerin kendi çıkarları için ABD’nin dış politikasına yön vermesine müsaade etmez. Ancak esasen açıklanan hiçbir belgede de Amerikan Büyükelçisi’nin İran’ın bombalanmasını savunduğuna dair de bir kayıt yok. ABD’nin Suud Kralı’nı ya da İsrail Dışişleri Bakanı’nı dinlememiş olması, büyükelçilerin raporlarının dikkate alınmayan önemsiz belgeler olduğunun kanıtı olarak kullanılmak isteniyor. Yani açıkça kamuoyu yanıltılmaya çalışılıyor.

İnanmayan Perkins’i okusun
4) “Bu belgeleri Amerika kendisi bilinçli olarak, sevmediği hükümetleri ve politikacıları devirmek için sızdırmıştır!” Bu iddia artık en hafif tabiri ile çok naiv (safdil), adeta komik denecek seviyede paranoyak bir komplo teorisidir. Hiçbir ülke kendi ilişkilerini böylesine pesperişan edecek bir komplonun içerisine girmez. Amerika’nın memnun kalmadığı politikacıları gidermek için çok daha etkili yöntemleri vardır. İnanmayanlara John Perkins’in “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları” adlı kitabını okumalarını öneririm.
Basında ve televizyonlarda bu WikiLeaks belgelerinin önemsiz olduğunu savunmaya çalışan yazarları okurken ve konuşmacıları dinlerken kendi kendimize şu soruyu ısrarla sormalıyız:
“Acaba neden bu bilgilerin yalan dolan, inanılmaz dedikodu bilgileri ile dolu önemsiz belgeler olduğuna inandırılmak isteniyoruz? Bu kampanya ile aslında sızan bilgilerden hangilerinin karalanarak inanılmaz, yanlış bilgiler olduğuna kamuoyu ikna edilmeye çalışılıyor?”
Bence cevap akçeli konuların ele alındığı belgelerde yatıyor, sevgili okurlarım.