EKONOMİ bugünkü rakamlara baktığınızda iyi gidiyor. “İyi gidiyor” diyebilmemizde en önemli faktör milli gelirin, sanayi üretiminin, ve istihdam edilen işçi sayısının artıyor olması, işsizliğin de azalıyor olması.
Ekonomi iyi gidiyor ama bazı konularda önemli riskler oluşuyor, ve bu risklerle ilgili olarak hiç bir etkili önlem alınmıyor.
* * *
1. Dış Ticaret Açığı: Cari Açık Eylül ayında geçen yılın Eylül ayına oranla yüzde 300 artarak 1 milyar 19 milyon dolardan 4 milyar 79 milyon dolara erişti. Dış ticaret açığı ise 5 milyar 658 milyon dolar. O da geçen yıla oranla %104.3 artmış. İhracatın, ithalat için gerekli dövizi karşılama oranı Temmuz, Ağustos, Eylül aylarında peş peşe %60’ın altında. Geçmişteki bütün ulusal krizlerimiz öncesinde bu istatistik %60’ın altına düşmüştü.
* * *
2. Değerli TL/Düşük Kur: Açığın nedeninin çok büyük oranda anormal düşük olan kurlardan, yani TL’nin aşırı değerli olmasından kaynaklandığını TİM tekrar tekrar söylüyor. Dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan dahi, TL’nin değerlenmesinin Türkiye’nin aleyhine olduğunu medya önünde açıklıyor. Dünyanın sanayileşmiş ülkeleri paralarının değerini düşürmek, ya da rakip ülkeleri paralarını değerli tutmaya ikna etmek için çok etkili bir mücadele veriyorlar. Dünyanın bir devalüasyon savaşına girmesi çok ciddi tehlike olarak G7’ler, G20’ler zirvelerinde ve IMF toplantılarında tartışılıyor.
Bizde ise Başbakan Erdoğan, TL’nin değerinin yüksek olmasından övünç payı çıkardığını açıklıyor!..
* * *
3. Sıcak Para: Dünya artık krizlerin temel nedeninin “sıcak para” olduğunun bilincine varmış durumda. Ülkeler sıcak paranın girişinde kurları baskılayarak “Hollanda Hastalığı”, çıkışında ise “finans krizi” yarattığını anladılar. Avrupa Birliğinde sıcak parayı türlü oyunlarla yöneten ve yönlendiren “Hedge Fund” ların (büyük paraları yöneten finans şirketleri) denetim ve kontrolü için yeni kurallar getiriliyor. Avrupa Birliği gene sıcak paranın kurlar üzerindeki tahribatını önlemek için büyük bir istikrar fonu oluşturacağını açıklıyor.
* * *
Bu köşeyi takip eden okuyucularım sıcak para şoklarına karşı ülkemizde de böyle bir “İstikrar Fonu” oluşturulması gereğini son on yıldır; sıcak paranın hiçbir önlemle karşılaşmadan ülkemize girip çıkmasının krizlerin temel nedeni olduğunu ise 1989’dan bu yana tekrar tekrar yazdığımı anımsayacaklardır.
Ne yazık ki, Merkez Bankası’nın kısa vadeli faizleri indirerek sıcak parayı caydırmaya çalıştığı çok cılız ve hiç yetersiz bir çabası dışında, Türkiye birbiriyle doğrudan ilişkili bu üç büyük risk için hiç bir etken önlem almıyor. Bu üç büyük risk Türkiye’de yeni bir krize neden olmak için gelişmiş ülkelerin ekonomilerini toparlamalarını bekliyor!
Yeni bir krizin doğacağı günü, “boğa yılanı karşısındaki tavşanın donmuşluğu”yla sadece izliyoruz.