Değerli okurlarım, artık biliniyor ki Türkiye Cumhuriyeti, PKK ile müzakere halinde. BDP, PKK’yı desteklediğini açıkça ifade etmekte. PKK’lı canlı bombaları anma törenlerinde BDP’li milletvekilleri, “30 yıllık mücadelede 18 bin gerilla yaşamını yitirdi. Bugün rahat siyaset yapmamızı bu arkadaşlarımıza borçluyuz” demektedirler. Konuya BDP bakış açısı ile bakıldığı zaman onların kendilerini haklı görüyor olduklarını biz Kürt kökenli olmayanlar da anlamalıyız.
Ancak benim merak ettiğim soru şu. Acaba BDP ve PKK Kürt kökenlilerimizin bütününü temsil ediyorlar mı? Acaba Kürt Kökenlilerimizin çoğunluğu BDP/PKK yönetiminde bağımsız bir Kürt devletinin idaresi altında Güneydoğu’da yaşamayı arzu ediyor mu? Eğer bu soruya “Evet” cevabı veriyorsanız o zaman nüfusun yüzde 20’sini teşkil eden Kürt kökenlilerimizin yarısı, seçimlere katılan tek “Kürt partisi” olmasına rağmen, neden BDP’ye oy verip de yüzde 10’luk barajı geçmesini sağlamıyor?
Tek yol halkoylaması
Bu soruyu doğru cevaplayabilmenin tek yolu, halkoylamasıdır. Bu halkoylaması Kürt kökenlilerimizin çoğunlukta olduğu illerde bir Kürt Devleti kurmakla ilgili olmalı. Ama Türkiye’nin bütününde yaşayan tüm Kürt kökenlilerimizin katılımı sağlanmalıdır. Bunun için de Türk Vatandaşı olan Kürt kökenli nüfusun belirlenip nüfus kayıtlarına işlenmesi gerekir.
Ben senelerdir Türkiye’nin bir çok etnik grubun bir araya gelmesinden oluşmuş bir millete ait olduğunu... Hepimizin birbirimiz kadar Kürt, birbirimiz kadar Laz, birbirimiz kadar Çerkez, birbirimiz kadar Boşnak ve birbirimiz kadar Türk hissetmemiz gerektiğini... Bizi güçlü kılan “iksirin”, yani bu toprakların haçlı seferlerinin saldırılarına direnerek bugün hepimiz için bağımsız bir vastan olarak ayakta kalabilmiş olmasının tek nedeninin, bu sımsıkı birliktelik ve sevgi olduğunu. Bu ülkede Türk kökenlilere hiç bir özel ayrıcalık tanınmamış olduğunu... Türk kökenlilerimizin diğer etnik kökenlilerimiz kadar, belki de daha fazla, dilinin de, müziğinin de kültürünün de birlikte yaşadığı etnik halkların etkisinde kaldığını. Hepimizin güçlü ve bağımsız kalabilmemizin yolunun birliktelik olduğunu... Kürt kökenlilerimizin fert fert kendilerini ve ailelerini gerçekten etkileyen sorunları hala kaldıysa, o sorunları da bu sımsıkı birlikteliği bozmadan çözmenin kolay olduğunu yazmışımdır.
Ancak öyle anlaşılıyor ki gerek PKK gerekse devletimiz daha radikal başka yollar arıyorlar. Halbuki böyle hayati bir sorunun çözümü Kürt kökenlilerimizin bütününe sorulmadan kapalı kapılar ardında görüşülmemeli. Plebisiti bu nedenle öneriyorum. Ben böyle bir plebisitte kan’ın, kin’in ve nefret’in değil, sevgi’nin ve birliğin kazanacağına inanıyorum. Eğer benim tahminim doğru çıkarsa bu konu ebed’e kadar kökten hallolmuş olur. Ne PKK Kürt halkına rağmen onları “kurtarma” savaşına devam edebilir, ne de BDP, PKK’yı desteklemeye devam edebilir.
Karara saygı göstermeliyiz
Yok eğer Kürt kökenlilerimiz PKK/BDP yönetiminde yaşamayı tercih ederlerse. O zaman ona da biz Kürt kökenli olmayanlar üzülerek de olsa razı olup saygı göstermeliyiz. Esasen Öcalan bayrağı, ordusu, mahkemeleri olan bir ayrı “devlet” istediğini çoktan söylemişti ve korkarım ki müzakeresi yapılan da budur. Ama unutmamalıyız ki Türkiye devleti senelerdir Güneydoğu illerimize bu bölgenin ödediği vergilerin çok üzerinde harcama yapmıştır. Özetle ülkenin Kürt kökenli olmayanlarından Kürt kökenli olanlarına büyük bir gelir transferi yapılmıştır. Helali hoş olsun.
Ancak işte bu nedenle, plebisit benim tahminimin tersine ayrılık yönünde sonuçlanırsa, bence “özerk Kürt bölgesi” sonucunu da Kürt kökenli olmayanlar kabul etmezler. O zaman tam ve kesin bir ayrılık olur. İki bölgenin tüm giderini de her bölgenin yeni yönetimleri ve yöneticileri üstlenirler. “Özerk bölge” olup, gene ülkenin diğer bölgesinin kaynaklarının BDP/PKK yönetimindeki bu “özerk bölge”ye aktarılmasına kimse razı olmaz, değerli okurlarım.