DEĞERLİ okurlarım, referandum bitti. Sonuçlarını doğal olarak saygı ile karşılayacağız. Millet, anayasada yapılmak istenen değişikliklere evet dedi. Bu evet hiç şüphesiz ki önerilen değişiklikler içindeki insan hakları ve demokrasiyi iyleştireceğini umduğu maddeleredir.
Bu sonucun alınmasında hangi unsurlar etkili oldu?
1. AKP “İletişim dersleri” kitaplarına geçecek nitelikte mükemmel bir propaganda kampanyası yürüttü. Bu kampanya anayasada değiştirilecek maddelerin seçiminden başladı. Esas amaç olan yargı’da yapılacak değişiklikleri unutturacak, çocukların korunması, kadın hakları ve eşitliği, memurlara sendikal haklar gibi “sempatik” maddeler seçilerek değişiklik paketinin içine yerleştirildi. Tüm kampanya süresince bu maddeler dikkatle işlendi, yargı bağımsızlığının ciddi oranda yitiriliyor olması unutturuldu. CHP’nin hakim olduğu belediyelerin “billboard” ları dahi bu afişlerle dolduruldu. AKP ciddi, profesyonelce hazırlanmış ve çok ciddi fonlarla desteklenen bir propaganda kampanyası ile toplum üzerinde etkili oldu.
2. AKP’nin bu kampanyasının etkili olmasında medya üzerinde kurmuş olduğu hakimiyetin de çok önemli bir rolü oldu. Bu gün basının, radyo ve televizyon kanallarının büyük çoğunluğu hükümete yakın kuruluşların kontrolünde. Bu kanallarda yapılan haber, analiz, söyleşi gibi tarafsız görünümde olan yayınların da yapılacak değişiklikleri desteklemesi toplumun ikna edilmesinde etkili oldu.
3. CHP ise oldukça dağınık ve koordinasyonsuz, bir tanıtım ve ikna kampanyasından ziyade seçim kampanyasını andırır bir çaba sergiledi. Bunda yeni genel başkanın henüz partinin yönetim kadrolarına tam hakim olamanasının rolü vardı. Genel başkanın il il dolaşması, vatandaşa gitmesi gerekli olmakla birlikte, basın ve yayın desteğinin bulunmaması bu iletişim çağında yeterli olmadı.
Şimdi basın ve yayın organlarının desteğini böylesine kaybetmiş bir CHP’nin gelecek seçimlerde sesini nasıl duyurabileceğini, hükümetin icraatı ile ilgili eleştirilerini, daha önemlisi kendi tezlerini topluma nasıl duyurabileceğini iyi düşünüp planlaması gerekir. CHP’nin bu güne kadar denenmemiş, çok yaratıcı yeni iletişim yöntemlerine ihtiyacı var. 2011 seçimlerine kadar çok ciddi bir yeniden yapılanmayı gerçekleştirmesi gerek.
Bu referandumun en önemli sonucu, Kürt kökenlilerimizin büyük çoğunluğu ile PKK’dan yana değil, devletten yana tavır alması oldu. PKK ile ilişkili olmasa da paralel söylemler içinde olan BDP’nin boykot kararına ve doğrudan doğruya PKK’nın bütün baskı, tehdit ve saldırılarına karşın Kürt kökenlilerimiz sandık başına gitti ve büyük ekseriyetle “evet” oyu verdi. Bu evetler, Türkiye Cumhuriyeti Devletine verilmiş evetlerdi.
Boykot Şırnak, Batman, Hakkari gibi terör örgütünün direk tehdidi altında olan az nüfuslu illerle Diyarbakır dışında kalan illerde ve büyük şehirlerdeki Kürt kökenli nüfus üzerinde etkili olmadı. Oy vermeye gelenlere yapılan saldırılara, araçlarına iş yerlerine atılan molotof kokteyllerine rağmen Kürt kökenlilerimiz büyük oranda sandıklara gitti ve devletlerine evet dedi. Bu oyları ile Kürt kökenlilerimiz, “Bizi PKK ile özdeşleştirmeyin!” diyorlardı.
Bu mesajı iyi algılamalıyız değerli okurlarım.