Ali Nail Kubalı

Ali Nail Kubalı

ankubali@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Değerli okurlarım, yazacak çok konu var. Hangisini seçeyim. Türkiye, Öcalan ile Türkiye topraklarında “özerklik kamuflajında” kurulmak istenen bir Kürdistan “Devletini” müzakere ediyor!...
Futbolda şike davası, aynı zamanda borsada binlerce kişinin de takım şirketleri hisselerinin manüplasyonu ile dolandırılmış olabileciği şüphesi ile gelişiyor.
Tutuklu milletvekillerinin kolaylıkla çözümlenebilecek “acaip” durumları, bir sorun olmaktan çıkıp ulusal bir siyasi krize dönüşüyor!...
Profesör Yılmaz Esmer‘in yönettiği Türkiye Değerler Araştırması, Türkiye’nin, yaşadığı çağla olan bağlantısının kopmakta olduğunu tüm çıplaklığı ile gösteren üzücü sonuçlar sergiliyor!
* * *
Bugün bu önemli konuları bırakıp hızla değişen enonomik resmi irdelemek istiyorum.
Değerli okurlarım, 1994’den bu yana Türkiye 5 tane ciddi kriz yaşadı. Bunlardan 4 tanesi Türkiye’nin kendi krizleri idi. Daha doğrusu gelişmiş ülkeleri “teğet dahi geçmeyen” krizlerdi. Bu dört krizin yılları şunlardı: 1994, 1998, 2000 ve 2001. Bir de sanayileşmiş ülkelerin yaşadığı, daha doğrusu, Amerika’da başlayıp domino etkisi ile bütün sanayileşmiş ve sanayileşmekteki ülkelere bulaşan küresel kriz.
Bu krizlerin hemen tamamı ödemeler dengesi bozukluklarından kaynaklanan, kökeninde sıcak paranın hareketlenip belirli bir piyasayı veya ülkeyi terk etmesi sonucu ortaya çıkan krizlerdi.
Global krizi bir kenara bırakalım. Bizim dört krizlerimizi ele alalım. Bu krizlerin her birinin öncesinde ekonominin görünümü şu idi:
1. Ekonomi hızla büyüyor (Yüzde 6 ila yüzde 8 arasında)
2. Enflasyon aşağı doğru iniyor,
3. İşsizlik azalıyor,
4. Uluslararası kuruluşlar Türk ekonomisini övüyorlar.
Ancak aynı zamanda;
a. Ülkeye önemli boyutlarda kısa vadeli uluslararsı likidite giriyor,
b. Döviz kurları bu giren döviz nedeni ile olması gerekenin çok altında,
c. TL aşırı değerli,
d. İthalat, ihracatın iki misline yakın bir hızla büyüyor.
e. İhracattan kazandığımız dövizler ithalat için ihtiyacımız olan dövizin yüzde 60’ını karşılayamaz oluyor.
Sonuçta Türkiye’ye sıcak para getiren fon yöneticileri panikliyor. Önce Türk ekonomisinin hızlı ısındığı, dış ticaret açığının fazla büyüdüğü yazılıyor, çiziliyor ve fonlar hızla Türkiyeyi terkediyor. Sonuç kriz!
Bu gün ne yazık ki Türkiye’nin ekonomik görünümü yukardaki tanımlanan resimle bire bir örtüşüyor! Enflasyon aşağıda, büyüme hızlı, işsizlik azalıyor, iç talep hızla artıyor. Sıcak para Türkiye’ye girmiş durumda, çıkma belirtileri var! Aşırı düşük olan döviz kurları yükselme eğiliminde! İhracat ilk beş ayda ortalama yüzde 20,1 artarken ithalat yüzde 43,8 artıyor! Beş aylık dış ticaret açığımız 43,8 miyar Dolar. Beş aylık ihracatımız ise 54,3 milyar dolar. İhracatımızın yüzde 81’i kadar açık veriyoruz! İhracattan kazandığımız dövizler ithalat için gerekli dövizin sadece yüzde 55,4’ünü karşılar durumda.
Gelecek yazımda size biraz daha rakam vereceğim. O zaman Türkiye’de kriz riski olup olmadığına siz karar verin değerli okurlarım!