Geçen hafta Hasan Can Kaya ile Büşra Pekin’in ‘Çok Aşk’ filminin oyunculu özel gösterimi için Alaçatı’daydım.
Bir hafta sonra yolum yine Alaçatı ve Urla’ya düştü. Geçen haftaki etkinlik oteldeydi.
‘Falım’la Yeşeren Sakız Ağaçları Projesi’ için bu kez Urla’nın tepelerindeki ormandan Çeşme’nin Delikli Koyu’na, doğayla iç içe bir gün geçirdik.
Cuma sabahı Adnan Menderes Havalimanı’ndan bindiğimiz minibüs Urla’nın tepesindeki Orman İşletme Şefliği’nin Sakız Ağacı-Dikim Sahası’na götürdü bizi.
2013 yılında dikilen 306 fideden 10 yıl sonra nasıl sakız çıkarıldığına tanıklık ettik.
Beş yaş ve üstü ağaçlara atılan kesiklerden bir yılda elde edilen sakız 300 ile 500 gram arasında... Damla sakızının kalitesine göre kilo fiyatı 500 euro civarında... Çünkü damla sakızı sadece diş etlerini kuvvetlendirmek ve ağız kokusunu gidermek için kullanılmıyor. Yapıştırıcı ve cila olarak sanayide ve parfümeride kullanılıyor,
Güngören Belediyesi’nin ‘100. Yıl Kitap Fuarı’ndan aldığım ‘Hollywood’un Karanlık Tarihi’ni bitirdim ve Kieron Connolly’nin kitabından en çarpıcı olanları not ettim. Bugün bir kısmını yazacağım.
Sinema tarihinin kült filmi ‘The Godfather’a (Baba) ilişkin çok yayın okudum, ama Kieron Connolly’nin yazdıklarında şimdiye kadar okumadığım bilgiler vardı. İşte kitaptaki ‘Baba’ başlıklı o bölümde yazılanlar:
“Yazar Mario Puzo, 1960’ların sonunda birkaç muteber kitap yazmış, ama bunlar pek satmamıştı. Bakması gereken kalabalık bir ailesi ve 20 bin dolar kumar borcu vardı. Ticari bir kitap yazmaya karar verdi ve ‘The Gotfather’ (Baba) ortaya çıktı. Paramount Pictures kitabın haklarını satın aldı, son dönemdeki mafya filmleri başarısız olduğu için İtalyan asıllı bir yönetmen aramaya başladılar. Böylece seyirci ‘İtalyan dokusunu’ daha belirgin hissedebilecekti. Ünlü yönetmenlerin hepsi işi geri çevirince, filmi İtalyan asıllı yönetmen Francis Ford Coppolo’ya teklif ettiler.
Dilan Polat ile eşi Engin Polat, ‘Kara para aklama’ iddiasıyla polis tarafından gözaltına alınınca ‘Kader Diyemezsin Sen Kendin Ettin’ şarkısı takıldı dilime...
“Niye?” mi?
Kendi söylemlerine göre yıllardır para içinde yüzen aileden Dilan Polat, lüks yaşamı ve harcamalarını sosyal medya aracılığıyla milletin gözüne sokmasa, bunlar gelir miydi başına?
Polat, ne diyordu itiraf gibi son açıklamasında?
“Dünyevi nedenlerden kaynaklı bir takım etik ve edebe ilişkin aşırılıklarımız, şımarıklıklarımız, gösterişlerimiz olmuştur. Düşüncesizliklerimiz ve nezaketsizliklerimiz olmuştur. İnsani zaaflar nedeniyle haddimizi aştığımızı bu süreçte daha iyi idrak ettik.”
Kenan Şeranoğlu, 1997’de beş yıldızlı bir otelde kendine o abartılı doğum günü partisini yapmasa ‘Titan Saadet Zinciri’ çıkar mıydı ortaya?
‘1 Kadın 1 Erkek’ dizisinin senaristliğinden sonra YouTube ve Exxen’de yaptığı komedi programı ‘Konuşanlar’la kendine özgü bir hayran kitlesi oluşturan Hasan Can Kaya’nın ilk sinema filmi görücüye çıktı.
Cumadan itibaren sinemalara gidenler, ‘Çok Aşk’ın nasıl bir film olduğunu biliyor. İzlememiş olanlara diyeceğim o ki, Hasan Can Kaya’nın senaryosunu yazıp, Büşra Pekin’le başrollerini paylaştığı ‘Çok Aşk’, şahane bir aşk ve komedi filmi... Korsan film satıcısı bir gencin ilk görüşte aşık olduğu kızın peşinden koşarken, fonda Türkiye’nin toplumsal olgularını da yansıtan ‘Çok Aşk’ta canlandırdığı tiple dikkat çeken bir oyuncu var:
Coşkun’un (Hasan Can Kaya) abisi İrfan karakterine hayat veren Barış Yıldız...
Hasan Can Kaya, ‘Çok Aşk’ın devam filmini, girdiği her KPSS’de aldığı yüksek puana rağmen hiçbir mülakatı geçemeyen İrfan’ın üzerine kuracağını söyledi. Kaya, “Filmin devamında İrfan’ın rolü daha çok, benim daha az
29 Ekim 1923’te Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarınca kurulan Türkiye Cumhuriyeti artık 100 yaşında...
Bir ülkenin 100’üncü yılını kutlamak, her kuşağa nasip olmaz...
Bu gururu yaşayan şanslı bir nesiliz.
T.C. 100, ben ise 62 yaşındayım.
Kendimi bildim bileli vatan, bayrak, Atatürk, Cumhuriyet, laiklik ve demokrasi kırmızı çizgilerim, Allah, Peygamber ve Kur’an en kutsallarım oldu.
Atatürk’ün, “Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak olan sizlersiniz!” dediği nesiller, demokrasiye vurulan darbelere, Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarına rağmen başardı bunu.
Atatürk’ün, “Türk istiklalini, Türk Cumhuriyeti’ni ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek”le görevlendirdikleri, Ulu Önder’in ‘Gençliğe Hitabesi’nde de dikkat çektiği gibi, ‘dahili ve harici bedhahlar’lara inat bir asırdır “İlelebet Cumhuriyet” dedi, demeye de devam edecek.
Dünyada Cumhuriyetle y&ou
29 Ekim’de 100’üncü yılını kutlayacağımız Cumhuriyet için bir dizi eser yazıldı, bestelendi, yorumlandı ve klibi çekildi.
Bu eserlerin hepsi bu konuda en büyük jüri olan halkın önüne çıktı.
Hangileri mi onlar?
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın Cumhuriyetimizin 100’üncü yılına özel bir marş için düzenlediği yarışmaya katılan 400 eser arasından söz ve müziği İlker Kömürcü’ye ait ‘100. Yıl Marşı’ birinci seçildi. Eser ilk kez Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki 30 Ağustos Zafer Bayramı Özel Konseri’nde kamuoyuna tanıtıldı.
Fazıl Say, Cumhuriyetin 100’üncü yılı anısına Ayten Mutlu’nun ‘Ver Elini’ şiirini besteledi. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda Fazıl Say piyanosunun başına geçip çaldı, ona eşlik eden koro da marşı ilk kez söyledi.
Erol Evgin, sözlerini Dr. Selma Çuhacı’nın yazdığı ‘100 Yılda Yüz Akıyla’ marşını besteleyip, okudu ve ona klip çekti.
Tarkan
Pazar günü Güngören 100. Yıl Kitap Fuarı’ndaydım... Güngören Belediyesi’nin düzenlediği, Belediye Başkanı Bünyamin Demir’in büyük önem verdiği fuara gitmemin sebebi söyleşiydi. Radyoseverlerin ‘Onur’un Taksisi’ programından tanıdığı Onur Sakar ile Seher Kılıç sordu, ben de mesleki tecrübelerimi anlattım.
Reyonları dolaşıp, benlik kitap bakmak için biraz erken gittim fuara. 29 Ekim’e kadar sürecek fuar, hafta sonu ve havanın güzel olması nedeniyle bayağı kalabalıktı.
Bütün standları dolaştım, Yasemin G. İnceoğlu ve Savaş Çoban’ın derlediği, yeni bir yayın olan ‘Popülizm ve Medya’yı bulamadım, ama elim boş dönmedim fuardan.
Güngören 100. Yıl Kitap Fuarı’nda, Kieron Connolly’in yazdığı, Mehtap Gül Ayral’ın Türkçe’ye çevirdiği ‘Hollywood’un Karanlık Tarihi’ adlı şahane bir kaynak kitap buldum.
Marilyn Monroe’un, “Hollywood, öpücüğünüz karşılığında 1000 dolar, ruhunuz içinse 50 sent
Dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say’ın, İsviçre’nin Zürih, Bern, Cenevre ve Luzern’de vereceği konserler Filistin’e destek açıklamaları nedeniyle iptal edildi. Sanatçı, yaşadığı şaşkınlığı sosyal medyasından yaptığı şu açıklamayla dile getirdi:
“Migros (İsviçre) firması yetkilileri sebep olarak, İsrail-Filistin gerilimi konusunda sosyal medyamda yansıttığım fikirlerimi gösterdiler. Tüm yazdıklarım hiçbir değişiklik olmadan sosyal medyamda durmaktadır. Ben barıştan yanayım. Tüm açıklamalarım da barış içindi. İsrail’e 24 yıldır giden biriyim. Hepimiz gibi terör olaylarından üzüntü duydum. Netanyahu’nun hiçbir geleceği olmayan savaş siyasetini, çok yanlış ve canice bulduğumu da yazdım. Ve son olarak; Erdoğan’ın bu konudaki yaklaşımını, her iki tarafa karşı da ‘sağduyulu ve barışçıl’ buldum, destekledim. Ben Avrupa’da ifade özgürlüğüne güven duyulur, karanlık ve anlayışsızlık yaşanmaz diye bilirdim. Bu rahatsız edici olay babında güvenim oldukça