Ali Canip Olgunlu

Ali Canip Olgunlu

alicanipolgunlu@gmail.com

Tüm Yazıları

Deyimler tarihsel, toplumsal ve işlevsel olarak değerlendirilmeli ve açıklamaya çalışılmalıdır. Deyimlerde geçen isim ve sıfatların tarihsel süreç içerisinde uğradığı anlamsal değişiklikler mutlaka takip edilmelidir

Bir kavramı belirtmek için oluşturulmuş özel bir anlatım kalıbı olan deyimler, anlamları genişletilmiş mecazlı sözler olmaları itibarıyla anlatım için verilecek örneklere bir tanım çerçevesi çizerler. Özellikle kozmopolit kültürler kendi coğrafyaları ve kültürlerinden kaynaklanan farklı tercihlerin onlara kazandırdığı farklı serüvenlere sahiptir. Böylece farklı anlam dünyaları geliştirilmiştir. Anlam, kültüre ne denli özel ve özgün olduğunu hissettirirse o denli kendine özgü olur. Ve anlamlı olanı kesinlikle kendisini var eden yapıda anlamlandırmak gerekir. Bunun için de deyimleri tarihsel, toplumsal ve işlevsel olarak değerlendirmeli ve açıklamaya çalışılmalıdır. Deyimlerde geçen isim ve sıfatların tarihsel süreç içerisinde uğradığı anlamsal değişiklikler mutlaka takip edilmelidir. Böylece hem ilk kullanıldığı dönemde anlatmak istediği hem de akabinde toplumların başta inanç ve adetleri olmak üzere meydana gelen değişikler neticesinde kazandığı yeni anlamla anlatılmak istenen anlaşılabilsin.

Haberin Devamı

“Çil yavrusu gibi dağılmak”

Keklik kuşunun bir diğer adı çil olarak geçer. Tüylerindeki benekler nedeniyle bu kuşa çil adı da verilir. Dişi keklik kuşu kuluçka sonrası yumurtalarından çıkan yavrularıyla hiç ilgilenmez. Yavruları seke seke çerveye dağılırlar. Böylece deyimin kökeni keklik kuşunun yavrularına karşı gösterdiği ilgisizlikten kaynaklanır. Öte yandan keklik sekerek yürüyen bir kuştur ve yuvasını yerde yapar. Farsça “keba” keklik anlamını taşır. Keba ı refter; keklik yürüyüşlü anlamına gelmekle birlikte kadim fars edebiyatında sık sık kullanılır. Divan edebiyatında sesinin ve gövdesinin güzelliğinden dolayı da konu edlmiştir.

“Leb demeden leblebiyi anlamak”

Leb; Farsça dudak anlamına gelir. Henüz konuşan kişinin dudakları birbirine değmeden karşısındaki tarafından ne demek istediğinin anlaşılması için kullanılmıştır. Dolayısıyla bir yemiş türü olan leblebiyle doğrudan hiçbir bağ kurulmamalıdır. Leb demeden (dudak değmeden) olarak tercüme edildiğinde leblebinin deyimle alakası kalmaz. İsmin Farsça kökeni bilinmediği zaman açıklamanın yardımıyla görüldüğü gibi karmaşık bir yapıya sokulmuş olmaktadır.

Haberin Devamı

“Acemi”

Fars kökenli insanlara diğer halklar Acem adını verir. Vakti zamanında İstanbul’da şahsa ait otomobil oldukça azdır. Ve bu otomobillerden bir tanesi de Acem kökenli birine aittir. Elbette sayıları birkaç adetten ibaret olan bu araçları kullananlar oldukça tecrübesizdiler. Acem kökenli bir otomobil sahibi de aracını sağa-sola yalpalayarak kullanırken onu görüp tanıyanlar aman dikkat edin “acemi” geliyor diye önlem alırlardı. Akabinde her tecrübesiz sürücü için bu Acem kökenli tecrübesiz şahsın sıfatı verildi.

“Goygoycular”

Muharrem ayının ilk günlerinde toplu halde kapı kapı dolaşarak dilenenler için kullanımıştır. Bu goygoycuların içlerinden bir tanesi ağıt türünde ilahi okur ve okuduğu ilahinin her mısrasının sonunda diğerleri “goy, goy, goyyy canım” diye bağırırlardı. Öte yandan Suriye ve Irak gibi ülkelerde cami avlularında para karşılığı ağıt yakan, ilahi okuyan kişilere de goygoycu denilir. Bu insanların toplu yakarışları Türkçede bir değişim olarak yer edinmiştir.

Haberin Devamı

“Teyze”

Türkler’de babanın kız kardeşine bibi, annenin kız kardeşine ise hala ismi verilir. Teyze, bir erkeğin ikinci eşine verilen hiyerarşik ikircikli durumun adıdır. Eş deyişle ikinci eş olmayı kabul eden kadın artık gerçek ismini terk eder ve aile içerisinde teyze olarak çağrılır. Hatta doğan çocuğu dahi ona anne diyemez. Teyze diye hitap eder. Bu anlamda tarihsel ve toplumsal süreç içerisinde Türkler’de bibi ismi kullanılmaz olmuş; teyze ise farklı bir kişiliği ifade etmiştir.