Anadolu’da yaz mevsiminin tüm yönleriyle en görkemli bölgesi olan kuzey Ege’den “Merhaba”
Anadolu kültürünün derinliği, yüksekliği ve bunlara bağlı olarak gelişen genişliğinin somut ve somut olmayan kültürel miras eserleri bin yıllar içerisinde bu kadim coğrafyayı yurt edinmiş halklar tarafından meydana getirilmiştir. Binlerce kültürel mirasımız arkeoloji, sanat tarihi, edebiyat, tarih, mitoloji, dinler tarihi ve elbette tasavvuf başlıkları içerisinde incelendiğinde karşımıza Anadolu kültür tarihi adı altında son derece geniş bir çalışma alanı çıkar. Bu yaklaşımla Anadolu kültür tarihi dünya kültür tarihi başlığından çok daha derin, yüksek ve geniştir. MÖ. 10 binlere kadar inen derinliğimiz (arkeoloji vasıtasıyla Göbeklitepe), Hz Mevlana ve Yunus Emre ile birlikte çıktığımız yükseklik bizi bilge yoluna sokmaktadır. Eş deyişle bilim ile hümanizm arasında kurabildiğimiz bağ kadar özgürüz. Her kim kültürel katmanlar arasında doğrudan bağ kuramazsa o kişi bağnazdır.
Kültür, özgürleşme eylemini tamamlamış en azından bu eylemin içerisine girebilmiş kişilerin içerisinde olduğu dairedir. Ve kültür anlağı, yapısı gereği düne ait olan eserleri korur, tanrısal ahlakın değerlerini yaşar, her mekan, yapı veya davranışta ise zarafet, nezaket ve estetik arar.
Özgürleşmiş düşünce yapısı
Yaklaşık 30 yıl öncesinden günümüze kadar Anadolu kültür dairesinin tüm alanlarıyla ilgilenen ve ötesinde aralarında bağ kurarak özgürleşen birisi olarak tüm dersimiz her Anadolulunun da bütünsel anlamda özgürleşmesine katkı sağlamaktır. Özgürleşmiş bir düşünce dünyası Anadolu coğrafyasına kültür olarak bakar; bu kültürü yaşamadığı için anlayamayanlar ise Anadolu’yu turizm olarak görür. Anadolu coğrafyasının tüm güzellikleri ve kültürel miras eserleri şayet Anadolu kültürünü bilen, anlayan kişiler tarafından turizm adıyla servis edilseydi bugün Anadolu’nun hiçbir yerinde karşımıza Anadolu kimliğinden uzak tesisler çıkmazdı. Başta Karadeniz bölgesi olmak üzere birçok bölgemizin gerek yapısal gerekse de geleneksel adet ve göreneklerinin yok edilmesinin temel nedeni kültürel bilgiden ve duyarlılıktan yoksun turizmci adı altında kişi ve kurumların cehaletidir.
Kültür hem ben hem de biz demeyi bilir; turizm ise şayet kültürden yoksunsa gelen turistlerin isteklerine göre cevap vererek yöresel kimliği zedeler. Kültür neyin ne olduğunu da ne olmadığını da bilir. Turizmci yatırımcılar hangi bölgemizde yatırım yapacaklarsa o bölgenin kültürel tüm değerlerine sadık kalarak işletmelerini inşa etmeliler, acentacı arkadaşlar ise turistlerin taleplerine göre değil Anadolu’da var olan sonsuz potansiyeli arz ederek servis etmeliler.
Anadolu kesinlikle bir kültür coğrafyasıdır; turizm ise kültürel tüm değerleri koruyarak servis veren bir sektör haline ivedilikle dönüşmelidir. Geçmişte Ege ve Akdeniz, günümüzde Karadeniz ve kimi zaman da Kapadokya başta olmak üzere karşılaştığımız başta yapısal olmak üzere tüm olumsuzlukların ana sebebi neyin ne olduğunu bilmeden yapılan turizmdir.
Kültürün sloganı pasta yapmaktır; yeterli kültürel seviyeye ulaşmamış turizmin sloganı ise pastadan pay almaktır. Anadolu kültür tarihini Anadolu’nun her yerinde yaşayarak öğrenen birisi olarak kendi seyahat şirketim vasıtasıyla yaptığım turizm faaliyetine katılanlar Anadolu’yu tanır ve her seyahat sonrası da severler. Kültür tanıtır, kültürden yoksun turizm ise sadece gezdirir. Tanıtmak ile gezdirmenin farkını sadece Anadolu’da yaşayanlar bilir; Anadolu’ya bıraksan Anadolu’da kaybolacak olanlar nereden bilebilir ki!?