Dünya Çöp Toplama Günü’nü yalnızca etrafa atılan atıklardan ibaret görmemeli, düşünmemeliyiz. Özgün olmayan her şey çöpten ibarettir.
15 Eylül takvimi Dünya Çöp Toplama Günü (World Cleanup Day) olarak ilan edildi. Oldukça uzun zamandan beri Anadolu’yu dolaşan ve halen de dolaşmaya devam eden bir yolcu olarak öncelikle bu güne odaklı olarak çevre ve düşünce kirliliğinden memnuniyetsizliğimi ifade etmek isterim. Şöyle ki tüm kıyılarımız, yaylalarımız, dağlar ve ovalarımız başta olmak üzere cadde, sokak ve hatta kapı önlerimiz dahi atılan-saçılan çöplerle dolu.
Çevre kirliliği yalnızca etrafa atılan çöplerden ibaret değil; dükkan, mağaza, hatta resmi kurumlara asılan tabelalar da bir başka türlü metal çöp yığınları. Tabela kirliliklerini daha da dayanılamaz hale getiren bir başka unsur ise Türk dilini katlederek başta İngilizce ve Fransızca olmak üzere bu dillere yapılan atıflar ile ortaya çıkan garip isimler. Şiş yerine “shish”, paşa yerine “pasha” yazılması gibi.
Değerli dostlar şayet bir millet kültür tarihini ve bununla doğru orantılı olarak dilinin tahlilini yapamamışsa o millet ilşkiye geçtiği bir başka milleti taklit etmekten öteye gidemez; ana dilini de zaman içerisinde tahrip eder. Tahlil taklidi önler. Tanzimat döneminden itibaren hiç ara vermeden yaşadığımız kültürel asimilasyon tüm hızıyla devam ediyor ve toplumun her alanında maddi manevi çöp enkazları oluşturuyor. 19. yy’ın ikinci yarısından aralıksız günümüze kadar toplumun bir kesimi Fransız, İngiliz taklitçiliği ile kişiliksiz davranışlar içerisindeyken bir başka kesimi Rus, geri kalanlar ise Arap kültür ve adetlerinin etkisini benimsemişlerdir. İster sermaye ister ideoloji isterse de dini gerekçeler olsun tüm bu yönelimler sonucu ortaya konan ürünlerin çoğunluğu çerçöpten farksızdır. Kişilikli bir toplum siyasi, kültürel, sanat, edebiyat ve müzikte özgün bir çerçeve yaratmalıdır. Özgün olmayan her şey çöpten ibarettir. Bu bağlamda Dünya Çöp Toplama Günü’nü yalnızca etrafa atılan atıklardan ibaret görmemeli, düşünmemeliyiz.
Sorunun adı kimliksizlik
Çevremizde meydana gelen görsel ve düşünsel tüm kirliliklere son verdirmek için temel eğitimin birinci basamağından işe başlamak durumundayız. Okullarda yere çöp atılmamalı, sokağa tükürülmemeli, deniz ve ormanlarımızı kirletmemeliyiz söylemleri son derece dikkatle yapılmalı; ancak bu aşamada kalırsa adı sadece öğretim olur. Öğretimin müfredatı her alanda uygulanmalı ki eğitim sağlanabilsin. Öğretim akademiktir; eğitim ise özgünlüktür. Akademik olan tekrar eder, özgün olan ise çağdaş dünyaya uyum sağlar.
Öte yandan çay ince belli bardak yerine kupa ile sunuluyorsa, hemen hemen Anadolu’nun her yerini kültürümüz ile alakası olmayan nargile kahvehaneleri istila etmişse, hangi milletten olursa olsun o milletin ilgisine göre mağazalar, dükkanlar , oteller hatta Boğaz’da seyir yaptıran tekneler giydiriliyorsa burada büyük sorun var demektir. Ve bu sorunun adı kimliksizliktir. Karakter, kişilik ve kimliğin olmadığı her alan ve düşüncenin kaynağı da çöplüktür.
Yemek yerken nefsini bilememenin verdiği cehaletle yemeğin çoğunu çöpe atıyoruz. Oysa ki dünyada bu kadar aç insan varken. Suyu ve havayı da kullanmayı bilmemenin verdiği israf ve kirlilik bir başka çöplük davranış örneğidir. Anadolu’nun suyunu ve havasını cehalet dairesinden çıkamamış insanların tüketmesi ve kirletmesi Anadolu’nun değerini bilenlerin içini acıtmaktadır.
İnsanlar dedikodu yaparak kendilerini ve başkalarını kirletiyor. İnsanlar birbirlerinin kıymetini Yaradan’dan dolayı bilmediklerinden birbirlerini yıpratarak adeta bir çöp gibi ulu orta yerlere atıyorlar. İnsanlar hem maddi hem de manevi birbirlerini tüketmemelidirler.
Temizliğin iman kaynaklı olduğunu Anadolu’da bilmeyen, dile getirmeyen yoktur. Ancak başta tuvalet kültürü olmak üzere Anadolu’da temizlik odaklı imanın yüksek olmadığını söylemek üzücü olmakla birlikte sarsıcı bir gerçekliktir. Soylu İslam dininin inananlarının imanlarını tertemiz bir çevre ve düşünce ile birbirlerine ve çağdaş dünyaya göstermelerinin zamanı gelmiştir.