Ali Canip Olgunlu

Ali Canip Olgunlu

alicanipolgunlu@gmail.com

Tüm Yazıları

İlkbahar hoştur, neşe veren başlangıçtır; ya sonbahar! Olgun, vakur olmakla birlikte insana sürekli ve sonsuz bir döngünün bilgisini bir kez daha hatırlatır.

Hava ilkbahar, su yaz, toprak sonbahar ve ateş kış. Mevsimlerden sonbaharın gelişini elbette eylül başlatır, ekim olgunlaştırır ve kasımda toprak yerini sessizce ateşe bırakır.
Divan edebiyatında ilkbahar mevsimi için bahariyeler, sonbahar için ise hazariyeler yazılmıştır. İlkbaharın tüm coşku ve neşesini unutturmamak için sonbahar genellikle bir rakip gibi gösterilmiş olsa da bu hazan mevsiminin şaire sağladığı derinlik sayısız eserler ortaya koymuştur. Sonbahar, yaz boyunca unutulmuş yağmuru geri getirir, ağaç ve yapraklara renk verir, Adonis’i yeniden sesssizlik uykusuna gönderir.
Adım eylül, ruhum sonbahar yurdum Anadolu. İlkbaharda Anadolu’nun her yerinden büyük bir coşku ile doğan Adonis, hazan mevsiminde tüm coşkusunu, bir başka türlü neşesini, bereketini kendisi gibi öz be öz Anadolulu olan Dionysos’a bırakır. Sonbahar, geçmişe yönelik keşke ve yarınlara dönük endişelerin yeniden doğum mevsimidir. Keşkeler ay tanrıçası Selene’ye endişeler ise yeraltı tanrısı Hades’e yöneliktir.
Sonbaharın gizli, erdemli sessiz neşesi Dionysos ile birlikte bağ bozum bahçelerinden toplanır. Testi, çanak ve kimi zaman kadehlerle yol alır. Yol boyunca kimisi sakilik eder; kimileri de er dolusu, pir dolusu, aşk dolusu nasibince kana kana içer.
İlkbahar tabiatı giydirir, insanı sere serpe açar, bülbüller dile gelir; ya sonbahar! Tabiatı da insanı da yavaş yavaş sarımsıdan kızılımsıya boyar, yumuşak rüzgarlar insanın düşünce dünyasını harekete geçirir, ağaçların yapraklarını yeryüzüne sıra sıra yayar. İlkbahar hoştur, neşe veren başlangıçtır; ya sonbahar! Olgun, vakur olmakla birlikte insana sürekli ve sonsuz bir döngünün bilgisini bir kez daha hatırlatır.

Haberin Devamı

Derviş ruha sevdalı

İlkbaharın neşesi ve hemen ardından gelen yaz mevsiminin uyuşukluğundan sonra insana birçok şeyin ne kadar geçici olduğunu sonbahar gösterir, hatırlatır. İlkbahar adeta bir kelebek gibi her şeyden bağımsız ve özgür, neşeli, pır pır yürekli bir çocuk gibidir; yaz mevsimi ise elinde tuttuğu aynasıyla sürekli kendisi ile meşgul olan, kendi zahiri güzelliği ile oyalanan nergis gibidir. Ya sonbahar! Unutmuştur çocukluğunun oyunlarını, utanmıştır bir zamanlar elinden bırakmadığı aynasıyla yaşadığı diyaloglardan. Kibir, gurur, bencillik ve sığ düşüncelerin yerini erdem alır sonbaharın eylülünde. Bir zamanlar kusur arayan gözleri, kusur örtmekten başka bir işle meşgul değildir artık. Çıkarır artık hayatın gerçek tadını adı sonbahar olan insan. Toprağın önü ateş. Yani kış hemen önündedir. Sararıp solan yapraklar toprağı yavaş yavaş kapatırken unutulmamalıdır ki, insanın ömür çizgisinin sonu da kışa benzer. Bir ömür çizgisi mevsimlerle bölümlere ayrılırsa şayet insanın ilkbahar ve yaz dönemlerindeki kusurları hoşgörü ile karşılanır. Ancak ya sonbahar! Örnek alacak vakit geldi geçti, örnek olma zamanına eren insanların mevsimidir sonbahar. Çaylak ruhların mevsimi geldi geçti. Derviş ruha sevdalıdır sonbahar. Derviş ruhların önünde dökülür yapraklar, eser ılık ılık rüzgarlar, şarkılar söyler doğanın sahipleri ellerindeki kaval, flüt ve lirlerle.
Bu sonbahar odamın önü yine çınar, az ötede elbette selvi,
Bedenim yazdan kalan yorgun, gönlüm sonbahar gibi solgun,
Nihayet güneş artık bize uzak ay ise uzaktan biraz yakın.
İlkbaharın çocukluğu, yaz mevsiminin aklı havada ergeni geçti. Başlangıçlar ve sonlar onlara özgüydü. Sonhabar sohbeti sever, kış ise her türlü işi pek uzatmaz; kısa sözlüdür, çabuk keser....