Her sayının matematiksel olarak bir değeri olduğu gibi toplumlar kendi kültür dairelerine göre sembollere farklı anlamlar yüklemişlerdir.
İnsanoğlunun doğaya ve kozmoza yönelik sorduğu tüm bilimsel sorulara vermiş olduğu cevapların kimi zaman bilimdışı kimi zaman da bilimsel karşılıklarının arkasında her zaman bir sembol dili görülür. Başlangıçta fetişler aracılığı ile bireysel korunmaya yönelik objelere yüklenilen anlamlar kısa zaman sonra genel kitleye cevap verebilecek olan idollere aktarılmıştır. Böylece fetişizmin küçük inanç dairesinden ve basit sembol dilinden insanoğlu idolizmin daha geniş olan inanç dairesine girer. Bununla birlikte sembol dilleri genel ihtiyaçlarına cevap verebilecek ölçü ve biçimde genişler. Her sayının matematiksel olarak bir değeri olduğu gibi toplumlar kendi kültür dairelerine göre sembollere (sayısal) farklı anlamlar yüklemişleridir. Bir toplumun inanç veya endişelerinin gizli ifade biçimi olarak gelişen semboller temasta bulunduğu bir başka kültür tarafından benimsenirse o toplum kendi inanç dairesine göre sembole yeni anlamlar yükleyerek kabullenimlerini kolaylaştırmışlardır.
İyi bir örnek
“on iki” sayısı bu sürece oldukça iyi bir örnektir. M.Ö. 1800 ile M.Ö. 1200 aralığında Anadolu’da önemli bir medeniyet kuran Hititlerin tapınaklarında tanrılar on iki ile sınıf ve sınırlandırılmıştır. Bununla eş zamanlı olarak Musevilerin on iki İsrail oğulları kavramının içeriğinin aynı sayı ile tekrar edilmesi anlamlıdır. Öte yandan Musevi cemaati içerisinden çıkan yeni din Hristiyanlık on iki sayısını İsa’nın öğrencileriyle ilişkilendirerek kendi dairesi içerisinde anlamlandıracaktır. Ve bu süreç Alevi- Bektaşi toplum tarafından da on iki imam kavramı ile devam ettirilir.
Yunan (Helen) yaratılış mitolojisinde Gaya ve Uranus’un birlikteliğinden doğan çocukların sayısı on iki olarak karşımıza çıkar. Altısı erkek (titan), altısı dişi (titanit). Yunan (Helen) üçüncü kuşak Olimpos tanrılarından olan Herakles’in ölümsüz olabilmesi için Hera tarafından kendisine verilen görevlerin sayısı da on ikidir. Anadolu kökenli mitra dininde her yıl 24 Aralık’ta inananlar kutsal yerleri olan mağaralarda toplanarak yemek yerlerdi. Bir masanın etrafına on iki kişi oturur balık, ekmek ve şaraptan oluşan üçleme ile yemek yerlerdi.
“on sekiz” sayısı ise Mevlevi kültür dairesi içerisinde son derece önemlidir. Hz. Mevlana “Mesnevi” adlı eserini söylerken ilk on sekiz beyiti bizzat kendisi kaleme almıştır; bu nedenle mevlevihanelerde geçirilen 1001 günlük süre içerisinde dervişler on sekiz farklı görevi belirli bir süre aralıklarında yerine getirirlerdi.
“otuz üç” Hz. İsa’nın bu yaşta görevini tamamlayıp gökyüzüne yükseldiği yaşı ifade eder. Öte yandan tasavvuf dairesinde insanı kamilin güzellikleri üç bölüme ayrılır. Cemali, celali ve kemali. Her bir güzellik otuz üç aşamalıdır ki bu güzelliklerin değerince toplamı (doksan dokuz) Esma- i Hünsa’ya göndermedir. Tespihlerin sayısının otuz üç olmasının altında yatan gerçeklik bu şekilde izah edilir.
“kırk” sayısı tüm inançlarda ortak kabul gören en önemli sayıdır. Hz. Musa’nın kırk günlük oruç ibadeti, Hz. İsa’nın kırk gün çölde iblis tarafından denenmesi ve Alevi-Bektaşi dergahlarındaki kırklar meydanı...
Anadolu’nun doğusunda aşk ile kalın; Anadolu’nun Egesi’nde merhaba ile yol alın...