İlk adı Erdoba olan Mardin, bol ve yüksek inançlı insanların ülkesi anlamına gelen Turabdin bölgesinin merkezidir.
İki nehrin arası anlamına gelen Mezopotamya’nın kubbesi elbette Mardin şehridir. Karada açan yelkenliler olarak tarif ettiğimiz kubbelerin cami, medrese, kilise ve manastırlara serpiştirildiği Mardin çok renklidir. Yeryüzünün en kadim ovası olan Mezopotamya’dan göklere doğru yükselen bir dağın dört bir yanına inşa edilen yapıları içerisinde abbaralar insanlara geçit olur. Artuklu Türkleri, Süryani, Arap ve Kürt kültür dairelerini yer yer ayrı ayrı, bütünsel olarak ise birlikte görebileceğimiz Mardin’den “Merhaba”.
İlk adı Erdoba olan Mardin, bol ve yüksek inançlı insanların ülkesi anlamına gelen Turabdin bölgesinin merkezidir. Ulu Cami, Kırklar Killisesi, Keldani Kilisesi, Kasımiye Medresesi, Deyr’ül Zafaran Manastırı, Dara antik şehri ve daha birçok kültürel miras eserleri ile bilinen Mardin’de bilinmesi gereken en önemli detay, zeytinin bu şehir ile alakası ve ilgisidir.
Semavi dinlerde incir ve hurma kadar kutsal öğeler yüklenmiş olan bir diğer nebat zeytindir. Üzüm suyu insanın içine şifadır; zeytin yağı ise insanın vücudunun hem içine hemde dışına ilaçtır. Kadim tüm medeniyetlerde özel bir ilgi gösterilmiş olan zeytinin ana vatanı Mardin, Antakya ve Maraş şehirleridir. Zeytin bu bölgelerden Suriye’ye ve Anadolu’nun Egesi’ne taşınır. Anadolu’dan da Yunanistan üzerinden Avropa’ya (Avrupa olarak yazılmaz elbette).
Zeytin, nar ve yılan
Tarım, hayvancılık ve kültür coğrafyası olan Anadolu’nun ne yazık ki bu temel özelliklerinden büyük ölçüde uzaklaşmış olması üzüntü vericidir. Söylence dünyamızın tüm zengin anlatılarının içerisinde onlarca bitki, ağaç ve hayvan figürleri bulunur. Selvi, çınar, zeytin, nar, üzüm, kartal, güvercin, yılan gibi. Ekonomileri tarım ve hayvancılığa dayanan insanlar hayatlarında elbette önemli bir yeri olan bu hayvan ve bitkilere özel anlamlar yükleyeceklerdir.
Mardin şehri nebatlar içerisinde zeytin, hayvanlar aleminde de yılan ile ön plandadır. Deyr’ül Zafaran Manastırı’nın 6. yy Süryani kayıtlarında bölgedeki zeytin ağaç kapasitesi ve onlardan elde edilen yağların kalitesinden bahsedilir. Günümüzde Derik ilçesinde bir miktar zeytin ağacı görülmekle birlikte zeytine aslını hatırlatır en önemli çalışmayı Deyr’ül Zafaran Manastırı’nın yetkilileri yapmaktadır. Manastırın etrafına dikilen ağaçlar artık ürün vermeye başlamakla birlikte amaç tüm bölge halkının bakışlarını yeniden bu kutsal ağaca çevirmektir. Umarım bir gün yeniden Mezopotamya ovası geçmişte olduğu gibi yeniden zeytin ağaçlarının o kendine has renkleri ile ışıl ışıl parlar. Bunun yanında badem ve nar bu ovaya çok tanıdıktır. Nar ekşisini katkısız, saf haliyle manastırda içmek büyük bir şans...
Göbeklitepe figürlerinden başlayarak günümüze kadar gelebilen en arkaik hayvan figürü elbette yılandır. Bilmeyene zehir bilene ise panzehir olan yılan, Mardin’de şahmaran olarak çıkar karşımıza. Modern tıbbın sembolü olma anlatısı Bergama olmakla birlikte yılan Turabdin bölgesinde mavi renk ile birlikte konu edilir. Umarım bir gün tüm şehirler kendi kimliklerini önce tanır sonra da özümleyebilirlerse armalarını plakalar, flamalar halinde şehrin kubbeleri üzerlerinde dalgalandırırlar. Haftaya yeniden Mardin’de görüşmek üzere iyi pazarlar...