Renkler topluluğu olan ışık şehri Kars’ın ne yazık ki tek solan rengi Molokanlar Kars’a 1877 yılında Çarlık Rusyası tarafından sürgün edilmişlerdir.
Beyaz, uykusuz ve uzakta” olarak Cemal Süreya tarafından tanımlanan Kars şehri eski görkemli günlerine yeniden dönmeye başladığı için artık şehrimiz ne uzaktadır ne de uykusuzdur. Kültürel tüm miraslarını yeniden değerlendirmeye başladığı için “ışık şehri” tanımlamasına aday bir sürece girmiş bulunmaktadır.
Sosyo - kültürel yapısının çeşitliliği şehri oldukça renkli kılmıştır. Keza Kars’ta Terekeme (Karapapak Türkleri), yerli, Azeri, Acem, Alman, Kürt ve Molokanlar yüzyıllardan beri bir arada yaşamaktadırlar. Her bir etnik köken diğerini adet, gelenek ve şiveyle işaret etmekle birlikte o kültürel dairenin içerisine kendisini dostça paylaşımlarla dahil etmektedir. Rengarenk bir kültürel çeşitlilik içerisinde ve iç içe yaşayan insanlar birbirlerini gerek toy gerekse de yas günlerinde yalnız bırakmazlar. Mizah yönü oldukça gelişmiş olan şehir insanlarının her biri hem kendileriyle hem de arkadaş ve komşularıyla şakalaşır hatta dozunu aşarak alay ederken dahi alaya alan da alay eden de kahkahalar içerisinde kalır.
İletişim eksikliği görülmez
Dans, müzik ve edebiyat şehri olan Kars’ta tarihsel, inançsal ve tabiat takvimlerinin anma ve kutlamaları oldukça fazladır. Bunun sebebi birçok etnik yapıda topluluğun olmasıdır. İnanç ve gelenek her kültürün varlık nedenini meydana getirir. Çok kültürlü olan şehrin kendine münhasır yapısı şehrin kimlik ve karakterini de belirlemiş durumdadır. Bu nedenle kuşaklar arası bir iletişim eksikliği görülmez. Birçok şehirde teknolojiye bağlı olarak iki kuşak arasındaki bağ oldukça zayıflamış durumdayken Kars’ta birkaç kuşak arasındaki iletişim gelenek ve kültürlerin aktarılmış olması nedeniyle devam etmektedir.
Renkler topluluğu olan ışık şehri Kars’ın ne yazık ki tek solan rengi Molokanlardır. Süt kokan insanlar olarak büyük bir hasretle andığımız, hatırladığımız Molokanlar Kars’a 1877 yılında Çarlık Rusyası tarafından sürgün edilmişlerdir.
Çar savaşmayı reddeden hatta ellerine silah dahi almayacak kadar insancıl olan bu insanları cezalandırarak ele geçirdikleri Kars’a sürgün eder. Molokanlar “Yaradan’ın yaratmış olduğu insanın bir başkasına zarar veremeyeceğine inanır ve bunu ne pahasına olursa olsun yaşarlar”. Öte yandan Molokanlar Hristiyan inanç dairesinde olmakla birlikte kiliseye gitmezler; papaz, rahip, patrik gibi din adamı hiyerarşisine bağlı değillerdir. Ve en önemli ritüelleri her gün süt içmeleridir. Çarlık Rusyası’nın patriği dini ritüeller içerisinde kominyon (şarap- ekmek), komfirmasyon (kuvvetlendirme) gibi sakrementler içerisinde süt içmenin yerinin olmadığını Molokanlar’a sert dille ifade eder; hatta onları süt içmekten men eder. Ancak Molokanlar süt içmeme yasağına da uymazlar. Buna neden olarak “Biz her insan gibi annemizden doğarken onun saf, temiz sütünü içtik. Hangi yaşta olursak olalım halen süt içiyorsak, saflığımız ve temizliğimizi muhafaza etmek içindir” denir.
Kars’ın solan renkleri olan Molokanlar şehrin en saf, temiz, çaışkan ve yardımsever topluluğuydu.Türlü anlaşılmaz sebeplerle peyderpey Kars’tan ayrıldılar. Umarım bir gün Molokanlar adına şehirde yapılacak bir müzeyle bu saf ve temiz renkli dostlarımızı gelecek kuşaklara daima hatırlatırız.